Pazartesi, Nisan 17, 2006

eTİCARETTE GELİNEN NOKTA


Ticaretin normali elektroniği kalmadı artık. Bir hevesle internete sarılanların çoğu yok oldu gitti. Bir kısmı basiretli davrandı; ayakta kaldı. İlk furya geldi kılını kıpırdatmayan bir grup ise bekledi gördü ve uygun zamanda hamlesini yaptı. Onlar da şimdi daha sakin bir ortamda öğrene öğrene ilerliyor.

Internet üzerinden ticaret görünürde perakende ticaret şeklinde devam ediyor. Zaten bunun dışındaki tür ticari ilişkileri de bilenlerin dışında birilerinin bilmesine gerek yok.

Perakende ticarete baktığımızda beş sene öncesine göre ne gibi değişiklikler söz konusu? Gerek ülkemiz açısından gerekse de global açıdan.

Öncelikle bu alanda yatırım yapacak olanlar, belli bir yatırımı başlangıçta yapmadığı taktirde ciddi bir hacim üretemeyeceklerini gördüler. Belki de 3 Teorisi burada da geçerli olacak. Belli bir alanda üç büyük ve onun yanında pazarın geriye kalan çok dar bir kısmını paylaşan marjinal satıcılar kalacak.

Büyükler grubuna girenler hizmetlerini iki boyutta ilerletiyorlar. Birincisi çeşit açısından sürekli yeni kategorileri de resmin içine dahil ediyor ve giderek ABD devi Wal-Mart-vari bir modele yaklaşıyorlar.

Diğer yanda ise verilen hizmetin kalitesi sürekli artmakta. Örneğin tek bir paket içinde sipariş verdiğiniz altı parça malın dört parçası temin edilmişse; diğer ikisini beklemeden o dört parça yola çıkarılıyor ve zamanın etkin kullanımı sağlanıyor. Bu arada ikinci paket için ek bir masraf talep edilmiyor.

Öte yandan kargo firmaları ile altyapı konuşurluluğu sağlanmış durumda. Böylece bir paketiniz yola çıktığında akibeti hakkında bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Paketin o sırada tam olarak nerede olduğunu tespit edebiliyorsunuz.

Öte yandan bu tür web sitelerinin son dönemde üzerinde en çok yoğunlaştıkları konulardan bir tanesi de size profilinize uygun hizmet verebilmek (nam-ı değer müşteri ilişkileri yönetimi).

Siteye girdiğinizde nereleri gezdiğinizi ya da o sırada incelemekte olduğunuz ürünü alanlar başka hangi ürünleri almış bilgilerini bir kenara bırakın, siteye her girişinizde size uygun olabilecek ürünlerin promosyonlarını da (size özel) görebiliyorsunuz.

Ne alacağınızı bilmiyorsanız bu çok yardımcı olabilir. Ama direkt belli bir şey almak için dolaşıyorsanız bütün bu kargaşanın içinden sıyrılıp aradığınız ürüne ulaşmak için yine can kurtaran şey sitede arama yapma imkanı oluyor.

Belki de cinsiyeti de bu modelin içine parametre olarak dahil etmeliler. Erkekler çoğunlukla hedefe atış yapmak üzere bir mağazadan içeri girerken bayanlar için o sürecin tamamı kaliteli zaman geçirmenin bir parçası, amaç, olduğundan onların yaklaşımı daha farklı olabiliyor.

Gördüğüm kadarıyla web siteleri henüz bu tür sosyal olguları işin içine katmaya başlamamış. Seçme hakkı kapsamında önyargılı yaklaşmak istemiyor olabilirler ancak bir kişinin daha önceki alışkanlıklarına bakarak gelecekle ilgili tahmin yaparken hiç mi varsayımda bulunmuyorlar?

Örneğin ben bir önceki ziyaretimde new age türü müzikleri incelemişsem bir sonraki gelişimde illa ki new age ile ilgili bir çarpraz satış bombardımanına niye tutulayım ki? Belki de bu kez kitap almak için siteye gittim?

