Salı, Ekim 17, 2006

DİJİTAL FIRSAT İNDEKSİ


Afrika’da Mauritius’u, Asya’da Brunei’yi, Katar’ı, Amerika’da Barbados’u, Avrupa’da G.Kıbrıs’ı ya da Malta’yı geçince mi kendimizi başarılı addeceğiz - yoksa verimlilik kavramını idrak etmenin zamanı geldi de geçti mi?


Internet adında eşitlenmiş dijital kültürü yönlendirme sürecini acaba Birleşmiş Milletler denetiminde, koruma ve kollamasında gerçekleştirebilir miyiz diye girişimde bulunanlar (Bilgi Toplumu Dünya Zirvesi) Ağustos ayında bir rapor yayınladı : Dünya Bilgi Toplumu Raporu.

Beş kıtada 180 ülkede yapılan araştırma sonucunda da bir indeks hazırlanmış. 180 ülkenin dijitalleşme süreciyle ilgili bilgiyi sembolize eden bu indekse Dijital Fırsat İndeksi deniyor. Bu çalışmaya göre dünya üzerindeki en ileri 10 ülke ve 1.00 üzerinden aldığı indeks değerleri şöyle sıralanıyor:

Kore – 0.79
Japonya – 0.71
Danimarka – 0.71
İzlanda – 0.69
Hong Kong – 0.69
İsveç – 0.69
İngiltere – 0.67
Norveç – 0.67
Hollanda – 0.66
Tayvan – 0.66

Türkiye’nin durumu ne? Bu indeks ne anlama geliyor? Biraz da bunları irdeleyelim:

Türkiye’nin indeks değeri 0.45. Türkiye 180 ülke içinde 58. sırada. Kırk ülkelik Avrupa listesinde ise Türkiye 32. durumda. Türkiye’nin gerisine düşmüş sekiz ülke şunlar: Rusya – Makedonya – Bosna – Beyaz Rusya – Ukrayna – Arnavutluk – Moldova. Moldova’nın indeks değeri 0.30.

Bir başka deyişle Batı Avrupa, İskandinavya, Baltık Ülkeleri ile eski doğu bloku ülkelerinin pek çoğu bizim önümüzde. Biz ancak birkaç eski Yugoslavya cumhuriyetini geçmişiz. Rusya ile indeksimiz ise eşit.

Bu indeks bize tam olarak ne diyor? İndeksi oluşturan üç temel kategori var. Bunlar: Fırsat, Altyapı ve Kullanım. Bu kategorilerde alınan indeksler, nihai indeksi oluşturuyor. Türkiye’nin bu üç kategorideki indeks değerleri şöyle :

Fırsat : 0.97
Altyapı : 0.30
Kullanım : 0.08

Yerimiz pek de parlak bir yerde değil. Dünya ve Avrupa ortalamalarına bakarak da bunu görebiliriz. Tablo şöyle:


Dünya Avrupa Türkiye
Fırsat 0.77 0.97 0.97
Altyapı 0.23 0.46 0.30
Kullanım 0.11 0.22 0.08
DOI 0.37 0.55 0.45


Görüldüğü gibi fırsat indeksimiz yüksek görünsede aslında Avrupa ortalamasındayız; dünya ortalamasını ise 0.20 puanla geçiyoruz. Altyapıda da Avrupa’nın gerisinde, dünyanın kısmen de olsa önündeyiz. Kullanımda ise her iki ortalamanın da gerisindeyiz. Tabii dünya derken Afrika dahil tüm kıtalardaki ülkelerin resmin içinde olduğunu unutmamak gerek.

Kısaca özetlemek gerekirse, burada bir kez daha şunu görüyoruz: Türkiye aslında yüksek potansiyele sahipken bunu hayata geçiremiyor. Bu sadece dijital kültür ya da teknoloji alanında mı geçerli? Hayır. Politika sahnesinde de benzer bir tablo yok mu ortada? Bir yandan baktığımızda biz büyük bir ülkeyiz. Ancak yukarıdaki gibi pratik bazı figürlere, ortalamalara, rakamlara baktığımızda ise dahil olduğumuz grubun içinde yer alan ülkeler pek de “rakip” olarak gördüğümüz ülkeler değil.

Dijital kültür ortalamamızı artırarak örneğin Afrika’da Mauritius’u (0.48), Amerika’da Barbados’u (0.52), Asya’da Brunei’yi (0.49), Katar’ı (0.51), Avrupa’da G.Kıbrıs’ı (0.55), Malta’yı (0.58) geride bıraktığımızda da kendimizi başarılı addedeceğiz?

Artık verim kavramını idrak etmenin zamanı gelmedi mi?

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 13 10 2006

Cuma, Ekim 06, 2006

KAĞIT DIŞARI !


Internet elindeki o tabanca ile gazeteyi, dergiyi değil kağıdı ortadan kaldıracak!


