Bilişim dünyasında çalışan genç bir yeteneği çözüm üretmek üzere harekete geçiren tek unsur bir sorunu ya da bir eksikliği tespit etmesi değildir. Aynı zamanda içinde yaşadığı çevrenin çeşitli faktörlerinin de böyle bir çözüm üretmek üzere yola çıktığında yanında olacağını bilmek ister.
Uzun süredir dünyanın böyle daha ne kadar gideceğini merak eden şüphecilerin beklentileri gerçekleşti ve global bir kriz başladı. Bu kez biraz farklı olarak kriz gelişmekte olan bir (grup) ülkeden değil de direkt ABD’den patlak verdi. ABD grip olsa Türkiye zatürre olur formülünü bu duruma uyguladığımızda bizim çok daha vahim bir durumda olmamız gerekirdi.
Ancak kriz yönetim metodu olarak önce onu yok sayma sonra da adım adım zaruri tedbirleri alma (ve bunu yaparken gelecek yerel seçimlerde oy kaybetmemeyi hedefleme) yolunu seçmiş görünüyoruz.
Bir yandan krizin getireceği etkileri en aza indirmek üzere neler yapılmalıysa bunlar yapılırken diğer yandan da aslında çok daha dramatik, kökten çözümler üzerinde düşünmemiz gerekmekte.
Türkiye son bir kaç yıldır ihracat rekorları kırdığı için gurur duyuyor. Ama yüz liralık ihracat için yüz on liralık ithalat yaptığımız gerçeği gölgede kalıyor. Bir başka deyişle zararına taşeronluk yaparak ülke olarak kalkınmamız, borcumuzu bitirmemiz söz konusu değil. Tam tersine cari açık vererek borç her geçen yıl katlanarak artmakta.
Tüm bu ekonomik (ve dolayısıyla siyasi) tablonun içinde teknolojinin, internetin yeri neresidir?
Bilişim ya da internet teknolojileri kökten çözüm üretebilmemizi sağlayacak imkanlardan birisidir. Nispeten daha stabil hale gelmiş sektörlerle kıyaslandığında bilişim ve internet sektörü daha hala beklenmedik figürlerin sürpriz başarılar üretebilmesine açıktır. Bluetooth Danimarka, Skype Estonya, Blackberry Kanada icadı.
Müthiş bir buluş yapmak her zaman başarıyı beraberinde getirmez. Hele bir de buluşun ait olduğu sektörün mevcut liderlerini olumsuz şekilde etkileme potansiyeli yüksekse. O nedenle örneğin bor madenleri marifetiyle gerçekleştirilebilecek yeni bir enerji modeli üretmenin önüne çıkacak engellere şaşırmamak gerekir. Gerek enerji gerekse de otomotiv sektörü oldukça gelişmiş ve güçlüdür; paradigma değişikliklerine kolay izin vermez (bakınız ABD Senatosu üç otomotiv devini yeni teknolojilere yatırım yapmaya ikna edemiyor).
Bilişim sektörü ise hem nispeten yeni bir sektör olması hem de bu sektöre yön veren oyuncuların bu sektörün içinden yetişmiş olması nedeniyle farklı bir açılım yapmaya imkan sağlayabiliyor.
Örneğin küçücük Microsoft 80li yıllarda dünya devi IBM’i PC yazılımları konusunda dize getirdi. Ancak bu kez 90lı yıllarda internetin herkesin erişimine açılması sonucunda kendisi ismi duyulmamış mucitlerin icatları karşısında önemli mevzi kaybına uğradı.
Internet dünyası belki de tanım gereği stabil hale gelip de ancak adım adım ilerlemeye tabi olacak bir sektör değil.
Ülkemizde bilişim ya da internet konularında yeni açılımlar getirme potansiyeli tahmin edilenden fazlasıyla var. Bu konuda çeşitli devlet kurumları vasıtasıyla ARGE projelerine verilen hibe ya da düşük faizli krediler de mevcut.
Eksik olan nedir? Eksik olan vizyonerlerin ortaya çıkıp, hayallerini gerçekleştirebilmek için canla başla mücadele etmesidir. Öte yandan vizyon eksikliğini gidermek sadece şahısların kişisel becerileriyle aşılacak bir sorun değildir. Bireylerin vizyon sahibi olabilmesi için kamunun bu yaratıcılığa gereksinim duyması ve bunu çeşitli kanallarla dile getirebilmesi, bu yola baş koyacak kişileri motive edip onlara liderlik yapabilmesi gerekir.
Bilişim dünyasında çalışan genç bir yeteneği çözüm üretmek üzere harekete geçiren tek unsur bir sorunu ya da bir eksikliği tespit etmesi değildir. Aynı zamanda içinde yaşadığı çevrenin çeşitli faktörlerinin de böyle bir çözüm üretmek üzere yola çıktığında yanında olacağını bilmek ister.
Farklı bir tümce ile ifade etmek gerekirse; çevre faktörlerinin olumlu imkanlar sunduğu ortamlarda yaratıcı fikirler de daha hızlı filizlenir ve türlü çözümler kolaylıkla üretilebilir.
Belki çok idealist olacak ancak kamu yönetiminin daha hala ülkemizi borçlarından arınmış, hem siyasi hem de ekonomik açıdan tam bağımsız bir ülke konumuna getirmek üzere görevde olduğunu varsayıyorsak, herkesin gittiği yoldan gidip herkesin önüne geçebilmeyi hedeflemenin nasıl bir strateji olduğunu idrak edebilmiş değilim.
Ya kimseyi geçmek filan istemiyoruz yerimizden durumumuzdan memnunuz ya da bizi yönetenler bu işi bilmiyor.
Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 26 12 2008
1 yorum:
"Abla"ya kalırsa, önce "hayal kurma yetisi" canlandırılmalı... Sağına soluna bakan "abla", kendi çocukluğundan bu yana hayal kuranların pek de itibar görmediğini gözlemlemiştir ne yazık!..
Yorum Gönder