Cuma, Aralık 26, 2008

KRİZ VAR; KERİZ VAR


Bilişim dünyasında çalışan genç bir yeteneği çözüm üretmek üzere harekete geçiren tek unsur bir sorunu ya da bir eksikliği tespit etmesi değildir. Aynı zamanda içinde yaşadığı çevrenin çeşitli faktörlerinin de böyle bir çözüm üretmek üzere yola çıktığında yanında olacağını bilmek ister.


Uzun süredir dünyanın böyle daha ne kadar gideceğini merak eden şüphecilerin beklentileri gerçekleşti ve global bir kriz başladı. Bu kez biraz farklı olarak kriz gelişmekte olan bir (grup) ülkeden değil de direkt ABD’den patlak verdi. ABD grip olsa Türkiye zatürre olur formülünü bu duruma uyguladığımızda bizim çok daha vahim bir durumda olmamız gerekirdi.

Ancak kriz yönetim metodu olarak önce onu yok sayma sonra da adım adım zaruri tedbirleri alma (ve bunu yaparken gelecek yerel seçimlerde oy kaybetmemeyi hedefleme) yolunu seçmiş görünüyoruz.

Bir yandan krizin getireceği etkileri en aza indirmek üzere neler yapılmalıysa bunlar yapılırken diğer yandan da aslında çok daha dramatik, kökten çözümler üzerinde düşünmemiz gerekmekte.

Türkiye son bir kaç yıldır ihracat rekorları kırdığı için gurur duyuyor. Ama yüz liralık ihracat için yüz on liralık ithalat yaptığımız gerçeği gölgede kalıyor. Bir başka deyişle zararına taşeronluk yaparak ülke olarak kalkınmamız, borcumuzu bitirmemiz söz konusu değil. Tam tersine cari açık vererek borç her geçen yıl katlanarak artmakta.

Tüm bu ekonomik (ve dolayısıyla siyasi) tablonun içinde teknolojinin, internetin yeri neresidir?

Bilişim ya da internet teknolojileri kökten çözüm üretebilmemizi sağlayacak imkanlardan birisidir. Nispeten daha stabil hale gelmiş sektörlerle kıyaslandığında bilişim ve internet sektörü daha hala beklenmedik figürlerin sürpriz başarılar üretebilmesine açıktır. Bluetooth Danimarka, Skype Estonya, Blackberry Kanada icadı.

Müthiş bir buluş yapmak her zaman başarıyı beraberinde getirmez. Hele bir de buluşun ait olduğu sektörün mevcut liderlerini olumsuz şekilde etkileme potansiyeli yüksekse. O nedenle örneğin bor madenleri marifetiyle gerçekleştirilebilecek yeni bir enerji modeli üretmenin önüne çıkacak engellere şaşırmamak gerekir. Gerek enerji gerekse de otomotiv sektörü oldukça gelişmiş ve güçlüdür; paradigma değişikliklerine kolay izin vermez (bakınız ABD Senatosu üç otomotiv devini yeni teknolojilere yatırım yapmaya ikna edemiyor).

Bilişim sektörü ise hem nispeten yeni bir sektör olması hem de bu sektöre yön veren oyuncuların bu sektörün içinden yetişmiş olması nedeniyle farklı bir açılım yapmaya imkan sağlayabiliyor.

Örneğin küçücük Microsoft 80li yıllarda dünya devi IBM’i PC yazılımları konusunda dize getirdi. Ancak bu kez 90lı yıllarda internetin herkesin erişimine açılması sonucunda kendisi ismi duyulmamış mucitlerin icatları karşısında önemli mevzi kaybına uğradı.

Internet dünyası belki de tanım gereği stabil hale gelip de ancak adım adım ilerlemeye tabi olacak bir sektör değil.

Ülkemizde bilişim ya da internet konularında yeni açılımlar getirme potansiyeli tahmin edilenden fazlasıyla var. Bu konuda çeşitli devlet kurumları vasıtasıyla ARGE projelerine verilen hibe ya da düşük faizli krediler de mevcut.

