fcc etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
fcc etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazartesi, Eylül 06, 2010

HER EVE BİR GOOGLE

Bir eposta gönderimi ile Google’da yapılan bir arama ya da bir video clip izleme trafiklerinin birinin diğerine göre öncelikle ele alınmaması, her birinin geliş sırasına göre gerçekleştirilmesi gerekir. Google daha hızlı hizmet sunmak için bu kuralı delmeden arkasından dolaşmaya mı çalışıyor?


Geçtiğimiz günlerde Google ile ABD’nin önde gelen internet servis sağlayıcısı ve mobil operatörü olan Verizon internetin nasıl düzenlenebileceği konusunda ortak bir taslak hazırlayarak kamuoyuna sundular. Her ne kadar sunulan taslak internetin eşitlikçi çalışma modeline halel getirmiyor gibi görünse de taslak karşısında farklı görüşleri olanlar da yok değil.

Tanım gereği altyapı hizmeti sunan (Verizon, TTNET, Superonline gibi) servis sağlayıcı firmalar kendi altyapılarından geçen internet trafiğini eşit şekilde taşımak zorundadır. Yani bir eposta gönderimi ile Google’da yapılan bir arama ya da bir video clip izleme trafiklerinin birinin diğerine göre öncelikle ele alınmaması, her birinin geliş sırasına göre gerçekleştirilmesi gerekir.

Günümüzde gelinen noktaya bakıldığında bazı kurum ya da kişiler bu eşitlikçi yaklaşım modelinin değiştirilmesi gerektiğini de savunmuyor değil. Buna göre örneğin birisinin izlemekte olduğu bir video clipte anlık donmalar olmaması için bir başkasının o sırada gönderdiği bir eposta varacağı yere bir kaç saniye (ya da dakika) gecikmeli gidebilir.

Olayı örneklere indirgediğinizde mantıksız görünmüyor. Ancak internet trafiğini eşitlikçi olarak yönetmediğiniz taktirde açılan o deliğin öyle bir büyüme potansiyeli var ki bugün ücretsiz alınan hizmetleri bugünkü kalitesinde alabilmek için bireylerin ek ücret ödemesi bile söz konusu olabilir.

Yukarıdaki örneği sürdürmek gerekirse, bugün gönderdiğiniz bir epostanın yerine ulaşması ücretsiz bir standard hizmet iken yarın gönderilen epostanın anında yerine ulaşması “katma değerli bir hizmet” olarak kategorilendirilebilir ve ek ücrete tabii tutulabilir. Ücretsiz eposta gönderimlerinde ise en hızlı ulaşım süresi 24 saate çıkarılabilir.

Gerek ABD’de bu konulardan sorumlu devlet kurumu olan FCC (Federal İletişim Komisyonu) gerekse de Google gibi firmalar internetin eşitlikçi çalışma modelinin değişmesini talep ediyor değil! Ancak yine de yukarıda belirtilen açıklama Google ile Verizon’un perde arkasında “bir dolaplar çevirdiği” konusunda kafalarda kuşkular oluşturdu.

Kendi blogunun yanısıra New York Times’a da yazan Robert Cringely konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor. Ona göre Google ile Verizon’un üzerinde mutabık kaldıkları model, tamam internetin eşitlikçi yapısının bozulması anlamına gelmiyor ama, Google hizmetlerinin internet üzerinden çok daha hızlı sunulmasını sağlayabilecek nitelikte.

Nasıl mı? Bunun için Google’un arama sonuçlarını hızlı bir şekilde sunmak için ne tür bir veri ağı kullandığını bilmek gerekiyor. Mobil araçlar içine yerleştirilmiş ve Google’un veritabanının içeren merkezler Amerika’nın çeşitli yerlerine dağıtılmış durumda bir tür bölgesel konsantrasyon noktası görevi görüyor. O bölgeden birisi internette arama yaptığında talep Google’un en yakın mobil altyapısına ulaşıyor ve internette fazla dolaşmadan cevap kullanıcı ekranında beliriyor.

Cringely’e göre Google bu altyapısını Verizon’un merkezinin bulunduğu yerlere doğru genişlettiği taktirde Verizon üzerinden internete erişen kullanıcılar Google’da bir arama yaptıklarında cevap fiziksel olarak en yakın Google noktasından verilecek. Bu sayede hem Google hizmetleri daha hızlı çalışmış olacak, hem de daha az internet trafiği yaratılmış olacak.

Bir başka deyişle yola çıkardığınız sorular yolda eşit hızda hareket edip, cevaplarını alıp evinize dönmeye devam edecek. Ama soruyu Google’a sorarsanız Google’un cevap merkezi evinizin dibinde olduğundan yola çıkma gereği kalmadan cevap anında karşınıza gelecek. Yani herkes eşittir ama bazıları daha eşittir!

Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1222) - Ooof Off Line Köşesi - 20 08 2010

Cuma, Nisan 23, 2010

INTERNETİN ÖZGÜR RUHU SAVAŞIYOR

Rekabet araç seviyesinde değil amaç seviyesinde olmalıdır. Yaratıcı fikirlerde, inovasyonda, bilgi üretiminde. Amaca giden yolda kullanılan araçların performans farklılığına dayanan rekabet ise bumerang gibidir.


Diyelim ki şehrin belli bir semtindeki bir restauranta çok rağbet var. Dolayısıyla o semte giden yollarda trafik yoğun oluyor; elektrik, su tüketimi ortalamanın üstünde. Araç park etmekte sıkıntı yaşanabiliyor. Böyle bir senaryo karşısında o semte hizmet veren belediye, ortalamanın üstünde hizmet talebiyle karşı karşıya kaldığı için restaurantın kapatılmasını talep edebilir mi? Ya da bu talebine gerekçe olarak, belediyeye ait olan restaurantların yeterince ciro yapamıyor olduğunu öne sürebilir mi?

Şaşırtıcı ve mantıksız değil mi? Oysa bir kaç hafta önce ABD’deki bir mahkemenin almış olduğu bir karar tam da böyle bir tablonun ortaya çıkmasına neden olabilir. Internet erişim hizmeti de sunan bir telekom şirketi, aşırı derecede internet trafiği yaratıyor bahanesiyle, belli bir web sitesine sunduğu internet erişim hızını sınırlandırmaya, hatta tümden kapatmaya kalktı. Geniş bant internet hizmeti konusunda ABD’de federal otorite olan FCC ise bunu yapamayacağını belirterek, bu uygulamaya karşı çıktı. Mahkeme işte bu davayı karara bağladı ve telekom firmasını haklı buldu.

Internetin özgür ruhunu kontrol altına almaya çalışan vahşi kapitalizm dönemi firmalar, internetin kapısından içeri giremediklerini gördükçe bu tür uygulamalarla bacadan içeri girmeye çalışıyor. Diyelim ki bir başka telekom firması gidip bir arama motoru hizmeti sunan bir firma satın aldı ve Google’a rakip olmaya karar verdi. Ve yine diyelim ki aynı telekom firması Google’ın sunucu bilgisayarlarını internete bağlama hizmeti veriyor. Şimdi bu firma kalkıp da “Google benim sunduğum internet erişim altyapı kapasitesinin çok büyük bir kısmını kullanıyor; bu da sunduğum erişim hizmetini alan diğer müşterilerim arasında dengesizlik yaratıyor o nedenle ben Google’ın erişim kapasitesini sınırlayacağım” dese bu ne kadar objektif ya da eşitlikçi bir karar olur? Google’ın erişimini sınırlayarak kendi arama motoru hizmeti veren firmasını öne çıkarmaya çalışmakla suç işlemiş olmaz mı?

Yüksek ciro yapan bir işletmenin olduğu bölgeye hizmet veren belediye bu durumu tespit ettiğinde bu işletmenin olduğu caddenin yollarını bozmaya kalkabilir mi? Elektriğini, suyunu kısıtlayabilir mi?

Demek ki “buralar eskiden hep babamındı” mentalitesi insana bunu yaptırabiliyor. Üstelik bu, Türkiye gibi bilgi toplumu sürecinden payını tam alamamış bir ülkede değil, internetin beşiği olan bir ülkede gözleniyor.

İşin ilginci düzenleyici devlet kurumu olan FCC’nin böyle bir karar karşısında telekom firmalarını çok daha zor durumda bırakacak yaptırımları hayata geçirme yetkisi de var.

Internet tüm dünyada büyük bir paradigma sıçraması olarak gerçekleşmekte. Eski dünyanın avantajlı konumundaki kişi ya da kuruluşlar bu sıçrama neticesinde ellerindeki pazarı yönetme ve yönlendirme erklerini kaybettikçe bu tür örneklerde gördüğümüz şekilde bel altına vurmaya başlamaları ne kadar düşündürücü. Oysa onlar da bir önceki paradigma sıçraması sonucunda ortaya çıkmışlardı. O nedenle rekabeti bu şekilde düzeysiz seviyelerde tanımlamak yeryüzü kültürünün gelişmesine hiç bir fayda sağlamayacaktır. Her ne kadar şirketlerin bilançolarını ve karlarını patlatma potansiyeline sahip olsa da.

Rekabet araç seviyesinde değil amaç seviyesinde olmalıdır. Amaca giden yolda kullanılan araçların performans farklılığına dayanan rekabet riskli bir rekabet durumudur. Bugün lehte çalışırken yarın aleyhe dönebilir. Oysa doğru rekabet yaratıcı fikirlerde, inovasyonda, bilgi üretiminde saklıdır. Bu seviyedeki rekabeti kaldıran bir kuruluşun sırtı ise hangi paradigma sıçraması olursa olsun yere gelmez.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1205) - Ooof Off Line Köşesi - 23 04 2010