Elbette ki bu tür olasılıkların sonu yok. Ancak pazarlama dünyasının nihai müşteri segmentasyon hedefi olan bir kişilik profiller modeline ulaşmanın da başka yolu yok (bir kişilik profil, kabaca sizi öte herkesten ayırt edebilmeyi ve buna göre size özel hizmetler sunabilmeyi hedefler).

İkibinli yılların ilk on yılının yarısı geride kaldı ve sanal ortamda ticari faaliyet göstermeye devam edenler, önemli bir merhaleyi aşmış oldu. Bundan sonraki dünyada, doğru strateji izlemeye devam ettikleri taktirde bu isimleri duymaya devam edeceğiz.

Ve giderek göreceğiz ki, gerçek hayattaki modellerden, kurallardan, metodlardan başka bir şey kullanılmıyor aslında.

Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik Eki'nde yayınlanmıştır (15 04 2006)

Pazartesi, Nisan 10, 2006

INTERNETİN DOĞUM GÜNÜ


12 Nisan Türkiye’de Internet’in doğum günü. 1993 yılında Türkiye ilk kez internet ağına 12 Nisan’da bağlandı.

Bu vesile ile Internet Kurulu, 1998 yılından beri her yıl Nisan ayında Türkiye sathına yayılacak şekilde Internetin doğum gününü kutluyor. Bu etkinlikler topyekun Internet Haftası olarak adlandırılıyor. Bu yıl da Internet Haftası 10-23 Nisan arasında kutlanacak.

Kendi il ya da ilçelerinde etkinlik yapmak isteyen kamu kurum ya da kuruluşlarının talebi üzerine internet kurulunda birşeyler yapma gayretlerini ilk günden beri yitirmeyen bir grup gönüllü, etkinlik boyunca oradan oraya koşarak, çırpınıp didiniyor.

Ülkemizin en ucra köşesinde bile interneti kitlelere anlatabilmek, dijital uçurumun açılmasını engellemek, insanların hayatlarına farklı bir boyut katabilmek için.

Etkinliğin web sitesine (www.internethaftasi.org.tr) şöyle bir baktım. Yüzlerce destekleyici kişi, kurum ya da kuruluşun web site adreslerinin listesi ülkemizin dört bir yanındaki internet meraklılarının, internetle ilgilenenlerin, internetin katma değerini algılamış olanların aslında kısa bir özeti.

Örneğin dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar Şuhutlular, http://www.suhutlum.com/ web sitesini kullanarak birbirleri ile iletişim kurabiliyor, ilçelerinde olup bitenler hakkında anında bilgi sahibi olabiliyorlar. Bir başka deyişle “memleketin havasını” nerede olurlarsa olsunlar alabiliyorlar. Abdullah Umurhan’ın yönetimindeki ekibin ellerine sağlık.

Buyrun bir başka gönüllüler, vizyonerler: Uşak Banaz ilçesine bağlı Büyük Oturak Kasabası (http://www.buyukoturak.com), Zonguldak Çaycuma ilçesi (http://www.caycuma.gen.tr), Çorum Atatürk Lisesi (http://www.ataturklisesi.biz), İvrindi Eğitim ve Öğretmenler Sitesi (http://ivrindi.sitemynet.com), Keçiborlu Meslek Yüksek Okulu (http://www.keciborlumyo.net). Ve burada adını anamadığım düzinelerce başkaları.


Internet Kurulu bu yıl şu ana konuların altını çizmek istiyor:

Kendi okulunu internete taşı; okulunun web sitesi olsun.
Bir Halk Kütüphanesi’nin internete bağlanmasının sağlanması (böylece o bölge insanının ücretsiz olarak internete erişim imkanına sahip olması)
Belediyeler bünyesinde halka açık internet evlerinin açılması (bir yandan belediyenin hizmetleri internete taşınırken diğer yandan halka internet erişimi imkanı sağlanması)
Organize Sanayi Bölgelerinde internet evlerinin açılması (KOBİ’lerin internetten etkin bir şekilde istifade etmelerinin sağlanması)
Kültürel mirasımızın internete taşınması
Bir e-devlet hizmetinin başlatılması

Görüldüğü üzere bunlar çok net hedefler ve toplumdan her kesimin elbirliği ile yapabileceği şeyler. Bugün ülkemizde hızlı internet erişimi geometrik olarak artarken, örneğin mahalli bir firmanın, yakınındaki Halk Kütüphanesi’ne bir internet erişimi imkanı için sponsor olması zor olmasa gerek. Aylık sabit gideri olan bu tür bir hizmet, sponsor olacak firmaya beklenmedik faturalar ödeme kabusu da yaşatmayacaktır.