Eksik olan nedir? Eksik olan vizyonerlerin ortaya çıkıp, hayallerini gerçekleştirebilmek için canla başla mücadele etmesidir. Öte yandan vizyon eksikliğini gidermek sadece şahısların kişisel becerileriyle aşılacak bir sorun değildir. Bireylerin vizyon sahibi olabilmesi için kamunun bu yaratıcılığa gereksinim duyması ve bunu çeşitli kanallarla dile getirebilmesi, bu yola baş koyacak kişileri motive edip onlara liderlik yapabilmesi gerekir.

Bilişim dünyasında çalışan genç bir yeteneği çözüm üretmek üzere harekete geçiren tek unsur bir sorunu ya da bir eksikliği tespit etmesi değildir. Aynı zamanda içinde yaşadığı çevrenin çeşitli faktörlerinin de böyle bir çözüm üretmek üzere yola çıktığında yanında olacağını bilmek ister.

Farklı bir tümce ile ifade etmek gerekirse; çevre faktörlerinin olumlu imkanlar sunduğu ortamlarda yaratıcı fikirler de daha hızlı filizlenir ve türlü çözümler kolaylıkla üretilebilir.

Belki çok idealist olacak ancak kamu yönetiminin daha hala ülkemizi borçlarından arınmış, hem siyasi hem de ekonomik açıdan tam bağımsız bir ülke konumuna getirmek üzere görevde olduğunu varsayıyorsak, herkesin gittiği yoldan gidip herkesin önüne geçebilmeyi hedeflemenin nasıl bir strateji olduğunu idrak edebilmiş değilim.

Ya kimseyi geçmek filan istemiyoruz yerimizden durumumuzdan memnunuz ya da bizi yönetenler bu işi bilmiyor.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 26 12 2008

ŞAPKA NUMARASI


Sandık görevlilerinin yapmaları gereken en önemli iş oy sayımı tamamlandıktan sonra düzenlenen sandık tutanaklarının sayılmış oyları istisnasız yansıttığından ve daha sonra da sandık sonuç bilgilerinin gerek ilçe, gerekse de il ve merkeze iletilmiş hallerinin birebir aynı olduğundan emin olmaktır.

Yeni bir seçim macerası bizi bekliyor. Mart 2009’da tüm Türkiye’de yerel seçimler yapılacak. Daha şimdiden medyaya düşen kimi haberler kafalarda soru işaretleri oluşturdu. Örneğin adrese dayalı olarak yapılan son nüfus sayımı baz alındığında nüfusumuz altı milyon artmış durumda.

2007’deki genel seçimlerin sonuçlarının zihinlerde yarattığı soru işaretlerinin yanına bu bilgi de eklenince ortaya çıkan durum daha da fazla tartışma yaratacak gibi görünüyor.

En azından seçimlere dört ay varken kim neler yapabilir, belki de bunun analizini yapmakta fayda var. Öncelikle YSK’nın seçim sonuçlarını iletme süreçlerini bilgisayarlı ortama geçirmiş olması konunun detayını bilmeyenlerin kafasında bilgisayar altyapısını günah keçisi olarak damgalandı.

Oysa en temelde dikkat edilmesi gereken husus sandıklardır. O nedenle iddialı tüm partilerin, istisnasız tüm sandıklarda birer temsilci bulundurması ve temsilcilerin görevlerini fiilen yerine getirmesi çok önemlidir.

Sandık görevlilerinin yapmaları gereken en önemli iş oy sayımı tamamlandıktan sonra düzenlenen sandık tutanaklarının sayılmış oyları istisnasız yansıttığından ve daha sonra da sandık sonuç bilgilerinin gerek ilçe, gerekse de il ve merkeze iletilmiş hallerinin birebir aynı olduğundan emin olmaktır.

