internet yasakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
internet yasakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cuma, Aralık 10, 2010

TÜRKİYE’DE INTERNET KONFERANSI 15 YAŞINDA

Türkiye’de Internet Konferansı bu yıl 2-4 Aralıkta İTÜ Ayazağa Kampüsü’nde gerçekleştiriliyor. Katılımın ücretsiz olduğu konferansın ana temaları Internet Yasakları ile Sosyal Medya.

1995 yılında başlayan Türkiye’de Internet Konferansı bu yıl 15. Kez toplanıyor. 2-3-4 Aralık günlerinde gerçekleştirilmekte olan konferans bu yıl İstanbul Teknik Üniversitesi’nin evsahipliğinde Ayazağa kampüsünde. Internet Teknolojileri Derneği’nin organize ettiği konferansa katılım ücretsiz!

Bu yıl 41 oturum, 12 panel, 4 çalıştay ve 10 seminerin yanısıra 15 de bildirinin sunulacağı konferansta ağırlıklı olarak işlenecek konular Internet Yasakları ve Sosyal Medya!

Programdan bazı seçmeler şöyle:

3 Aralık 2010 – Cuma

Nefret Söylemi (Bildirili Panel).
Nefret Söylemi ve Yeni Medya, Işık Barış Fidaner
Nefret Söyleminin Yeni Medya Ortamında Dolaşıma Girmesi ve Türetilmesi, Mutlu Binark
Okur Yorumlarında Üretilen Nefret Söylemi, İlden Dirini
Facebook'ta Nefret Söyleminin Üretilmesi ve Dolaşıma Sokulması, Eser Aygül
Video Paylaşım Ağlarında Üretilen Nefret Söylemi, Tuğrul Çomu
Dijital Oyunlarda Cinsiyetçilik, Günseli Bayraktutan Sütçü
Çevrimiçi Spor Ortamlarında Nefret Söylemi, Altuğ Akın
İnternet'te Nefret Söylemi ve Karşı Örgütlenmeler, Burak Doğu
Yeni Medyada Nefret Söyleminin Hukuki Boyutu, Ayşe Kaymak

Aynı gün buna ek olarak e-kitap yayıncılığı, yeni medyada alternatif emek ve örgütlenme dinamikleri, kripto yönetmeliği ve yeni DNS yönetmeliği konularında oturumlar var.

4 Aralık 2010 – Cumartesi

Yeni Medya; Yeni Fırsatlar, Yeni Meslekler
Sosyal Medya ve Internet Reklamcılığı
Online İtibar Yönetimi ve Sosyal Medya

Gerek internet üzerinde uygulanmakta olan haklı, haksız yasaklar gerekse de sosyal medyanın, sosyal ağın gündelik yaşamımıza derinlemesine nüfuz etmeye devam etmesi toplumsal dönüşüm açısından kayda değer olgular.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız Sn. Abdullah Gül, kamu atamaları arefesinde Google’dan da araştırma yaptıklarını ve bireyler ile ilgili olarak asılsız dahi olsa kimi haberlerin internet üzerinde ortaya çıkmasının süreçleri zorladığını belirtti.

Öncelikle bu hassas davranışın altını çizmek gerek. Demek ki internet öyle ya da böyle gündelik hayatımızda önemli bir açıdan kendisine yer ediniyor! Öte yandan doğaldır ki internet ya da herhangi bir bilgi kaynağındaki her türlü bilginin doğru olacağını varsaymamak gerekir. Zengin ve çeşitli bilgi kaynaklarından istifade etmek çok yerinde bir adım. Ancak şunu unutmamak gerekir ki internet bir bilgi kaynağı değil, bilgi üretmede istifade edilecek bir veri havuzudur.

Her veri havuzunda olduğu gibi burada da belli bir ayıklama yapmak ve doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edebilmek gerekir. Bu sürecin sağlıklı işleyebilmesi için önkoşullar ise veri – enformasyon ve bilgi arasındaki farkın idrak edilmesi, veri ve enformasyondan bilgi üretme sürecinin oturtulması ve herşeyden önemlisi objektif bilginin toplumsal yaşamda bir temel ya da özdeğer olarak benimsenmesidir.


Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1237) - Ooof Off Line Köşesi - 03 12 2010

Çarşamba, Ekim 06, 2010

EZBER ve MUHAKEME YETENEĞİ

Türkiye’de web sitelerine erişimin yasaklanmasının gerisinde yatan temel sorun bütünüyle vergi kanunlarımızla mı ilgili? Öne çıkarılan bu sorun gerçekten de tüm resmin baş sorumlusu mu? Yoksa farkında olmadan kafamızı kuma mı sokuyoruz?

Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün Eylül ayında New York Columbia Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada “Türkiye’de internet sansürü olmadığını, bazı sitelere erişememenin vergi kanunlarımızdaki yetersizlikten kaynaklandığını” açıkladı.

Medya bu açıklamayı şaşırtıcı olarak yorumladı. Internet medyasında ise konu “Cumhurbaşkanına bu tür yanıltıcı bilgilendirmeyi kim yapıyor?” temasıyla işlendi.

En basit bir konu bile zihinlerde oluşmuş paradigmalar nedeniyle bir açmaza sürükleniyor. Hal böyle olunca da herhangi bir çözüm üretmek söz konusu değil?

“Kim”in bilgilendirdiğini bir kenara bırakarak şu iki soruya cevap arayalım: Birinci soru: Cumhurbaşkanının bu açıklaması doğru mu değil mi? Evet doğru. Geçtiğimiz aylarda Ulaştırma Bakanlığı ile Google arasında yaşanan ve medyaya da yansıyan Google’un bazı hizmetlerine erişim kısıtlaması getirilmesi konusu bakanlığın bakış açısından incelendiğinde vergisel bir özelliğe sahip. Bakanlık Google’un Türkiye kullanıcılarına sunduğu reklamlardan kazandığı parayı bir Türk firması üzerinden tahsil etmesini ve bunun da vergisini ödemesini bekliyor. Google ise bu tahsilatı dünya üzerinde bir kaç ülkede konsolide etmiş olduğu firmalar üzerinden yapıyor.

Şimdi ikinci soruyu da sorarak, işin sağlamasını yapalım: Türkiye’de şu an, Youtube da dahil olmak üzere, yüzlerce siteye erişimin aylardır, yıllardır yasal olarak engellenmiş olmasının gerisinde yatan sebep yukarıdaki Google sebebiyle aynı mıdır?

Eğer bu sorunun cevabı yasaklı web sitelerinin tamamı için olmasa bile çoğu için aynı olsaydı Cumhurbaşkanımızın New York’taki açıklaması bir devlet adamının samimi bir özeleştirisi olarak değerlendirilebilirdi. Oysa biliyoruz ki yasaklı olan tüm o web sitelerine erişimin engellenmesinin gerisinde başka sebepler yatmakta. Örneğin youtube erişimini engelleyen mahkeme kararında vergisel bir şey yok. Daha ziyade Atatürk ile ilgili bir video klibin tüm dünyadan erişimine kapatılmamasından dolayı ihtiyaten alınmış bir karar var.

Yeniden anımsamak gerekirse Youtube Atatürk ile ilgili o videonun Türkiye’den erişimini kaldırmayı taahhüt ediyor, ama tüm dünyadan erişimini kaldırmaya yanaşmıyor. Türkiye ise bunu yeterli bulmuyor.

Youtube eğer başka örneklerde de maruz kaldığı bu baskı karşısında aynı tavrı gösteriyor olsa söylenecek bir şey yok. Ancak burada Youtube’a kafa tutan tarafın gücüyle orantılı bir tepki var. Demek ki Türkiye’nin gücü Youtube’un o videoya erişimi dünya genelinde engellemesine yetmiyor. Eğer bu analiz doğruysa resmi makamlarımız kendi başarısızlıklarının faturasını kendi ülkesindeki internet kullanıcılarına çıkarmış oluyor. Youtube’a erişimi engelleyerek.

Bu tablo karşısında Cumhurbaşkanımızın açıklaması genel resmin çok küçük bir kısmı için doğrudur; ama tüm resmi yansıtmakta yetersizdir.

Bu denli basit konuları çözmek için bile aylarca, yıllarca zaman ve emek harcıyorsak (örneğin Youtube yasağı şu an AİHM’ye taşındı) en azından dürüstçe şu iki tespitten birini kabul edelim: Ya bu işten anlamıyoruz ya da bu işe yeterince önem vermiyoruz. Bu son tümcedeki “iş” kelimesi “internet, dijital kültür, bilgi çağı, konuşma özgürlüğü” gibi kavramlara işaret etmektedir.

İlginçtir bu kavramları kendi başına ele almamız gerektiğinde onun hakkında methiyeler düzmek konusunda oldukça başarılıyız. Demek ki içinde yaşadığımız bu çağın global özelliklerini, yapıtaşlarını idrak edebilmiş değiliz. Ezberimiz güçlü ama muhakeme yeteneğimiz yok!

Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1228) - Ooof Off Line Köşesi - 01 10 2010

Çarşamba, Mayıs 06, 2009

GOOGLE YETMEZ; TÜM INTERNET KAPATILSIN!


“Benim gibi düşünmeyen” öteki insanların da yasaklanması en nihai ve mutlak çözüm olacaktır. Öteki insanlar ya bu ülkeyi terk etsinler ya da etmeleri sağlansın. Yok eğer bu ülkede yaşamaya devam edeceklerse “benim gibi düşünmeleri” için gerekli olan şeyler neyse onlar yapılsın.