Keza çocuğunun gittiği okula bir hizmet vermek isteyen bir veli, okulun webden erişilebilir hale getirilmesine katkı sağlayabilir.

Kültürel konularda faaliyet gösteren bir vakıf, bir kültür mirasımızın internetten erişilerek dünyanın her yerinden izlenmesine, incelenmesine olanak tanıyabilir.

Internet Haftası kapsamında halihazırda pek çok şehirde organizasyonlar yapılmış durumda.

Örneğin Ağrı’da Telekom’un sponsorluğunda 10 ve 11 Nisan’da sunumlar yapılacak. Ayrıca Telekom’un kazandırdığ herkese açık ücretsiz internet evinden Ağrılılar internete erişebilecekler.

Ya da Muğla Üniversitesi’nde seminerler, konferanslar bir hafta boyunca gerçekleştirilecek ve bu kapsamda ülkemizde geliştirilen işletim sistemi Pardus’tan tutun da ebeveynlere ve öğretmenlere yönelik internet güvenliği konusunda uzmanlar açıklayıcı oturumlarda konuşacaklar.

Samsun’da ise Internet Kurulu üyelerinin de katılacağı ve yerel TV kanalı Kanal S’de 9 Nisan akşamı Türkiye’de Internet konulu bir panel düzenlenecek. Ayrıca hafta boyunca Eren Bilgi Akademisi’nde halka ücretsiz internet hizmeti sunulacak.

Internetten her birey, her il, her kurum, her kuruluş, kendi hedefleri çerçevesinde istifade edebilmeli, interneti gündelik hayatlarının bir parçası haline getirebilmeli. Bunun için bir yandan bu tür faaliyetleri destekleyebilecek kamu ya da özel sektördeki kurum ya da kuruluşlar aktif olarak görev almalı diğer yandan ise gönüllü olarak ülkemizin dört bir yanına gitme konusunda davet edilmekten başka hiçbir beklentileri olmayan bu internet gönüllülerinden çok daha fazla istifade edilmeli.

Internet Yaşamdır! Internetin 14. doğum günü kutlu olsun!

Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik Eki'nde yayınlanmıştır (08 04 2006)

Cumartesi, Nisan 01, 2006

O e-POSTAYI KİM GÖNDERDİ


Geçtiğimiz günlerde Ermeni Meselesi kapsamına gündeme gelen bir polemik, e-posta ya da benzeri yazışmalarla bunların güvenliği kavramını yeniden gündeme getirdi.

Kısaca anımsamak gerekirse, Vatan Gazetesi’nden Sayın Ruhat Mengi, Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Sayın Prof. Dr. Halil Berktay’ın ABD’deki Minnesota Üniversitesi’ne bir e-posta gönderdiği ve bu e-postanın içinde belli bazı önerilerde bulunduğu yönünde bir iddia ortaya attı; Berktay da bunların doğru olmadığı yönünde bir açıklama yaptı.

Prof. Dr. Berktay’ın açıklamasına göre de konu internet üzerinde konuyla ilgili bir tartışma listesine, temelde “herkesin kendi görüşünü savunma hakkını desteklediği” yönde bir mesaj yazmış olmasından ibaret.

Burada gündeme e-posta altyapısının bu tür iddialar söz konusu olduğundan ne kadar güvenliği olduğu geliyor.

Konuyla ilgili olmayan kullanıcıların bilmediği üzere standard e-posta sisteminde herhangi bir güvenlik unsuru yoktur. Bir başka deyişle, posta kutunuza gelen bir epostanın gerçekten de gönderici satırında yazan adresten gelip gelmediği konusunda tam emin olamazsınız.

