Cuma, Ağustos 13, 2010

TEKNOLOJİ KANUNLARI

Bu kanunların bir kısmı teknolojinin gelişmesine yön vermekte; diğerleri ise teknolojinin onu kullananlar tarafından nasıl algılandığına güzel birer örnek oluşturmakta!


Teknoloji tanımı gereği deterministik olduğunu kullanıcılarına net bir şekilde ispat edebilseydi, belki de aşağıdaki (kimi esprili) “kanunların” pek çoğu üretilmemiş olacaktı. Her ne kadar teknolojinin zaman zaman deterministik çalışmadığı gibi bir görüntü oluşturmasına neden olan durumların gerisinde yine deterministik bir bakış açısıyla incelendiğinde tatminkar açıklamalar yer alsa da hiçbirimiz bu detayları bilecek kadar uzman ya da mühendis değiliz.

Bu sıcak günlerde gelin bu iğneleyici kanunların bazılarını yeniden anımsayalım.
  • Mantık hatalı sonuca güvenle ulaşmanın sistematik bir yoludur.

  • Eğer inşaat mühendisleri binaları yazılımcıların programları yazdığı şekilde inşa etmiş olsaydı ilk ağaçkakan tüm uygarlığın yıkılmasına neden olurdu.

  • Hiçbir yazılım projesi öngörülen zamanda ve bütçede tamamlanmaz.

  • Yeni sistemler yeni sorunlar yaratır.

  • Hiçbir ileri teknoloji sihirden ayırt edilemez (Arthur C. Clark)

  • Bir bilgisayarın iki saniyede üreteceği hataları 20 insan 20 yılda anca üretir.
  • Bir projenin bitiş süresi yaklaştıkça kalan iş sayısı artar.
  • Bir teknoloji yeterince eskimeden ona güvenme.

  • Teknoloji o kadar hızlı değişiyor ki yeni bir şey öğrenmeden önce ondan daha çoğunu unutmak gerekir.

  • Karmaşık bir şey yapmak basit, basit bir şey yapmak karmaşıktır.

  • Bir insan yılı maliyeti olan teknoloji projesi 730 kişinin işi öğle yemeğinden önce bitirme çabasıdır.

  • Bir sistemin çalışmama olasılığı onu görmeye gelecek ziyaretçilerin önemine göre artar.

  • Teorik olarak çalışan şey pratikte çalışmaz; pratikte çalışan şey teorik olarak çalışmaz.

  • Eklemek isteyeceğiniz kablo parçası daima kısa gelir.

  • Teknolojiden anladığınızı sanıyorsanız, uzman değilsiniz demektir.

  • Çağırdığınız tamirci, sizin kullandığınız modeli bilmeyen birisi çıkacaktır.

Aşağıdaki üç kanun ise ciddi olarak kabul görmüştür:

  • Bir mikroçipin kapasitesi her 18 ayda iki katına çıkar (Moore Kanunu)

    İletişim sistemlerinin toplam kapasitesi her 12 ayda iki katına çıkar (Gilder Kanunu)

  • Bir şebekenin değeri onu oluşturan noktaların (node) sayısının karesiyle doğru orantılıdır (Metcalfe Kanunu)


Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1221) - Ooof Off Line Köşesi - 13 08 2010

Çarşamba, Ağustos 11, 2010

(KISIR) TWITTER DÜNYAMIZ

Kişisel çabalarımızla Twitter imkanını da kısır çekişme ve polemiklere araç ediyoruz. Zeki Kayahan Coşkun’un kanser hastası bir öğretmenimiz için yırtınması, arabesk müzikten daha az değerli. Zaten Fazıl Say da müzikten anlayan biri değilmiş. O sırada dünyada ne mi oluyor? Kimin umurunda.


Polemik cenneti olan ülkemiz için Twitter bulunmaz bir nimet gibi. Çünkü her bir mesajın (tweet deniyor) en çok 140 harften oluştuğu twitter ortamı, bu sınırlamayla içeriğe önem vermeyen, bağırıp çağırmayı sevenler için tam da arzu ettikleri imkanı sağlıyor.