Google ile ilgili eşzamanlı iki konu gündemde. ABD’yi ve dolayısıyla da tüm dünyayı ilgilendirmekte olanı duymamışsınızdır; Amerika’da medya Google’un kendilerinin ürettiği haberleri kullanması karşısında telif talep ediyor.

Ülkemizdeki son bombayı ise duymayan kalmamıştır; bir dernek belli bir grup kelime ile arama yaptığınızda Google’un Atatürk’e hakaret içeren sayfaları da ekranda listelediğinden yola çıkarak, Google’ın Türkiye’de kapatılması için mahkemeye başvurdu.

Türkiye’de internetin 16.yılının kutlandığı Nisan ayı içinde böyle bir gelişmenin ortaya çıkması trajikomik bir durum oluşturmakta. Ancak ülkemizde bu tür trajikomik olaylarla karşılaşmaya o denli alıştık ki bunlar artık şaşırtıcı gelmiyor.

Ben Google’ın kapatılmasının yeterli bir çözüm olacağını düşünmüyorum. Onun için kademeli bir çözüm önerisi sunuyorum:

Öncelikle sadece Google değil, Google gibi anahtar kelime ile arama yapma imkanı sunan öteki tüm arama motoru siteleri de kapatılmalı (örneğin yahoo, Microsoft Live)

Arama motoru denilen bu programlara erişimlerin kapatılması, “benim gibi düşünmeyen insanların oluşturduğu web siteleri”ni internetten silmeyeceği için, bu kez bu tür sitelerin de tek tek bulunması ve bunlara da erişimin engellenmesi gerekir.

Pratik hareket etmek için Google ve arkadaşları kapatılmadan önce gerekli araştırmalar yapılmalı ve bu sitelerin adresleri tespit edilmelidir.

Bu siteler de engellendikten sonra şu keşfedilecektir ki “benim gibi düşünmeyen” bu densizler sitelerine erişim engellendikten sonra da boş durmayabilir ve yeni isimlerle web siteleri açıp kendi düşüncelerini orada sergileyebilirler.

Bu durumda da savaş tüm şiddetiyle sürdürülmelidir. Gerekiyorsa Google gibi imkanlar sınırlı sayıda kişilerin erişimine açılabilir ve bu kişiler düzenli olarak tarama yaparak tespit edecekleri bu yeni sitelere erişimi de engelletebilirler.

Hatta daha pratik bir çözüm de şu olabilir : Tüm internet erişimi engellenirse ülkemizdeki temiz dimağların bu tür yalan yanlış bilgilerle kirletilmesi kökten engellenmiş olur. Benzer şekilde, hazır konuya el atmışken, sadece internet değil bu tür fikirlere erişilebilecek öteki tüm imkanlar da yasaklanmalıdır. Örneğin “benim gibi düşünmeyen”lerin fikirlerini beyan ettikleri medya araçları yasaklanmalıdır. Kütüphane ve diğer bilgi merkezlerinden “benim gibi düşünmeyen”lerin fikirlerini içeren kitap, dergi ve diğer türden yayınlara yasak getirilmelidir.

Bu yeterli olur mu? Ne yazık ki hayır! Fikirleri insanlar üretir. O halde “benim gibi düşünmeyen” öteki insanların da yasaklanması en nihai ve mutlak çözüm olacaktır. Öteki insanlar ya bu ülkeyi terk etsinler ya da etmeleri sağlansın. Yok eğer bu ülkede yaşamaya devam edeceklerse “benim gibi düşünmeleri” için gerekli olan şeyler neyse onlar yapılsın.

Benim gibi düşünmeyen herkes benim için bir tehdit ise devlet bu tehditi ortadan kaldırmalıdır. Hatta bu konuda bir kargaşa yaşamamak için devlet bize nasıl düşünmemiz gerektiğini duyursun, biz de “öteki” konumuna düşmeyelim.

Bugün Atatürk’ü bahane ederek bu tür yaptırımların uygulatılmasını talep edenler acaba bu sayede Atatürk’ü yüceltmiş mi yoksa onun değerini gölgelemiş mi oluyorlar? Atatürk bir kaç kişinin lafıyla lekelenecek bir önder mi? Zaten öyleyse aldırmaya çalışılan bu tedbirler ne kadar etkili de olsa bu Atatürk’ü kurtarmaz. Yok eğer iki kendini bilmezin fikri ile lekelenecek bir önder değilse o halde ne bu telaş?