Bu özellik ilk etapta size ürkütücü gelebilir. Ama bunu normal posta sistemi ile karşılaştırın. Postadan çıkan her mektubun gerçekten de gönderen olarak ismi yazılmış kişiden geldiğine nasıl emin olabilirsiniz? Bir başka deyişle bu güvensizlik olgusu posta sisteminde yüzyıllardır var.

Standard e-posta sisteminde bir epostanın gerçekten de gönderen hanesinde yazan kişi tarafından gönderilmiş olup olmadığı konusunda ipuçları verecek veriler vardır. Ancak bence hukuksal açıdan bu tatminkar kanıt olmayabilir. Şöyle ki; bir epostanın hangi eposta sunucu bilgisayarından yola çıktığını, hangi cihazları dolaşarak hangi eposta sunucu bilgisayarında son bulduğunu tespit edebilirsiniz.

Örneğin yukarıda söz konusu olan eposta Prof. Dr. Berktay tarafından gönderilmişse, bu epostanın orijinalinin ilk yola çıktığı nokta, yine Prof. Dr. Berktay’ın kullanmakta olduğu bilgisayarlardan birisi olmak zorundadır (ofisindeki, evindeki vb).

Epostanın içinde yer alan bu iz bilgileri sayesinde bazı verilere ulaşılabilir. Bundan başka o epostanın hangi sunucu bilgisayar üzerinden gönderilmişse o bilgisayardaki erişim kayıtları da incelenebilir. Böylece o epostanın hangi adresten (hangi bilgisayardan) ne zaman gönderilmiş olduğu tespit edilebilir. Tabii eğer oradan gönderilmişse.

Bir başka deyişle herkes tarafından bilinen bir eposta adresinden bu tür bir eposta göndermeniz, ruhsatlı silahınızı kullanarak ateş etmeniz gibidir. Eğer mermi gidip bir yere saplanırsa ve bu da sorun yaratacak bir durum ise, o zaman balistik inceleme sonucunda teknik anlamda merminin sizin silahınızdan çıkmamış olduğunu ispat etmeniz zordur.

Ancak bu durum mermiyi sizin sıktığınız anlamına da gelmeyebilir. Silahınız çalınmış olabilir, emanet ettiğiniz birisi sizin bilginiz dışında kullanmış olabilir vb.

Benzer durum eposta sistemleri için de geçerli. Profesörün eposta sistemine erişmek için kullandığı şifreyi bilen/çalan bir kişi sisteme erişip böyle bir eposta kaleme alabilir.

Üstünde durulması gereken bir başka nokta var. O da profesörün aslında bir eposta göndermediğini, sadece bir listeye bir destek mesajı yazmış olduğu. Bu zaten epostadan ayrı bir sistemdir. Bu tür bir ortamdan nasıl istifade edilebilir? Olsa olsa profesörün eposta adresi oradan alınabilir. Daha sonra da sanki profesörün kaleme almış olduğu izlenimi uyandıran bir eposta hazırlanıp, yönlendirme (forward) imkanı ile bu metin elden ele dolaştırılmaya başlar.

İş yönlendirilmiş epostalara gelmişse güven unsuru daha da azalmakta, suistimal olasılığı daha da artmaktadır. O nedenle o epostayı güya ilk kim(ler) aldıysa o nüshalardan birisini incelemek gerekir.

Bu tür kimlik sahteciliği Türkçe internetimizde sıkça yapılmakta. Bir dönem revaçta olan kişilerin başında Can Dündar geliyordu. Altında Can Dündar imzası olan o kadar çok eposta almaya başlamıştım ki artık topyekun hiçbirisinin Can Dündar’a ait olmadığına karar vererek, okumadan silmeye başladım.

Eposta sistemini kullanarak bir kişiye çamur atmak çok kolay. Hele bir de herhangi bir yaptırımı yoksa. Bence gerekli hassasiyeti göstermeli ve gerekli teknik inceleme yapmadan, yaptırmadan, konuyu polemik unsuru haline getirmemeli.

Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik Eki'nde yayınlanmıştır (01 04 2006)