içerik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
içerik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çarşamba, Ekim 06, 2010

İÇERİK KRALSA TEKNİK ÖZELLİKLER KRALİÇEDİR!

Bir siteyi vezir de rezil de yapan daha ziyade içerik olduğundan, herkesin erişebileceği uzaklıkta olan teknik özellik ya da yapı malzemelerinin sitenin popülerliği üzerindeki rolü haksız yere ihmal edilmektedir.


Web siteleriyle ilgili ilk günden beri popüler slogan haline gelmiş bir tespit vardır: “İçerik Kraldır!”. Yani bir web sitesi için en kritik husus içeriğinin zengin ve orijinal olmasıdır. Eğer bir web sitesinde başka yerlerde de kolayca bulunan içerik varsa, sörf yapanlar neden o başka sitelere değil de sizin sitenize gelsin ki?

İçerik olgusuna odaklanma o denli yüksek düzeyde ki bir web sitesi ya da blog sayfası yapmaya kalktığınızda sadece ve sadece içeriğe odaklanma gibi bir tekboyutlu bakış açısı genel görünümü karartabiliyor. Oysa resmin tamamı içerikten oluşmuyor.

İçerik ile birlikte ele alınması gereken diğer husus da web sitesinin yapı taşlarını oluşturan diğer teknik özelliklerdir. Örneğin tasarımı, renk seçimi, sunulan kolay kullanıma yönelik araçlar (mesela site içinde arama yapma imkanı, kolay dolaşma imkanı, anahtar kelimelerin sıralanması, siteye kolayca abone olabilme imkanı vb).

Tüm bu özellikler “içerik kraldır” sloganının altında ezilmekte, değersiz birer detay haline gelmektedir. Oysa bu yapı malzemeleri olmadan bir web sitesi tam olamaz. Ayrıca araştırmalar göstermiştir ki bir web sitesine ilk defa giden bir kullanıcının o sitede kalması ya da alternatif bir web site arayışına girmesi sadece 109 saniye içinde verdiği bir karardır. 109 saniye içinde içerik kadar görsel malzeme ve kolay kullanım imkanları da kararı etkileyici ana unsurlardandır.

Peki uzmanların içeriği öne çıkarıp da yapı malzemelerini geri plana itmelerinin sebebi nedir? Burada çok basit bir akıl yürütme var. Teknik özellikler ya da yapı malzemeleri herkesin öğrenebileceği ya da para ile sahip olabileceği şeylerdir. Dolayısıyla bunlar bir web sitesi oluşturma sürecinde herkes için eş değerde olgulardır. O halde ayırt edici özellik olamaz. Ayırt edici özellik olarak geriye içerik kalmaktadır. Bir siteyi vezir de rezil de yapan şey içeriktir. İçerin zenginliği, tazeliği, özgünlüğüdür.

Bu değerlendirme yanlış değil ancak gerçeği çarpıtacak derecede bir ihmalkarlık da içermekte. Bu ihmalkarlık nedeniyle binlerce kişi internette bir web sitesi açar açmaz zengin (ya da popüler) olacaklarını sandı. Çünkü cahil medyanın da körüklemesiyle mesaj kitlelere bu şekilde eksik ulaştırıldı. Web sitenizden başka yerde bulunamayacak bir içerik sunduğunuzda herkes gelecekti! Oysa öyle olmadı.

Web sitesi olgusunu ve teknolojilerini öğrendikçe bazı site sahipleri herşeyin içerikte başlayıp içerikte bitmediğini kavradılar. Sitelerine daha çok trafik çekmek için içeriğin yanısıra başka şeyler de yapmak zorunda olduklarını tespit ettiler. Kimisi bu teknik imkanları kendi kişisel gayretiyle sitesine dahil etti, kimisi ise bedelini ödeyip profesyonel hizmet alarak bu imkanlara sahip oldu.

İşte bu basit husus aslında internetin ya da webin eşitlikçi yanının sadece başlangıç anında çok kısa bir süre için geçerli olduğunun temel göstergesidir. Tıpkı 100 metre yarışı gibi. Atletler sadece başlama işareti verildiği anda hizada ve eşittir. Bir sonraki saniyeden itibaren herkes kendi performansına göre ilerler.

Evet satrançta oyunu bitirmek için en stratejik taş olan şahı (İngilizce’de “kral”ı) altetmek gerekir ancak şahın gücünü korumak için en güçlü hamle imkanına sahip olan, en çok çalışıp didinen taş ise vezirdir (İngilizce’de kraliçe).


Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1227) - Ooof Off Line Köşesi - 24 09 2010

Pazartesi, Ekim 05, 2009

İÇERİK KRALDIR


İçeriğin kral olması kolay; ama krallık yapabilmesi zor. Bu zorluğun temelinde iki önemli unsur var. Birincisi içeriği oluşturanların bilgi seviyeleri ise ikincisi de hattın öbür ucundaki kamuoyunun bilgi seviyesi.