Atatürk’e yapılabilecek en büyük kötülük onu ve onun fikirlerini dogma haline getirmektir. Bir kişi ya da fikir dogma haline geldiği an onun için sonun başlangıcıdır. Bu tür yorumlar “düşmanla işbirliği” yapmak şeklinde yorumlanabilmekte. Neden? Çünkü Atamızı tabulaştırmayalım, onun fikirlerini dogmalaştırmayalım diyenler bu kez bir başka ekstremde onu aşağılamak için ellerinden geleni yapmaktadır. Bu da en az tabulaştırmak kadar zararlı bir davranış.

Yasaklamak yerine doğru olanın bilinmesini sağlamak efor sarfetmeyi gerektirdiği için midir ki kolaya kaçıyoruz?

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 17 04 2009

Cuma, Aralık 26, 2008

EĞİTİMDE DEVRİMİN YENİ ADI INTERNET


Önümüzdeki en büyük sorun internetin doğasında yer alan demokrasi, konuşma özgürlüğü gibi olguların toplumun çoğunluğu tarafından algılanabilmesi ve gündelik sorunlarının çözümünde aktif olarak kullanılabilmesinin sağlanmasıdır.


22-23 Aralık günlerinde Ankara’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde onüçüncüsü gerçekleştirilecek olan Türkiye’de Internet Konferansı bu yıl demokrasi ve internete uygulanan yasakları ele alınıyor olacak.

İlk gün Internet ve Demokrasi ikinci gün ise Internet Yasakları konulu panellerde katılımcılar internet, demokrasi, yasaklar konularını çeşitli açılardan irdeleyecekler.

Internet bugün artık sadece teknolojik bir kavram olmanın ötesine geçmiştir. ABD’nin 44. başkanı seçilan Obama bir yandan internet teknolojilerini başkanlık kampanyası boyunca azami ölçüde kullandı diğer yandan da internetin açıklık, konuşma özgürlüğü özelliklerinin sonuna dek savunucusu olacağını kendi web sitesinden tüm dünyaya duyurdu.

Internet denilince ilk akla gelen şey, konuşma özgürlüğüdür. Bunun nedeni sadece pratik kullanımıyla ilgili değildir. Ondan da önce ta 1960larda teknik altyapısını kuran teknoloji mimarlarının interneti eşitlik olgusunu, açıklık olgusunu hiçbir engelle karşılaşmadan tüm kullanıcılarına sunabilecek şekilde tasarlamış olmaları gelmektedir.

Bir başka deyişle konuşma özgürlüğü, açık toplum denildiğinde internetin akla gelmesinin nedeni bu kavramları destekleyenlerin internetten istifade ediyor olması değildir. Internetin kendisi, yapısı gereği, konuşma özgürlüğü demektir; açıklık demektir.

Öte yandan bu özelliğinden dolayı internet toplumsal bir turnusol kağıdı işlevi de görmektedir. Gerek geniş halk kitleleri gerekse de bu kitlelerin kamusal yöneticileri internet önünde tarihi bir sınav vermektedir.

Internet enine boyuna araştırılması gereken sosyolojik bir fenomendir. Toplumların ya da toplum içinde değişik grupların internete karşı tutumları nelerdir? Ülkenin yöneticilerinin, yasama yürütme ve yargı mercilerinin internet algılaması nasıldır? Toplumu oluşturan bireyler internetten nasıl istifade etmektedir?

Türkiye’de internetin karnesi ne yazık ki daha ilk günden beri kırıktır ve o şekilde devam etmektedir. Sorunlar önce internete erişim sürecinde yaşanmış ve internete yatırım yapan özel kuruluşların konuya küsmesi için elden gelen yapılmış daha sonra da ADSL marifetiyle pastanın ilgili (bugün artık özelleşmiş olan) kamu kurumu tarafından yenmesi sağlanmıştır.

Erişim sorunu ortadan kalkınca bu kez yasaklar gündeme gelmiştir. Her ne kadar bugün ülkemizde yasal düzenlemeler bulunsa da bilgisizlik, özensizlik, önem vermeme gibi nedenlerle daha hala internet erişimine haksız yasaklar getirilmektedir. Mahkemeler önlerine gelen dosyaları doğru yasaları devreye sokarak değerlendirme konusunda zaafiyet içine girebilmektedir.

Önümüzdeki en büyük sorun internetin doğasında yer alan demokrasi, konuşma özgürlüğü gibi olguların toplumun çoğunluğu tarafından algılanabilmesi ve gündelik sorunlarının çözümünde aktif olarak kullanılabilmesinin sağlanmasıdır.

Bugün interneti ne yazık ki işin özünü idrak etmiş bir kaç düzine fedakar insanla sivil toplum örgütü savunmakta, onu herkese ulaştırmak için mücadele vermektedir. Ekonomik açıdan büyük sorunları olan ülkemizin yöneticilerinin bu sorunları aşmak için yaratıcı fikirleri, çözümleri aramaları gerekirken, bu alanda en büyük çözüm olacak internet teknolojilerinin özde sahiplenilmemesi, “hala keşfedilmemiş olması” aslında bu sorunları çözme niyetlerinin olmamasından başka nasıl açıklanabilir?

Öte yandan açıklığın beraberinde getirdiği önemli bir özelliği de gözardı etmemek gerekir. O da bireylerin haklarını koruma işini hiçkimseye havale etmemesi ve bu alanda fiilen hareket etmesi gereğidir.

Oysa bizim kültürümüzde hepimiz herşeyden yakınırız ama iş bir şey yapmaya geldiğinde hepimiz o ilk adımı ötekinin atmasını bekleriz. Öteki bir adım atsa aslında bizde de elli adım atma potansiyeli vardır ama ya bir türlü o ilk adımı atan çıkmaz ya da bir kaç istisna dışında çoğunlukla yanlış yöne giden birileri o rolü üstlenir ve her seferinde toplumu daha kötü bir yere götürüp orada bırakır.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanılığı’nın verdiği Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü alan Yaşar Kemal, yaptığı teşekkür konuşmasında gerek ülkemizde gerekse de dünyada eğitim sorununa dikkati çekti. İnsanlar bu şekilde eğitildiği sürece dünyada barış sağlanamaz dedi. Yaşar Kemal’in özlemini duyduğu ve ülkemizde Köy Enstitüleri ile denemesi yapılan eğitimsel devrim 21. yüzyılda ancak konuşma özgürlüğünün diğer adı haline gelen internet ile sağlanabilir.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 12 12 2008

Salı, Mayıs 06, 2008

ORANTISIZ GÜÇ KULLANMA ARZUSU


Anlaşılıyor ki Google’daki yazışma gruplarının birisinde bir kişinin kişilik haklarını rencide edici yazışmalar yapılmış. Bu durumda cezalandırılması gereken o yazışmanın yapılmış olduğu grup olmalıdır. Ancak çıkan karar şudur : Google’daki tüm gruplara erişim engellensin.


Burma, Çin, Türkiye. Bu üç ülkenin ortak özellikleri nedir? Belki Çin ile Türkiye arasında pek çok ortak özellik bulabiliriz. Hatta Burma ile Çin arasında da bulunabilir sanırım. Ancak üçü bir araya geldiğinde, ortak bir özellik bulmak o kadar kolay değil.

Yine de zoru başardık. Daha önce Burma ve Çin’de uygulanan internetle ilgili bir yasaklama uygulamasını Türkiye de gerçekleştirdi ve adı bu iki ülkenin yanında anılmaya başladı. Ama ne yazık ki “yasakçı ülkeler” türünden bir kategorinin altında.

Dünyanın bir numaralı arama motoru sitesi Google’ın, ortak bir payda çevresinde toplanan bireylerin bilgi alış verişinde bulunmalarını sağlamak üzere kurmuş olduğu Google Grupları hizmeti Nisan ayı başında, tam da Türkiye’de Internet’in doğum gününü kutlarken, mahkemeye yapılan bir şikayet üzerine mahkemin aldığı kararla kapatıldı.

Grup hizmeti genelde belli bir konuya ilgi duyanların biraraya gelmelerini ve o konu hakkında haberleşmelerini sağlamaktadır. Bunun özde epostadan pek de bir farkı bulunmuyor. Diyelim ki siz Tibet’e Özgürlük konusunda bir grup oluşturmak istiyorsunuz. Bunu eposta kullanarak da yapabilirsiniz ve bu konuya merak duyacak kişilere eposta ile mesaj gönderebilirsiniz. Bu mesajı alanlardan bir tanesi de kendi görüşünü bildirmek isterse benzer şekilde o mesaja cevap yazarak herkesin cevabını okumasını sağlayabilir. Zaman içinde alıcılardan bazıları kendi çevrelerinde de konuya ilgi duyan kişilere bu epostaları gönderebilir.

Bu silsileyi daha pratik hale getirmek için kurulmuştur grup hizmetleri. Yukarıdaki örnekten devam etmek gerekirse TibeteOzgurluk diye bir grup kurarsınız ve konuya ilgi duyacak kişileri yine grubun bir hizmeti olan davet epostası ile gruba davet edersiniz. Davete eposta ile olumlu cevap verenleri grup altyapısı kurmuş olduğunuz gruba otomatik olarak üye yapar.

Grubun bir eposta adresi vardir (örneğin TibeteOzgurluk@googlegroups.com). Bu eposta adresine göndereceğiniz her eposta tüm üyelere ulaşır. Üyelerden birinin vereceği cevap da tüm üyelere ulaşır.