Buradaki bam teli YSK’nın merkeze ulaşan tüm bilgileri sadece il ya da ilçe değil sandık bazında da olmak üzere ve kendisine ulaştığı andan itibaren düzenli olarak kamuoyuna duyurmasıdır.

Bu işlem iki kanaldan paralel olarak gerçekleştirilmelidir. Birincisi internet üzerinden tüm halka duyurulmalı ve dileyen kişi internet üzerinden sorgulama yaparak sandık sonuçlarını görüntüleyebilmelidir. İkincisi ise partilerin yetkililerine özgü bir erişim sistemidir. Böyle ayrı bir erişim imkanının olma nedeni internetten gelen yığılma nedeniyle sistemin kilitlenmesini ve hiçkimsenin erişemez hale gelmesini engellemektir. (Bu tür lojistik nedenler kafalarda soru işaretleri yaratır).

Buradaki kritik konu verinin değil ancak erişim modellerinin çoğaltılmasıdır. Veri tek bir kaynakta olmalı ve sorgulayan herkes istisnasız aynı veritabanından gelen bilgiler ışığında değerlendirme ve görüntüleme yapabilmelidir.

Merkeze ulaşan bilgilerin sandıkta düzenlenen tutanaktakilerle aynılığının sağlanması sandıktan yola çıkan tutanak bilgilerinin başına yolda hiçbir kazanın gelmediğinin garantisi olacaktır.

Bu sağlamanın güvenilir olmasını sağlamak için de partilere ait sandık temsilcilerinin imza edilen tutanak bilgilerinden bir kopya almaları gerekir. Bu resmi bir kopya olursa ne güzel (yani tutanağın bir kaç nüsha olarak tutulması). Çeşitli nedenlerle resmi kopya sandık görevlilerine verilemeyecekse görevlilerin en azından kendileri not tutarak tutanak bilgilerini edinmeleri şarttır.

Sandık tutanak bilgilerinin ilçe seçim merkezlerinde bilgisayar sistemine girişi yapılırken söz konusu olabilecek operasyonel problemler (bilgilerin sisteme yanlış girilmesi, kaydırma vb gibi) ve bunlara karşı yapılacak itirazlar ancak bu şekilde sağlıklı olarak sonuçlandırılabilir.

Öte yandan siyasi partilerin de bu süreci suistimal etmemeleri gerekir. Sonuçların ilanını geciktirmek ya da başka bir amaçla yerli yersiz yapılacak itirazlar faydadan çok zarar getirir. Bunu bahane ederek her itirazı değerlendirmeyi göz ardı edecek yetkili merciler bu vesile ile yapılacak olası sahtekarlıkları da tespit edemez hale gelebilir.

Öte yandan süreçte sistematik olarak herhangi bir müdahalenin, önceden hazırlanmış sandık oy sayım bilgileri gibi şablonların sanki ilçe seçim kurullarından gelmiş gibi sonuçlara yansıtılmadığının şüpheye mahal bırakmadan ispat edilebilmesi için YSK bilgi işlem altyapısının da bu spesifik konuda uzmanlaşmış bağımsız denetçi kurum ya da firmalar tarafından seçim takvimi boyunca (seçim öncesi, seçim günü-gecesi ve seçim sonrasında resmi sonuçlar ilan edilene dek) yerinde denetimle denetlenmesi kurumun yıpratılmasını engelleyecek en sağlıklı çözümdür.

Malum sahnelerde gösteri yapan sihirbazların en büyük mahareti “sihiri” onu izleyen yüzlerce, binlerce, milyonlarca kişinin hiç beklemedikleri (başlangıçta) bir anda gerçekleştirip bitirmesidir. Böylece izleyiciler gösteriye ve sihirbaza konsantre oldukları andan itibaren (yani iş işten geçtikten sonra) karşılarında icra edilen gösterinin her bir anını pür dikkat izledikleri halde “numaranın” nerede yapıldığını çözemez ve bu nedenle de sihirbazı alkışlar.

Umalım ki seçim sandıkları ülkemizde sihirbaz şapkası olmasın. Televizyonlardan izlediğimiz sonuçlar, sandıklarda kullandığımız oyları birebir yansıtsın ve kimsenin bundan şüphesi olmasın. Ne bugün ne de yarın.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 19 12 2008

EĞİTİMDE DEVRİMİN YENİ ADI INTERNET


Önümüzdeki en büyük sorun internetin doğasında yer alan demokrasi, konuşma özgürlüğü gibi olguların toplumun çoğunluğu tarafından algılanabilmesi ve gündelik sorunlarının çözümünde aktif olarak kullanılabilmesinin sağlanmasıdır.


22-23 Aralık günlerinde Ankara’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde onüçüncüsü gerçekleştirilecek olan Türkiye’de Internet Konferansı bu yıl demokrasi ve internete uygulanan yasakları ele alınıyor olacak.

İlk gün Internet ve Demokrasi ikinci gün ise Internet Yasakları konulu panellerde katılımcılar internet, demokrasi, yasaklar konularını çeşitli açılardan irdeleyecekler.

Internet bugün artık sadece teknolojik bir kavram olmanın ötesine geçmiştir. ABD’nin 44. başkanı seçilan Obama bir yandan internet teknolojilerini başkanlık kampanyası boyunca azami ölçüde kullandı diğer yandan da internetin açıklık, konuşma özgürlüğü özelliklerinin sonuna dek savunucusu olacağını kendi web sitesinden tüm dünyaya duyurdu.

Internet denilince ilk akla gelen şey, konuşma özgürlüğüdür. Bunun nedeni sadece pratik kullanımıyla ilgili değildir. Ondan da önce ta 1960larda teknik altyapısını kuran teknoloji mimarlarının interneti eşitlik olgusunu, açıklık olgusunu hiçbir engelle karşılaşmadan tüm kullanıcılarına sunabilecek şekilde tasarlamış olmaları gelmektedir.

Bir başka deyişle konuşma özgürlüğü, açık toplum denildiğinde internetin akla gelmesinin nedeni bu kavramları destekleyenlerin internetten istifade ediyor olması değildir. Internetin kendisi, yapısı gereği, konuşma özgürlüğü demektir; açıklık demektir.

Öte yandan bu özelliğinden dolayı internet toplumsal bir turnusol kağıdı işlevi de görmektedir. Gerek geniş halk kitleleri gerekse de bu kitlelerin kamusal yöneticileri internet önünde tarihi bir sınav vermektedir.

Internet enine boyuna araştırılması gereken sosyolojik bir fenomendir. Toplumların ya da toplum içinde değişik grupların internete karşı tutumları nelerdir? Ülkenin yöneticilerinin, yasama yürütme ve yargı mercilerinin internet algılaması nasıldır? Toplumu oluşturan bireyler internetten nasıl istifade etmektedir?

Türkiye’de internetin karnesi ne yazık ki daha ilk günden beri kırıktır ve o şekilde devam etmektedir. Sorunlar önce internete erişim sürecinde yaşanmış ve internete yatırım yapan özel kuruluşların konuya küsmesi için elden gelen yapılmış daha sonra da ADSL marifetiyle pastanın ilgili (bugün artık özelleşmiş olan) kamu kurumu tarafından yenmesi sağlanmıştır.

Erişim sorunu ortadan kalkınca bu kez yasaklar gündeme gelmiştir. Her ne kadar bugün ülkemizde yasal düzenlemeler bulunsa da bilgisizlik, özensizlik, önem vermeme gibi nedenlerle daha hala internet erişimine haksız yasaklar getirilmektedir. Mahkemeler önlerine gelen dosyaları doğru yasaları devreye sokarak değerlendirme konusunda zaafiyet içine girebilmektedir.

Önümüzdeki en büyük sorun internetin doğasında yer alan demokrasi, konuşma özgürlüğü gibi olguların toplumun çoğunluğu tarafından algılanabilmesi ve gündelik sorunlarının çözümünde aktif olarak kullanılabilmesinin sağlanmasıdır.

Bugün interneti ne yazık ki işin özünü idrak etmiş bir kaç düzine fedakar insanla sivil toplum örgütü savunmakta, onu herkese ulaştırmak için mücadele vermektedir. Ekonomik açıdan büyük sorunları olan ülkemizin yöneticilerinin bu sorunları aşmak için yaratıcı fikirleri, çözümleri aramaları gerekirken, bu alanda en büyük çözüm olacak internet teknolojilerinin özde sahiplenilmemesi, “hala keşfedilmemiş olması” aslında bu sorunları çözme niyetlerinin olmamasından başka nasıl açıklanabilir?

Öte yandan açıklığın beraberinde getirdiği önemli bir özelliği de gözardı etmemek gerekir. O da bireylerin haklarını koruma işini hiçkimseye havale etmemesi ve bu alanda fiilen hareket etmesi gereğidir.

Oysa bizim kültürümüzde hepimiz herşeyden yakınırız ama iş bir şey yapmaya geldiğinde hepimiz o ilk adımı ötekinin atmasını bekleriz. Öteki bir adım atsa aslında bizde de elli adım atma potansiyeli vardır ama ya bir türlü o ilk adımı atan çıkmaz ya da bir kaç istisna dışında çoğunlukla yanlış yöne giden birileri o rolü üstlenir ve her seferinde toplumu daha kötü bir yere götürüp orada bırakır.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanılığı’nın verdiği Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü alan Yaşar Kemal, yaptığı teşekkür konuşmasında gerek ülkemizde gerekse de dünyada eğitim sorununa dikkati çekti. İnsanlar bu şekilde eğitildiği sürece dünyada barış sağlanamaz dedi. Yaşar Kemal’in özlemini duyduğu ve ülkemizde Köy Enstitüleri ile denemesi yapılan eğitimsel devrim 21. yüzyılda ancak konuşma özgürlüğünün diğer adı haline gelen internet ile sağlanabilir.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 12 12 2008

OBAMA: İLK e-BAŞKAN ?


Obama’nin ilk sözü, internetin açıklığını koruma ile ilgili. Internetin tarihinde ve doğasında yer alan “açıklık” olgusunu benimsemiş görünüyor ve buna karşı tutum içinde olacakların karşısında yer alacağını net olarak belirtiyor.


Başbakan Erdoğan “Ben Youtube’a girebiliyorum” diyerek internet yasaklarına yeni bir boyut kattı. Demek ki neymiş “iş bilenin kılıç kuşananın”. Siz de o kadar meraklıysanız teknolojinin imkanlarından istifade ederek youtube’a erişebilirsiniz. Arayın bulun. Bu arada bu kadar zahmete katlanamayacak olanlar da (çoğunluk) erişememeye devam etsin.

Kasım ayında ABD’nin 44. başkanı seçilen Obama ise farklı düşünüyor. Kendi ismiyle yayında olan web sitesinde bakın teknoloji ve internet konusunda ne gibi açılımlar getirme sözü veriyor.

Obama’nin ilk sözü, internetin açıklığını koruma ile ilgili. Internetin tarihinde ve doğasında yer alan “açıklık” olgusunu benimsemiş görünüyor ve buna karşı tutum içinde olacakların karşısında yer alacağını net olarak belirtiyor.

Bununla paralel olarak gündeme getirdiği ikinci husus ise medya sahipliğinin tekelleşmesinin engellenmesi. Medyanın teknoloji ve internetle doğrudan bir ilgisi yok ki diye düşünüyorsanız bir kez daha düşünün. Beş on sene içinde internet ile medya arasındaki son farklılıklar da ortadan kalkacak ve ikisi et ile tırnak statüsüne kavuşacak.

