Sanal kimlik hakkında fikir veren temel bileşenlerin başında kimlikle oluşturulan dijital içerik gelmekte. Epostalar, blog sayfaları, web siteleri, vb. Bu imkanları ise kimlik sahiplerine standard şablonlarda sunulmakta.
Kimlik derinlemesine incelenmesi gereken önemli bir olgu. Jean Baudrillard’ın da altını özellikle çizmiş olduğu üzere “Çağımızı karakterize eden devrim, belirsizlik devrimidir, hayatlarımızın tüm cephelerini, özellikle kimlik duygumuzu etkileyen bir belirsizliğin devrimi”.
Bu devrimi demokrasi, ötekinin tanınması gibi klasikleşmiş deyimlerle ya da yeni çağ, kuantum gibi popüler deyimlerle ilişkilendirmek mümkün. Özgürleşme, sonsuz olasılıklar karşısında seçme imkanına sahip olma başlangıçta tüm zincirlerden kurtulmuşluk, hürlük olgularına atıfta bulunduğundan kulağa hoş gelse de “peki sonra ne olacak” dediğimizde manipüle edilmedik, saf bir çözüm üretme zorluğunu da beraberinde getirdiğinden bizi bir belirsizliğin içine sürüklemekte.
Sanal dünyanın sonsuz imkanları bu belirsizlik sorununa pratikte nasıl çözüm getirmekte? Ya da sağladığı imkanlar birer çözüm olarak yorumlanabilir mi? Bir yanda siberuzayda bedensiz bir kimliğin olup olamayacağı tartışılırken öte yanda bireyler sanal dünyada diledikleri isime, cisime bürünebilmekte.
Bir sanal öznenin (örneğin bir kişinin) kimliği hakkında fikir veren temel bileşenlerin başında o öznenin sanal kimliği ile oluşturduğu dijital içerik gelmekte. Epostalar, blog sayfaları, web siteleri, vb.
Burada hassas bir nokta devreye giriyor. Bugün artık gerek eposta olsun gerekse de blog ya da web sitesi olsun, sanal özneyi (ya da bireyi) hızlı hareket edebilmek amacıyla belli alanlara doğru kanalize eden hazır şablonlar yer almaktadır.
Diyelim ki kendinize ait bir blog oluşturmak istiyorsunuz. Yapacağınız en basit şey blog oluşturma konusunda ücretsiz hizmet veren bir blog sunucusu bulmak buraya kayıt olup kendinize ait bir blogu hazırlamaktır.
Hazırlayacağınız bu blogun şekilsel yapısı, renkleri, içerik bileşenleri vb size şablon olarak sunulur ve siz hazır şablonlardan bir tanesini seçerek blogunuzun nasıl görüneceğini belirlersiniz. Her ne kadar blogun içeriğini bütünüyle sizin yazacağınız, oluşturacağınız malzeme belirleyecekse de o blogun görsel yapısı çoğunlukla hazır şablonlardan biri olacaktır.
Böylece sanal birey, siberuzayda sanal bir kimlik oluştururken, şekilsel olarak belirlenmiş yapıların dışına çıkmakta güçlük çekmektedir. Aslında burada teknik bir sınırlama yoktur. Ancak arzu edilen bir şeklin oluşturulması ek maliyet getireceğinden tipik bir sanal özne çoğunlukla kendilerine sunulan hazır şablonları kullanmaktadır.
Bu basit öge aslında bugün dünya üzerindeki “özgür birey”i en güzel şekilde ifade etmektedir. Bireyin ya da öznenin özgürlüğü ancak global dünyaya yön verenlerin tanımladıkları “özgürlük” olgusunun sınırları içinde kalındığı sürece var olabilmektedir. Birey bu sınırı herhangi bir (doğrudan) baskı altında kalmadan kabul etmektedir. (Çünkü aksi durumda özgürlüğünü hissedecek imkana sahip olamayacaktır).
Ancak özgürlüğünü satın alabilecek kadar maddi imkanı ve politik gücü olanlar bu oyunun dışında kalabilmekte ve gerçek anlamda “özgür” olarak addedilebilmektedir.
Bilgi Toplumu’na yön veren sanal özneler de işte bu özgürlüğünü satın alma gücüne sahip istisnalardır. Bunlar incelendiğinde de ortaya farklı bir tablo çıkar. Bu cephede yer alanların önemli bir kısmı da özgürlüklerini ötekilerinin özgürlüklerini belli sınırlar içinde yaşamasını olanaklı kılan imkanları sunmada kullanmaktadır. Böylece hem kendi özgürlüğüne tehdit oluşturacak unsurları azaltır hem de bu işten kazanç elde eder.
Özgürlük yukarıda belirtildiği üzere kademeli olduğu sürece kölelik olgusu da ortadan kalkamayacaktır. Çünkü her zaman daha az özgür bir özne bulunacaktır. Özgürlük ne ithal edilebilecek bir olgudur ne de borç ya da hediye alınabilecek bir olgu.