Grupları inceleyen ve sizin hiç tanımadığınız kişiler de konuya ilgi duyarlarsa gruba üye olmak isteyebilirler. Yeni üyelikleri ister otomatik tanımlayabilirsiniz ister grubun yöneticisi olarak onayınızdan geçecek şekilde.

Keza bazı gruplar sadece ilan türünde olabilir. Bu tür gruplarda üyeler sadece yöneticiden gelen duyuruları okurlar. Ancak gelen duyurulara tüm grup üyelerinin okuyacağı şekilde cevap verme imkanları bulunmaz.

Üyeler birbirlerinin eposta adreslerini göremezler. Ancak birbirlerine eposta gönderebilirler. Bu sayede eposta bilgilerinin toplanması ve suistimale uğraması olasılığı enaza indirilmiştir.

Böyle bir ortamda aklınıza gelebilecek her türlü konuda grup kurulabilir. Ancak şurası kesindir ki bu grupların içinde yapılan yazışmalar o grubun üyeleri arasında gerçekleşmektedir. Üye olmayan kişiler bu yazışmalara ulaşamaz. Ancak şöyle bir istisna olabilir. Eğer üye olan bir kişi grup içinden gelen bir epostayı üye olmayan herhangi bir arkadaşına eposta ile yönlendirirse ancak o zaman üye olmayan birisi de o yazışmayı görmüş olur.

Internette bir yazışma ortamının sadece üyelere açık olması, üye olmayanların bu yazışma gruplarına erişmemesi demek, kapalı kapılar ardında dileyenin dilediği hakkında ileri geri konuşabileceği anlamına gelmez. Elbette ki kişilere, ulusal değerlere saygı her zaman her yerde istisnasız uygulanmalıdır.

Ancak bununla tezat oluşturan bir durum karşısında yapılacak şeyin ne olacağı çok önemlidir. Anlaşılıyor ki Google’daki yazışma gruplarının birisinde bir kişinin kişilik haklarını rencide edici yazışmalar yapılmış. Bu durumda cezalandırılması gereken o yazışmanın yapılmış olduğu grup olmalıdır. Ancak çıkan karar şudur : Google’daki tüm gruplara erişim engellensin.

O zaman eğer bir gazetede kişilik haklarını zedeleyici bir haber çıktığında Türkiye’deki tüm gazeteleri kapatmak gerekir. Ya da birini öldürüp otomobille olay yerinden kaçan bir katil söz konusu olduğunda Türkiye’deki tüm otomobillerin trafiğe çıkması yasaklanmalıdır.

O halde soru şu: Orantısız güç kullanmanın gerisinde yatan şey bilgi eksikliği mi yoksa başka bir şey mi?

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 18 04 2008

YASAKLARIN GÖLGESİNDE BİR DOĞUM GÜNÜ


Internete özgürlük demek “rencide edici web sayfaları, video görüntüleri gibi materyalleri kanıksamak” anlamına gelmiyor. Elbette ki bir kişi ya da ulusal değeri rencide edici bir materyalin herhangi bir mecrada yayınlanması tasvip edilecek bir şey değil. Keza buna karşı “orantısız güç kullanımı” ile cevap vermek de.


12 Nisan 2008’de Internet Türkiye’de 16. yaşına giriyor. Internetin doğum gününün son on yıldır Türkiye’nin dört bir yanında çeşitli etkinliklerle kutlanması ise artık bir gelenek haline geldi. Önceleri Ulaştırma Bakanlığı bünyesinde kurulmuş olan Internet Kurulu tarafından organize edilen bu etkinlikleri geçtiğimiz yıllarda Kurul’un lağvedilmesi üzerine konuya duyarlı sivil toplum kuruluşları tarafından gerçekleştirilmekte.

Bu yıl onbirincisi kutlanacak olan Internet Haftası 7-20 Nisan 2008 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Son bir kaç yıldır Internet Haftası etkinlikleri belli hedefleri gerçekleştirmeye odaklanmış durumda. Kısaca anımsamak gerekirse;

Okullar internete bağlanmalı
Halk Kütüphaneleri internete bağlanmalı
Belediyeler bünyesinde halka açık internet evleri açılmalı
Organize sanayi bölgelerinde internet evleri açılmalı
Kültürel mirasımız internete taşınmalı
E-devlet hizmetleri başlatılmalı


Bu çerçevede sivil toplum kuruluşları, davet aldıkları her şehire temsilcilerini göndererek buralarda konferanslar vermekte, internet okur yazarlığının artması ve yukarıdaki hedeflerin gerçekleştirilmesi için çaba sarfetmekte.

Ancak bu yılki etkinlikler “interneti yasaklama”nın gölgesinde gerçekleştirilecek. Son bir yılda çeşitli vesilelerle yaşadığımız youtube.com gibi global web sitelerine geçici dahi olsa kısıtlama getirilmesi oldukça düşündürücü.