Internetin ve webin popülerleşmeye başladığı doksanlı yıllardı. Bugün dijital kültürü bir şekilde etkilemiş teknolojik gelişimlerin pek çoğu ya henüz icat edilmemişti ya da emekleme aşamasındaydı.

Web 2.0 yoktu. Blog yoktu. Facebook, twitter, myspace, youtube yoktu. MSN yerine ICQ kullanılırdı. En büyük internet başarıları denildiğinde üç örnek verilirdi: Amazon.com, ebay.com, dell.com. Google bile yoktu. O kadar eski (!)

O emekleme evresinde internet dünyasında öne çıkan ilk büyük sloganlardan bir tanesi de şuydu : İçerik kraldır (content is the king). Bu aslında o zamanın imkansızlıkları içinde kaçınılmaz bir gerçekti. Çünkü web sayfalarını renklendirecek, kullanıcıların birbiri ile etkileşim sağlayacak teknolojik imkanlar söz konusu değildi. En ileri sitelerde içerik yazı, hareketli görüntü ve video kliplerle sınırlıydı.

Bu imkansızlıklar içinde web sitelerine trafik çekmek doğal olarak siteye eklenecek içeriğin gücüyle doğrudan ilgiliydi. Web sitesindeki içerik (metin, fotoğraf vb) öyle bir içerik olmalıydı ki insanlar başka bir web sitesine değil de o web sitesine gelmeyi tercih etsindi.

Geçtiğimiz günlerde Akşam Gazetesi’nden Serdar Turgut; Financial Times CEO’su John Ridding’in Columbia Journalism Review dergisine vermiş olduğu bir röportaja atıfta bulunarak, gazeteciliğin ve gazetelerin geleceği konusunu gündeme getirdiğinde satır aralarında ortaya çıkan basit strateji onbeş sene öncekine göre pek bir fark arz etmiyordu : İçerik kraldır.

Financial Times gazetesi başından beri web sitesini ücretli bir hizmet olarak sunuyor. Ancak ücretli abonelik çekmek için basit bir yaklaşım izleniyor. Belli bir miktarda içerik ücretsiz. O sınır geçildiğinde ücretsiz üyelik gerekiyor. Ücretsiz üye olarak da belli bir miktarda daha içeriğe erişmek mümkün. Ancak o da yetmiyorsa bu kez ücretli üyelik gerekiyor.

Bu basit modelin verimli çalışabilmesi için gerekli olan en kritik şey, dijital dünyada gazete okumak isteyecek kişinin daha fazla içerik talep edebilmesini sağlamak. Bu da ancak kaliteli bir içerikle söz konusu olabilir.

Internetin sunduğu çeşitlilik, okurun bir şey vermesi söz konusu olduğunda derhal devreye girer. Örneğin site sizi ücretsiz olsa dahi abone yapmadan içerik sunmuyorsa ilk tepkiniz abone olmak için bir form doldurmak yerine hemen Google’a gidip, aradığınız şeyi direkt bulabileceğiniz bir başka web sitesini aramak olacaktır.

Ancak başka yerde bulamayacağınızı bildiğiniz bir içerikse orada sizi bekleyen, o zaman vakit harcayıp üye de olursunuz. Para harcayıp abonelik aidatı da ödemeyi göze alırsınız.

Ne ilginçtir ki ülkemizde medya siteleri, medya organları (tv, gazete, dergi vb) içeriklerini kalitesizleştirme açısından birbirleriyle yarış halindeler. Bu sadece “sıkıcı” denilebilecek haber türü içerikle sınırlı da değil. Her konudaki içerik için geçerli. Dizilere bakın, spor programlarına, spor sayfalarına bakın. Ya da köşe yazılarını inceleyin.

İçeriğin kral olması kolay; ama krallık yapabilmesi zor. Bu zorluğun temelinde iki önemli unsur var. Birincisi içeriği oluşturanların bilgi seviyeleri ise ikincisi de hattın öbür ucundaki kamuoyunun bilgi seviyesi. Bu iki unsurdan en az birisinde seviyesizlik zaafiyeti baş gösterirse içeriğin krallığının bir anlamı kalmaz.

Bu durumda içeriğe önem vermek, okur ve yazar tabanında belli bir seviyeyi yakalamış kültürlerde odaklanılması gereken en temel unsurken, bilgi olgusunun değer verilecek bir şey olduğunu henüz idrak edememiş Türkiye gibi ülkelerde içeriğin kral ya da soytarı olmasının bir anlamı yoktur. Önce hem okur hem de yazar soytarılığı bıraksın.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1175) - Ooof Off Line Köşesi - 25 09 2009