Kimlik derinlemesine incelenmesi gereken önemli bir olgu. Jean Baudrillard’ın da altını özellikle çizmiş olduğu üzere “Çağımızı karakterize eden devrim, belirsizlik devrimidir, hayatlarımızın tüm cephelerini, özellikle kimlik duygumuzu etkileyen bir belirsizliğin devrimi”.
Bu devrimi demokrasi, ötekinin tanınması gibi klasikleşmiş deyimlerle ya da yeni çağ, kuantum gibi popüler deyimlerle ilişkilendirmek mümkün. Özgürleşme, sonsuz olasılıklar karşısında seçme imkanına sahip olma başlangıçta tüm zincirlerden kurtulmuşluk, hürlük olgularına atıfta bulunduğundan kulağa hoş gelse de “peki sonra ne olacak” dediğimizde manipüle edilmedik, saf bir çözüm üretme zorluğunu da beraberinde getirdiğinden bizi bir belirsizliğin içine sürüklemekte.
Sanal dünyanın sonsuz imkanları bu belirsizlik sorununa pratikte nasıl çözüm getirmekte? Ya da sağladığı imkanlar birer çözüm olarak yorumlanabilir mi? Bir yanda siberuzayda bedensiz bir kimliğin olup olamayacağı tartışılırken öte yanda bireyler sanal dünyada diledikleri isime, cisime bürünebilmekte.
Bir sanal öznenin (örneğin bir kişinin) kimliği hakkında fikir veren temel bileşenlerin başında o öznenin sanal kimliği ile oluşturduğu dijital içerik gelmekte. Epostalar, blog sayfaları, web siteleri, vb.
Burada hassas bir nokta devreye giriyor. Bugün artık gerek eposta olsun gerekse de blog ya da web sitesi olsun, sanal özneyi (ya da bireyi) hızlı hareket edebilmek amacıyla belli alanlara doğru kanalize eden hazır şablonlar yer almaktadır.
Diyelim ki kendinize ait bir blog oluşturmak istiyorsunuz. Yapacağınız en basit şey blog oluşturma konusunda ücretsiz hizmet veren bir blog sunucusu bulmak buraya kayıt olup kendinize ait bir blogu hazırlamaktır.
Hazırlayacağınız bu blogun şekilsel yapısı, renkleri, içerik bileşenleri vb size şablon olarak sunulur ve siz hazır şablonlardan bir tanesini seçerek blogunuzun nasıl görüneceğini belirlersiniz. Her ne kadar blogun içeriğini bütünüyle sizin yazacağınız, oluşturacağınız malzeme belirleyecekse de o blogun görsel yapısı çoğunlukla hazır şablonlardan biri olacaktır.
Böylece sanal birey, siberuzayda sanal bir kimlik oluştururken, şekilsel olarak belirlenmiş yapıların dışına çıkmakta güçlük çekmektedir. Aslında burada teknik bir sınırlama yoktur. Ancak arzu edilen bir şeklin oluşturulması ek maliyet getireceğinden tipik bir sanal özne çoğunlukla kendilerine sunulan hazır şablonları kullanmaktadır.
Bu basit öge aslında bugün dünya üzerindeki “özgür birey”i en güzel şekilde ifade etmektedir. Bireyin ya da öznenin özgürlüğü ancak global dünyaya yön verenlerin tanımladıkları “özgürlük” olgusunun sınırları içinde kalındığı sürece var olabilmektedir. Birey bu sınırı herhangi bir (doğrudan) baskı altında kalmadan kabul etmektedir. (Çünkü aksi durumda özgürlüğünü hissedecek imkana sahip olamayacaktır).
Ancak özgürlüğünü satın alabilecek kadar maddi imkanı ve politik gücü olanlar bu oyunun dışında kalabilmekte ve gerçek anlamda “özgür” olarak addedilebilmektedir.
Bilgi Toplumu’na yön veren sanal özneler de işte bu özgürlüğünü satın alma gücüne sahip istisnalardır. Bunlar incelendiğinde de ortaya farklı bir tablo çıkar. Bu cephede yer alanların önemli bir kısmı da özgürlüklerini ötekilerinin özgürlüklerini belli sınırlar içinde yaşamasını olanaklı kılan imkanları sunmada kullanmaktadır. Böylece hem kendi özgürlüğüne tehdit oluşturacak unsurları azaltır hem de bu işten kazanç elde eder.
Özgürlük yukarıda belirtildiği üzere kademeli olduğu sürece kölelik olgusu da ortadan kalkamayacaktır. Çünkü her zaman daha az özgür bir özne bulunacaktır. Özgürlük ne ithal edilebilecek bir olgudur ne de borç ya da hediye alınabilecek bir olgu.
Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1181) - Ooof Off Line Köşesi - 06 11 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder