bill gates etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bill gates etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazartesi, Nisan 05, 2010

DİJİTAL YAŞAM BEDAVA MI?

Aslında ücretsiz olarak yararlandığımız tüm hizmetler ya da web siteleri için birer bedel ödüyoruz. Evet bu cüzdanlarımızdan çıkan para şeklinde olmuyor ancak dijital dünya nimetlerini kullanırken arkamızda bıraktığımız izler de giderek en az para kadar değerli bir meta haline geliyor.

2006 yılında ülkemizi ziyareti sırasında gazeteciler Bill Gates’e soruyor: “Siz Microsoft olarak CIA’ya bilgi veriyor musunuz?” Bill Gates’in cevabı ise sadece gülmek oluyor! (Türkçe meali “E herhalde” olsa gerek).

Microsoft’un ürünü olan Windows işletim sistemi PC dünyasına bir düzen getirmeden önce ekstra para vererek satın alınan pek çok program zaman içinde Windows’un ücretsiz bir parçası haline geldi. Internette sörf yapmaya yarayan Explorer’dan tutun da hesap makinesine kadar.

Internetin ticari faaliyetlere de açıldığı 90lı yılların başında ilk başarı hikayesi yaratanların başında ücretsiz eposta hizmeti veren hotmail ile yahoo geliyordu. Daha sonra gmail o zaman hiçbir rakibinin yapmadığı bir şeyle piyasaya girdi ve bedava eposta hizmetini 1 giga-byte kapasiteye dek çıkardı. O arada gözden kaçan ufak bir detay ise gmail’in hiçbir epostayı silmemesi idi.

Internetle birlikte sunulan ve ücretsiz olduğu için rağbet gören hizmetleri, web siteleri o kadar çok ki bunları tek tek tespit etmeye gerek yok. Facebook’tan Myspace’e, Yahoo’dan Twitter’a çok geniş bir alanda ücretsiz hizmetler internette biz bireysel kullanıcılara sunulmakta.

Başlangıçta bu hizmetlerin ücretsiz olmasının getirdiği finansal dengesizlik, web sitelerine alınacak reklamlarla, ya da firmalara yapılacak stratejik yatırımlar ya da halka arzlarla bertaraf ediliyordu; edilecek deniliyordu.

Ancak şimdi tıpkı bir baraj gölü gibi bu ücretsiz hizmetlerin gündelik kullanımından doğan yeni bir artı-değer oluştu. Kullanıcıların oluşturduğu veriler.

Bu veriler kendi başlarına pek bir anlam ifade etmeseler de biraraya getirildiklerinde çok değerli enformasyon ya da bilginin üretilmesinde kullanılabilir. Doğal olarak burada devreye suistimal olasılığı giriyor. Olumlu anlamda kullanılabileceği gibi bu veriler olumsuz amaçlar için de kullanılabilir.

Bu açıdan baktığımızda aslında ücretsiz olarak yararlandığımız tüm hizmetler ya da web siteleri için birer bedel ödüyoruz. Evet bu cüzdanlarımızdan çıkan para şeklinde olmuyor ancak dijital dünya nimetlerini kullanırken arkamızda bıraktığımız izler de giderek en az para kadar değerli bir meta haline geliyor.

Dijitalleşmenin getirdiği kolaylık, basitlik, hız gündelik hayatımızda yıllardır farkında olmadan yaşadığımız kimi olguları yeni yeni idrak etmemizi de olanaklı kılıyor. Bu tür bırakılan izlerin değerlendirilmesi olgusu sadece dijital kültüre özgü bir şey değil. Bunun en basit örneğini kimlik kartları için verebiliriz.

Bugün cüzdanımızda bir nüfus kağıdı taşımaktan gocunmuyoruz. Ancak İngiltere’de ilk kimlik belgesi kullanımı ortaya atıldığında pek çok insan “yönetim bizi fişliyor” diye kazan kaldırmış. “Fişlemek” ülkemizde de iktidara gelenlerin en sevdiği işlerden olsa gerek. Kırk yıldır pasif konumda “fişlenen” olmaktan bıkan ve aktif olarak fişleyen olma düşü kuranların bulunduğunu da öğrendik yakın zamanda. Oysa aynı kişiler üçüncü kere gittikleri bir lokantada garsonun kendilerini tanıyıp, özel muamele yapması karşısında hiç de rahatsız olmuyor, tam tersine haz duyuyordur.

O halde önemli olan arkada bırakılan izlerin birileri tarafından toplanması değil; bu izlerin değerlendirilmesinin hangi amaca hizmet edeceğiyle ilgilidir. Eğer bu izleri değerlendiren özel ya da kamu gücü bunu bireylerin yaşam kalitesini yükseltmek için kullanacaksa (yukarıdaki garson örneğindeki gibi) bir sorun yok.

Asıl sorun bu güç odaklarının güvenilir olup olmadıklarıdır. Bu resimde güven ancak açıklığın olduğu, baskıcı, yandaşçı olmayan bir tutumun sergilendiği ortamlarda filizlenebilir.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1198) - Ooof Off Line Köşesi - 05 03 2010

Salı, Ağustos 19, 2008

BILL GATES’TEN SONRA YAŞAM


AIDS ya da sıtmayı dünya tarihinden silecek bir aşıyı bir ilaç şirketinin geliştirmesini beklemek o kadar imkansız mı? Hayır belki de değil. Ancak zihninde hiçbir düşünsel engelin olmadığı “o alanda yeni yetme birisinin” cesaretinin getireceği yaratıcılık da belki hiçbirisinde yok.


Sevseniz de sevmeseniz de Bill Gates ve onun önderliğindeki Microsoft firması, dünyanın her yerinde birey ve toplum bazında bilgisayarlaşmanın en büyük dinamosu oldu. 90lı yıllarında ortasında gelen internet dalgasına kadar kişisel bilgisayar dünyası dendiğinde herkes dönüp Microsoft’a bakıyordu; acaba ne yapacak diye.

Haziran sonu itibariyle Bill Gates Microsoft’taki tüm aktif görevlerini bıraktı. Artık zamanını bütünüyle kendisi ve eşi adına kurmuş olduğu vakıfın işlerine adayacak. Açıklandığına göre yönetim kurulu başkanı olarak haftada bir gününü Microsoft’ta geçirecek ancak bu pratikte ne anlama gelecek, birlikte göreceğiz.

Gates’in vakfının konsantre olduğu iki büyük alan AIDS ve sıtma. Her ikisinin ortak özelliklerinden birisi de tıbbın henüz kalıcı bir çözüm üretememiş olması. Basitçe birer aşı. Bu belki de Gates’in internet dalgasından çıkardığı en önemli derslerden birisi.

Bilimsel Devrimlerin Yapısı eserinde paradigma olgusunu öne süren Thomas Kuhn’un da belirtmiş olduğu gibi bir alanda yeni bir paradigmanın gerçekleşmesi, daha ziyade mevcut koşullarda avantajlı bir konumda olanlardan beklenmez. O pozisyondakiler o avantajlı konumlarını koruma yönünde doğal bir reflekste bulunur ve bu nedenle de paradigmasal sıçramalar yapmayı ıskalar. Beklentiyi mevcut koşullarda herhangi bir avantajlı durumu olmayanlar gerçekleştirir.

World Wide Web’i CERN araştırma laboratuvarlarında çalışan ve bilgisayar endüstrisi içinde kişisel bir çıkarı ya da beklentisi olmayan birisi icat etti. Internetin itici gücü haline gelen webin kitlelere ulaşmasını Mosaic (sonraki adı Netscape) yazılımını geliştiren bir doktora öğrencisi sağladı (sonra da milyarder oldu).

1995-2001 yılları arasında tüm dünyada irili ufaklı yaşanan dot-com balonunu sektörde hiçbir rolü olmayan genç girişimcilerin fikirleri şekillendirdi. Belki de her bin macaradan bir tanesi bugün anlamlı bir ürün ya da hizmet haline geldi ancak o gelenler de global bilgi teknolojileri dünyasında paradigmasal değişikliklerin yaşanmasını sağladılar.

Gates belki de bu nedenle artık Microsoft bünyesinde bir sonraki büyük şeyin mimarı olamayacağını gördü. Microsoft’un kaybedecekleri o kadar büyük ki bundan sonra ancak irili ufaklı da olsa evrimsel adımlarla ilerlemekten başka bir şey yapamaz.

Bu da Gates’i tatmin etmez. Çünkü o devrim yapmış birisi.

O halde ne yapmalı? Mevcut koşullarda kaybedecek hiçbir şeyinin olmadığı alanlarda bu tür büyük maceralara girmek bir çözüm olamaz mı? Evet her ne kadar kaybedecek müthiş bir parası olsa da o para artık şahsen onun değil; vakfının.

AIDS ya da sıtmayı dünya tarihinden silecek bir aşıyı bir ilaç şirketinin geliştirmesini beklemek bu kadar imkansız mı? Hayır belki de değil. Ancak zihninde hiçbir düşünsel engelin olmadığı “o alanda yeni yetme birisinin” cesaretinin getireceği yaratıcılık da belki hiçbirisinde yok.

Ben açıkçası çok kısa bir süre içinde olmasa da Gates vakfının içinde olduğu bir girişimin bu hastalıkların kökünü kazıyacak çözümleri üreteceğine inanıyorum. Herşeyin ötesinde üç beş ülkeyi dolaşıp, açlıktan ya da hastalıktan kırılan sekiz on köyü gezip birer çek yazmak için ayrılmamıştır ofisinden Gates. O kadarı ona yetmez.

Microsoft’a gelince. O resmin içine gelene dek liderliği elinde bulunduran IBM’e ne oldu? Yok olup tarihe mi karıştı? Hayır. Microsoft belli bir kategoride elinden bayrağı almış olsa da IBM varlığı sürdürdü; bir ara tökezledi ama doğru yönetim ve yöneticilerle bu sıkıntılı dönemi atlattı. Bugün aslına bakarsanız Microsoft’tan çok daha büyük ciroya ve kara sahip bir şirket oldu.

Yarın aynı şey Microsoft’un da başına gelecek. Belki Google onun yerini alacak ama Microsoft kendi güçlü olduğu alanlarda para kazanmaya, “büyük kalmaya” devam edecek. Belki de bir süre sonra bugün Microsoft için söylediklerimizi Google için söylüyor olacağız.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 15 08 2008