Yayınlanan tweet sayısının ne kadar hızlı artığını Twitturk sitesinden izleyebilirsiniz. Saniyede yazılan tweet sayısı 1 ile 3 arasında değişiyor. Bu yoğunlukta seyreden bir trafikte derinlik aranır mı? (İpucu: Hemen cevap vermeyin).

Twitturk sitesi popüler Türk twittercılarını da listelemekte. Bu yazı kaleme alındığında listenin ilk on sırası şu şekildeydi : Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Gülben Ergen, Zeki Kayahan Coşkun (Alem FM DJ’lerinden, Matrax’ın sunucusu), Ahmet Hakan, Sertab Erener, Cüney Özdemir, Türkçe (haberler), Ayşe Özyılmazer, Alex de Souza (FB’li futbolcu), Erdil Yaşaroğlu (karikatürist).

Abdullah Gül’ün Twitter hesabı olması önemli. Hatta geçtiğimiz günlerde Zeki Kayahan Coşkun’un kanser hastası bir öğretmenle ilgili twitter üzerinden başlatmış olduğu kampanya kapsamında kendisine gönderilen mesajlara cevap vererek duyarlılık gösterdi. Yetkilileri harekete geçireceği mesajını verdi.

Twitter dünyamız genelde incir çekirdeğini doldurmayan tartışma ve polemiklerle devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde medyaya kadar yansıyan bir süreç yaşandı. Fazıl Say’ın arabesk müzik ile ilgili yorumları çeşitli kesimlerde farklı türden tepkilerin oluşmasına neden oldu.

Fazıl Say’ın görüşüne katılmayanlar, arabesk müzik türünü desteklemek yerine daha ziyade Fazıl Say’ın üslubu ve seçtiği kelimeleri eleştirdi. Hatta konu Say’ın müzikten anlamayan biri olduğunu ima eden açıklamalara kadar gitti.

İkinci raundda Cüneyt Özdemir ile Fazıl Say arasında bir gerginlik yaşandı. Bunu twitter’dan canlı olarak izledim. Yumuşak tonda başlayan tartışma önce atışma seviyesine ulaştı finalde ise Cüneyt Özdemir, Fazıl Say’ı twitter deyimi ile bloke etti. Yani ondan gelecek tüm mesajların kendisine ulaşmasını engelledi.

O arada bir kaç gün boyunca Fazıl Say, Twitter’in başka bir özelliğini kullandı ve kendisine gelen mesajlar içinde seçtiği pek çoğunu izleyicilerine yönlendirdi (re-tweet ya da RT) ve bir ayna vazifesi gördü. Bu mesajlar daha ziyade arabesk konusundan dolayı kendisini eleştiren, okkalı olmayan küfürler içeren mesajlardı (Say, okkalı küfür içerenleri göndermediğini özellikle belirtti).

Bu yaklaşımı da ilginç bir tartışma başlattı. Amacını ıskalayan pek çok izleyicisi Fazıl Say’ı susmaya davet ederek üstünde bir mahalle baskısı kurmaya kalktı. Sanırım mantık şu : Ya hoşlandığım mesajlar gönder ya da sus!

Tabii ben boşu boşuna şöyle düşündüm: Sen aldığın mesajlardan hoşlanmıyorsan, mesajı gönderen üstünde baskı oluşturmak yerine mesajı gönderen kişiyi izlemekten neden vazgeçmiyorsun?

Bu didişmenin en ilginç mesajlaşmalarından birisi ise Say’ın Yol ile Recep İvedik filmlerini kıyaslaması üstüne bir izleyicisinin Yol filminde bir atın öldürülmüş olduğunu diğerinde ise bir keçinin beslendiğini belirterek Say’a ters gitmesiydi. Say gibi ben de bu mesaj karşısında abondone oldum.

O sırada Alain de Button şöyle yazıyordu Twitter’da : “Yeni kuşakları daha bencil olduğu için suçlamak problemin kuşakla değil gençlikle ilgili olduğunu unutmaktır – zamanla tedavi edilen o problemin”.

Paulo Coelho ise yeni kitabının O Aleph adıyla Brezilya’da piyasaya çıktığını duyuruyor ve şöyle yazıyordu : “Ne yapıyorsak o oluruz!”

Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1220) - Ooof Off Line Köşesi - 06 08 2010