Internet sözü olanın konuşabilmesi için dünya kültürünün geliştirmiş olduğu en yeni öge. Internetin herhangi bir nedenle sınırlandırılması, engellenmesi ya da yasaklanması aslında çok daha derin bir anlama gelmektedir. O da interneti yasaklayan ülke ya da toplumun aslında açıklık olgusuna hazır olmamasıdır.

Bu son tümceyi biraz daha irdelemek gerekir. Acaba hazır olmayan o toplum mu yoksa açıklıktan zarar göreceğini düşünen yöneticiler mi (ister seçilmiş olsun ister atanmış)? Kısaca bir anımsayalım ülkemiz çok kanallı TV yayıncılığına nasıl geçti? Ya radyoların yaygınlaşması?

Kamuoyunu yönlendirme gücüne sahip herhangi bir kuvvet söz konusu olduğunda bu açılımlar hep pratik zorlama ile gerçekleştirildi. Özel TV kanalları kendi imkanları ile yayına geçti; yani resmi statüde “korsan” idi. Sonra yasalaştılar. Keza radyoların yaygınlaşmasında da benzer bir durum gözlendi. O zamanların bacımız olan TC Başbakanı da “radyomu istiyorum” diyenlerin arasına katıldı.

Benzer bir süreç internet için de yaşanmakta. Önce internet erişimi sunan firmalar kuruldu ancak nuh nebiden kalma yasal zorunluluklar nedeniyle bu şirketler en az iki sene hizmet veremediler.

Bugün artık internete erişim telefon hattından erişim ile aynı statüye geçti. Telefon hattı olan internete de erişebiliyor. Ancak bu kez engelleme genelden nokta atışı hedeflere odaklandı.

Dün hapiste olan ve hakkında siyaset yapamaz hükmü olan bir TC vatandaşı yıldırım hızıyla yapılan yasal düzenlemelerle yeniden siyasete dönebiliyor; yapılan bir itiraz nedeniyle yenilenen seçim bölgesinden aday olup meclise girebiliyor ve ardından da başbakan olup altı sene aralıksız başbakanlık yapabiliyorsa, internete yasak getirmenin nedenlerini yasaların yetersizliğine bağlamak tatminkar bir açıklama olamaz. İstenirse internet üzerindeki tüm engellemeler, yasaklar bir gecede çözüme kavuşturulabilir.

Obama’nın web sitesindeki diğer hususlar içinde dijital uçurumun enaza indirilmesi, hükümetin şeffaf bir modelle yönetilebilir hale getirilmesi, özel yaşama saygı gösterilmesi yer almakta.

Öte yandan teknoloji sadece bilişim ve internet ile sınırlı değil. Sağlık konuları da en az internet kadar önem arz ediyor. Kök hücre araştırmaları, genetik ve biyoloji bilimleri özellikle altı çizilerek destekleniyor. Yakın gelecekte dünyada hala çaresiz hastalıklar statüsünde yer alan kansere, kalple ilgili hastalıklara kalıcı çözümler bulma imkanı yeniden gündeme gelmiş oluyor.

Obama şu sıralarda yeni yönetim ekibini oluşturmakta. Bu kişilerin kariyerlerine bakıldığında pek çoğunun bir önceki Demokrat yönetim olan Clinton yönetiminde de önemli görevler icra etmiş kişiler olduğu görülmekte.

Bu açıdan bakıldığında Clinton yönetiminin kaldığı yerden devam edileceği sonucunu çıkarmak zor değil. İster teknoloji ya da internet olsun ister otomotiv sektörü olsun önemli olan en üst düzeyde bu konulara stratejik olarak önem verilmesidir. Sözle değil eylemle. Obama’nın kampanya sırasındaki teknoloji kullanımına bakarak bu konuda ciddi gelişmelerin olacağını düşünmek hayal olmayacaktır.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 05 12 2008