Sorun ile buna yönelik olarak üretilen çözümün yanlışlığı Türkiye’yi dünyanın önünde ikinci kümeye itiyor. Bu açıdan Türkiye’nin adı demokrasinin yerleşmemiş olduğu, çeşitli isimler altında ancak sonuçta bir tür dikta rejimleri ile yönetilen ülkelerin isimleriyle aynı listelerde yer alıyor. Çünkü Türkiye’den başka ne yazık ki sadece bu tür ülkeler internete bu tür yasaklamalar getiriyor.

Yasaklamaya sebep olan şey, basitçe bir web sitesinde rencide edici bir içeriğin yer alması. Internete özgürlük demek “bu tür rencide edici web sayfaları, video görüntüleri gibi materyalleri kanıksamak” anlamına gelmiyor. Elbette ki bir kişi ya da ulusal değeri rencide edici bir materyalin herhangi bir mecrada yayınlanması tasvip edilecek bir şey değil. Ancak ne yazık ki buna karşı mahkeme marifetiyle getirilen cezai uygulamalar bir dönemin ünlü tabiriyle “orantısız güç kullanımı” şeklinde gerçekleştiriliyor.

İlgili web sayfasının silinmesi için o web site yöneticilerine yapılacak bir başvuru ile çözülecek sorun tüm web sayfasına mahkeme kanalıyla kapatma cezası getirilmesi şeklinde olunca sonsuz bir suistimal olasılığı da ortaya çıkmış oluyor.

Eğer bir web sitesinin kapatılmasını istiyorsanız, hele hele bir de bu web sitesi Web 2.0 kültürel özelliklerine haizse (yani sizin de o web sitesine bir sayfa ekleme imkanınız varsa) yapacağınız iş çok kolay. Anonim bir isimle (diyelim ki XY2008) kendinize o web sitesinde bir kullanıcı ismi oluşurun. Rencide edici bir sayfayı (örneğin bir video klibi) o adı kullanarak web sitesinde yayınlayın. Sonra da mahkeme başvurup, “birisi böyle bir sayfa hazırlamış, bu beni rencide ediyor” diyerek şikayette bulunun. Mahkeme de sadece o sayfanın değil tüm web sitesinin erişimine kapatma kararı alsın.

Kültürümüze yerleşmiş pek çok konu için “böyle gelmiş böyle gider” demekten öte bir şey yapamayacak kadar kanıksanmış olgular, akımlar var. Ancak sanal kültür Türkiye’de daha 15 yaşında. Bunun da ancak son beş yılında ADSL imkanları sayesinde kullanıcı patlaması yaşanıyor. Nasıl oluyor da kanıksanmış hiçbir olgusu olmayan bir kültürel değer, bu hale getirilebiliyor?

Cevap basit: Bilgi eksikliği. İki birimlik bilgi ile tüm sorunları çözmeye kalkıyoruz ve sonuçta bu tür suistimaller ya da hak etmediğimiz kararlara, muamelelere maruz kalıyoruz. O halde bilgimizi neden artırmıyoruz?

Konu hakkında yasa yapanlar neden bilgilerini artırmıyorlar? Konunun kullanıcısı pozisyonundaki kamuoyunun önüne neden yüksek bir çıta getirmek yerine herkesin çiğneyip geçeceği güdük bir resim çıkarıyorlar ortaya?

Internet Haftası’nın hedeflerini gerçekleştirmek işte bu nedenle çok önemli. Kamuoyu bilinçlenmezse dileyen dilediği yasağı uygulayabilir; uygulatabilir.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 11 04 2008

Pazartesi, Mart 31, 2008

MAHKEME KAPILARINDAKİ INTERNET


Belki de asıl sorun işte bu hatalı analojide. Bir web sitesi bir gazete ya da TV kanalıyla ilişkilendirilemez. İlişkilendirmeye kalkarsanız o zaman örneğin adı “quark896” olan bir “yayıncıyı” dünyanın herhangi bir yerinde arayıp bulmak ve onu cezalandırmak durumuyla karşı karşıya kalabilirsiniz.


Mahkemelerimizin internet web siteleri ile ilgili ilginç yasaklama kararları devam ediyor. En son iki Türk firmasının birbiri ile ihtilafa düşmeleri çerçevesinde tüm dünyada firmalar arasında mal alım satımını sağlayan Alibaba.com sitesine (ismi sizi şaşırtmasın, bu bir Türk web sitesi değil; Uzak Doğululara ait) Türkiye’den tüm erişim yasaklandı.

Haa bu arada, Alibaba.com sitesinden ticaret yapan öteki bilmem kaç Türk firmasının iş yapamamadan kaynaklanan olası ticari zararı mı? Bana ne, kime ne, mahkemeye ne?