Televizyon ve Radyo Müzesi’nin (MT&R) Eylül ayında İstanbul’da yapılan Danışma Kurulu toplantısında konuşan Müze Başkanı Pat Mitchell “Radyo, televizyon internet gazeteyi bitiremedi. Gazeteler hep ayakta kaldı. Ayakta kalmaya da devam edecek” demiş. Radyo ve televizyon benim uzmanlık alanım değil, o nedenle bunların basılı medyaya etkisi konusunda bir yorumda bulunamam. Ama internetle ilgili bir iki şey söylemek gereğini duyuyorum.

Daha önce de bir kaç kez bu sütunlarda değindiğim bir nokta var. Konunun bütünüyle yanlış algılanmasından kaynaklanan. MT&R Başkanı’nın değerlendirmesi de benzer bir yanlışlığı işaret ediyor.

Şöyle ki internet bir altyapı yani bir araçtır. Medyanın işlevi açısından baktığımızda, internetin kendisi bir medya değildir. Ancak medyanın elektronik haline aracılık eden bir imkanın adıdır internet.

Amaç ise ister internet üzerinden olsun ister basılı medya aracılığıyla olsun; bilginin kitlelere aktarılmasıdır. Kamuoyu için bilginin kendilerine hangi araç ile ulaştırıldığı ikincil öncelikte bir konudur.

Hal böyleyken internetin bilginin ulaştırılmasını öldürmesi söz konusu olabilir mi? Bilginin ulaştırılmasında yaygın araçlardan olan gazete ya da dergi formatlarının ölmesi düşünülebilir mi?

Kesinlikle hayır.

Peki o zaman ne değişecek? Internet hiçbir şeyi öldürmeyecekse elindeki o tabancayı ne yapacak?

Cevabı basit : Internet elindeki o tabanca ile kağıdı ortadan kaldıracak!

Bugün basılı medya, bilginin aktarımı için kağıdı malzeme olarak kullanmakta. Gazete ya da dergi dediğimizde sanırım siz de benim gibi kağıdı değil, kağıdın üstüne basılmış olan o bilgiyi anlıyorsunuz.

Kağıt ile üstüne basılmış olan malzeme o kadar etle tırnak haline gelmiş ki, bugün Sayın Mitchell gibi pek çok kişi bu iki olgunun birbirinden ayır edilebilecek şeyler olduğunu düşünmüyorlar.

Oysa internet bir araç olarak, ancak yine bir araç olan olgunun yerini alabilir. Eğer daha iyi, daha ucuz, daha pratik, daha ... vb ise.

Yine konuyla ilgili bir başka yorumda şuna benzer bir yakıştırma vardı: “Tuvalette gazete okuyabilrisiniz ama bilgisayardan internete girmezsiniz”.

Zor da olsa kabul edilebilecek bir yargı. En azından bugünkü imkanları dikkate alarak.

Peki bir an için internet gazeteyi değil, kağıdı çöpe attı dersek, tablo nasıl değişir; biraz da onu irdeleyelim:

Kağıtsız bir gazete ya da dergi düşünülebilir mi? Evet düşünülebilir. Yeter ki kağıdın yerini tutacak başka bir malzeme olsun.

Teknoloji bu malzemeyi geliştiriyor. Bu malzeme sınırlı olarak da olsa dünyada kullanılmaya başladı. Elektronik kağıttır bunun adı.

Henüz ucuza imal edilemediğinden her birimizin elinde birer elektronik kağıt yok. Ama gelecek on – onbeş yıl içinde olacak.

Bakın o zaman nasıl gazete okuyacağız: Elektronik kağıt denen şey, kağıt gibi katlanabilen, gazete ya da dergi sayfası boyutlarında elektrikle ya da pille çalışan bir cihaz olacak. Kenarından köşesinden bir yerinden bağlacağınız bir kablo ile bu kağıdı bilgisayarınıza bağlayabileceksiniz.

Internet erişimi olan bilgisayarınızdan gazetenin web sitesine erişip, e-gazeteyi e-kağıdınıza indirebileceksiniz. Sonra da bu e-kağıdı koltuğunuzun arasına sıkıştırıp, ister tuvalette okursunuz, ister yolda, otobüste, metroda. O size kalmış.

Evde aynı anda birden çok kişi gazeteyi nasıl okuyabilecek? Şu an nasıl oluyor? Gazetenin sayfaları ya da ekleri paylaşılıyor. E-gazetede de değişen bir şey olmayacak. Bunun için tek gerekli şey, ikinci kişinin de kendisine ait bir e-kağıdının olması.

Hatta inanıyorum ki ilk versiyonlar, ancak bir kaç gazete ya da dergiyi saklayacak kapasitede olacaksa da daha sonra çıkacak e-kağıt versiyonları satın aldığınız tüm gazeteleri saklayabilecek ayaklı bir kütüphane olacak.

Böylece günlerce, aylarca önce okuduğunuz bir habere geri dönebileceksiniz.