Artık basit ve verimli düşünmenin ve buna göre hareket etmenin zamanı gelmedi mi? Önüne internetle, weble ilgili bir dava gelen hukukçularımız, acaba bir bilirkişi atayarak şu temel soruların cevaplandırılmasını uzman görüşü ile öğrenemez mi ?

* Söz konusu web sitesinin dava konusuyla doğrudan ilgisi var mıdır; yoksa web sitesi ihtilaflı durumu yaratmada bir araç olarak mı kullanılmıştır?

* Web sitesinde yer alan (varsa) sakıncalı bir içerik, web sitesinin tamamına erişim yasağı konmadan ortadan kaldırılabilir mi?

* Evet ise davalı mahkemeye başvurmadan, bireysel olarak ilgili web sitesinin yönetimine başvurmak kaydıyla söz konusu sakıncalı içeriğin siteden kaldırılmasını sağlayabilir mi?

* Eğer web sitesi yönetimi bu tür bireysel başvuruları dikkate almıyorsa, içeriği siteden kaldırmak için yerel bir mahkeme kararı mı talep etmektedir?

Bilirkişinin hazırlayacağı ve temelde bu soruların cevaplarını içerecek türde bir rapor, mahkeme heyetlerinin de söz konusu ihtilafın giderilmesi için bir mahkeme marifeti ve kararına gerek olup olmadığını tespit edebilir. Eğer gerek yoksa, bu yönde karar vererek, davalının bireysel girişimiyle de ihtilaflı durumu ortadan kaldırabileceğine hükmedebilir.

Yok eğer bireysel başvuruları dikkate almayan bir web sitesi ile karşı karşıya kalınırsa ancak o zaman durum değerlendirmesi hukuki olarak yapılabilir. Bu değerlendirme sonucunda da yine bilirkişi raporu baz alınarak, ilgili web sitesinin belli bir sayfasının siteden çıkarılmasını talep etme ve talebin yerine getirilmemesi durumunda sadece o belirli sayfaya erişimin engellenmesinin sağlanmasına karar verebilir.

Görüldüğü üzere herhangi bir sakıncalı içerikten dolayı, bir web sitesinin tamamının tüm ülke erişimine kapatılması gibi bir karara gelene dek daha nokta atışı yapılmasını ve mağduriyeti en aza indirmesini sağlayacak üç farklı karar olasılığı var:

1. Eğer web sitesi kişisel başvuruları kabul ediyorsa, mağdur olan birey, mahkemeye dahi gitmeden, web site yönetimine başvurarak, sakıncalı içeriğin tüm dümyada erişimine kapatılmasını talep edebilir; eğer bunu yapmazsa web sitesinin kendisini mahkemeye verebilir.

2. Web sitesi sakıncalı bir içeriğin siteden çıkarılması için yerel bir mahkeme kararı talep ediyorsa (içeriğin sakıncalı olduğunu tescil etmek açısından), mahkemeye böyle bir karar için başvurulabilir. Alınan karar web sitesi yönetimine ulaştırılarak, sakıncalı içeriğin silinmesi sağlanır.

3. Web sitesi, sakıncalı içeriğin olduğu sayfayı her koşulda silme konusunda istekli davranmıyorsa, mahkeme ülkenin tamamından yalnızsa o sayfa ile sınırlı kalmak kaydıyla erişim engeli konması yönünde karar verebilir. Bu kez yerel servis sağlayıcı firmalar, sadece o sayfa ile sınırlı kalmak üzere erişimi engelleyebilirler.

Olması gereken, aklın yolu bu. Bunun dışında bir yola başvurmak kolaycılığa kaçmak oluyor. “Adam sende; kapat komple siteyi olsun bitsin; o sayfaymış, bu sayfaymış kim uğraşacak. Hem bir gazeteye ya da TV’ye yayınladığı bir yazı ya da programdan dolayı ceza vermek gerektiğinde o gazetenin sadece o sayfası ya da TV’nin sadece o programı mı kapatılıyor?”

Belki de asıl sorun işte bu hatalı analojide. Bir web sitesi bir gazete ya da TV kanalıyla ilişkilendirilemez. İlişkilendirmeye kalkarsanız o zaman örneğin adı “quark896” olan bir “yayıncıyı” dünyanın herhangi bir yerinde arayıp bulmak ve onu cezalandırmak durumuyla karşı karşıya kalabilirsiniz.

Elimizin altında ne buluyorsak onu cezalandıralım modeli ile ne yazık ki ne mağdurların vicdanları dengelenebilir ne de hukuken doğru olan eksiksiz ve fazlasız olarak yerine getirilmiş olur. Hele dijital dünyada hiç!...


Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 14 03 2008