Kimbilir belki de Sn Mitchell de tüm bunları düşünerek, “internet gazete ve dergiyi öldüremeyecek” demiştir.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 06 10 2006

APPLE’DAN YENİ BOMBA : iTV


Modem cihazı görünümünde olan bu konsol bir yandan internete diğer yandan televziyona bağlı olacak ve böylece internetten dilediğiniz filmi indirip salondaki televizyondan izleyebileceksiniz.


12 Eylül günü San Fransisco’da toplananlar Apple başkanı Steve Jobs’un sadece yeni iPod modollerini açıklayacağını bekliyordu. Ancak Jobs bir sürpriz yaparak, iTV adlı yeni konsol ürününe önem verdi ve yeni iPod’larla ilgili açıklamalar da bir anda gölgede kaldı.

Apple dükkanlarına girerseniz sizi öncelikle minimalist bir tasarım karşılar. Tıpkı Apple ürünlerinde olduğu gibi. Mesela iPod’un belki de bu kadar ses getirmesinin gerisinde yatan en önemli sebep tasarımının sade ve kullanımının kolay olması. Yoksa MP3 çaları ilk icat eden firma Apple değil !
iTV ürünü de son kuşak iPod’larda Apple’in kısmen girizgah yaptığı video dünyasına el atıyor. iPod’larla, onu özel olarak hazırlanmış formattaki video klipleri izleyebilmeye başladık. Ancak ya oturma odasındaki geniş ekran televizyondan bir şeyler izlemek istersek ne yapacağız?

2007 yılının ilk çeyreğinden önce piyasaya çıkması beklenmeyen Apple iTV kutusu bu soruya cevap olacak. Modem cihazı görünümünde olan bu konsol bir yandan internete diğer yandan televziyona bağlı olacak ve böylece internetten dilediğiniz filmi indirip salondaki televizyondan izleyebileceksiniz.

Doğal olarak video izlemenin tek kaynağı internet değil. DVD ya da bilgisayarınızdaki video klipleri de bu cihaza bağlayarak televizyonda izleme imkanınız olacak.

Apple bu tür konsol üreten ilk firma olmayacak. Ancak görünen o ki iPod’daki performansını burada da gösterirse, bu alanda da başarılı olmuş ilk firma olacak.

Apple’in tarihinde aslında bir şeyleri icat etmekten ziyade onu “kullanılabilir hale getirme” konusundaki uzmanlığı öne çıkıyor. Herkes Microsoft’un Windows yazılımının temel özelliklerini Apple’ın o zamanki bilgisayarları olan Macintosh’lardan aşırdığını bilir ama Apple’ın da aşırılan o teknolojileri (mesela fare kullanımı, mesela ikon tabanlı bir kullanım ortamı vb) Jobs’un Xerox’un ünlü araştrırma laboratuarı PARC’a yaptığı bir gezide gördüğünü ve Mac’lerde kullanmaya orada karar verdiğini bilmez.

Aslında bu işten en çok zarar eden Xerox firması olmuş diyebiliriz. Nedeni de firmanın kendisini fotokopici olarak görme stratejisi. Madem öyle neden bir araştırma laboratuarı kurmuş ve neden orada icat edilen şeyleri hayata geçirmemiş diye düşünebilirsiniz. Bunun temel cevabı o tür bir araştırma laboratuarı kurmanın gerisinde, oradan çıkacak parlak fikirleri hayata geçirme beklentisinden ziyade Amerika’nın en seçkin beyinlerini kendi kontrolleri altında tutma ve böylece rakiplerinin o beyinleri kendi aleyhlerine kullanma olasılığını enaza indirme arzusu.

Ethernet’in, lazer yazıcının, farenin, ikonları tıklayarak bilgisayara konut vermenin icat edildiği bir laboratuar! Ve bakın bugün bu teknolojilerden kimler istifade ediyor.

iTV’nin bu kadar beklemesinin gerisinde, DVD kalitesinde video görüntülerinin kesintisiz iletebilmek için gerekli olaran kablosuz teknoloji eklerinin ancak o zamana yetişmesinden kaynaklanıyor. Bu yeni versiyon mevcuda göre 10 kat daha hızlı veri aktarımı yapabilecek.

iTV’nin kendisine ait bir ekranı ya klavyesi olmayacak. Sadece uzaktan kumanda ile cihaza komut verilebilecek. Apple daha şimdiden Disney ile 75 film için anlaşma imzalamış durumda. 75 figürü oldukça düşük. Ancak iPod’lar ilk çıktığında, Apple’ın sunduğu müzik parçası adedi 200 bin idi. Bugün bu figür 3,5 milyon adede çıkmış durumda. iTV’ler de evlerde yerini aldığında 75 figürünün onbinlere ulaşması kaçınılmaz olacak.

iTV de iPod gibi bizi ülkemize de gelecek, bizi de etkisi altına alacak mı şimdiden kestirmek zor. Ancak ABD’de 299 dolara satılacağı söylenen cihazın önemli bir başarı kazanacağını bekleyenler çoğunlukta.


Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 29 09 2006