Youtube’un kapalı olması gündelik hayatımızı nasıl sekteye uğratabilir ki diye soran çok olacaktır. Çünkü youtube ya da daha genel bir ifadeyle internet dediğimizde aklımıza ilk gelen şey “boş zaman aktivitesi” ya da “eğlence kaynağı”.
Bir mizah dergisinde Başbakan Erdoğan kediye benzetildiği için konu mahkemeye yansıdı. Internette zaman zaman Atatürk ile ilgili asılsız içerik sunan video klipler yayınlanıyor ve bunun sonucunda mahkemeler marifetiyle bu siteler youtube kadar popüler dahi olsa kapatılabiliyor. Ben de dahil olmak üzere pek çok kişi de pire için yorgan yaktığımız için bu sansürcü mentalitenin sağlıklı olmadığını savunuyoruz.
Sonra da ABD Başkanı Obama’nın eşi Michelle Obama’nın Google’da yapılan aramalarda eşeğe dönüştürülmüş resmi ön sıralarda çıktığında global kıyamet kopuyor. Önce bu tür resimleri yayınlayan siteler sansürleniyor. İş bununla da kalmıyor arama ekranlarında “zaman zaman rencide edici sonuçlar”ın çıkma olasılığından dolayı Google resmen özür diliyor.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demeden önce şu iki özlü sözü anımsayalım: Birincisi “Altın kural şudur : Altını olan kuralı koyar”. İkincisi ise “Herkes eşittir ama bazıları daha eşittir”.
Mentalite olarak gösterilen refleks üç aşağı beş yukarı aynı. Rencide edici bir durum ve bunun karşısında duyarlılık örneği gösterilmesi. Ancak göz ardı ettiğimiz fark alınan aksiyonlarla ilgili. Biz, biraz da kültürümüz gereği, kurunun yanında yaşın da yanacağını dikkate almadan aksiyon alıyoruz. Youtube’u bir kaç rencide edici video klip için kapatıyoruz ama bunun yanında milyonlarca faydalı video klibin de erişilemez hale gelmesini dikkate almıyoruz.
Almıyoruz çünkü “öteki” konusunda olgunluğumuzu unutmuşuz. Öteki denilince ülkemizde aklımıza derhal bazı azınlıklar, etnik gruplar vb geliyor. Oysa hepimiz her an öteki olma durumundayız. Yolda yürürken, ofiste çalışırken, evde televizyon izlerken. Sorun öteki olma durumu değil. Öteki’nin de beriki ile denk olduğunu (yeniden) anımsayabilmek.
Yukarıdaki youtube örneğini ele alalım. Youtube bugün bir buçuk yılı aşkın bir süredir kapalı ve bu karar çerçevesinde pek çok insan hem beriki hem de öteki konumuna düşmüş durumda. Bir başka deyişle hem müdahil hem de mağduruz. Müdahiliz çünkü bu tür rencide edici video kliplerin yayınlanmasını istemiyoruz. Mağduruz çünkü rencide edici olmayan öteki milyonlarca klibe erişemiyoruz ve belki de bu sayede gündelik hayatımız sekteye uğruyor.
Evet bu ilginç değil mi? Youtube’un kapalı olması gündelik hayatımızı nasıl sekteye uğratabilir ki diye soran çok olacaktır. Çünkü youtube ya da daha genel bir ifadeyle internet dediğimizde aklımıza ilk gelen şey “boş zaman aktivitesi” ya da “eğlence kaynağı”.
Internetin yaşama değer katan bir unsur olduğunu algılamış olsak yorganı yakmak yerine emek sarfeder ve pireyi ayıklarız. İşte bu nedenle terörist bir eylem bir kamyonet kullanılarak yapılıyorsa Türkiye’de kamyonet kullanımını yasaklamıyoruz. Artık zihnimize kazınmış durumdadır ki kamyonet kullanmak gündelik yaşamımızın değişmez bir parçasıdır. Bir tane kendini bilmez onu kötü bir amaçla kullandı diye öteki milyonlarca insanı mağdur etmek niye.
Öte yandan benzer durum internet ile ilgiliyse yorganı yakıp çıkıyoruz işin içinden. Hadi diyelim ki başka bazı politik konular söz konusu olduğunda yorganı toptan yakmanın kabul edilebilir bir yanı olsun. Peki internet örneğinde de aynı durum mu var? Dijital ortamda da mı öteki herkes Türkiye’yi alaşağı etmek, onu zayıflatmak için organize bir faaliyet içinde?
Cevap tabii ki hayır. Ancak kültürümüze zorla şırınga edilmiş o özellik nedeniyle farkında bile olmadan herşeyi aynı kategoride ele alma aceleciliği ya da acemiliği gösteriyoruz. Yüzlerce yıl envai çeşit insanın birarada yanyana yaşadığı toprakların bugünkü mirasçılarından bahsediyorum.
Öteki olma durumunu politik bir malzeme olarak görmeyelim. Her an hepimiz ötekiyiz. Yüzlerce yıl ötekine tolerans göstermiş insanların evlatları olduğunu anımsamalıyız. Yoksa öteki, beriki demeden hepimiz kaybedeceğiz.
Bir mizah dergisinde Başbakan Erdoğan kediye benzetildiği için konu mahkemeye yansıdı. Internette zaman zaman Atatürk ile ilgili asılsız içerik sunan video klipler yayınlanıyor ve bunun sonucunda mahkemeler marifetiyle bu siteler youtube kadar popüler dahi olsa kapatılabiliyor. Ben de dahil olmak üzere pek çok kişi de pire için yorgan yaktığımız için bu sansürcü mentalitenin sağlıklı olmadığını savunuyoruz.
Sonra da ABD Başkanı Obama’nın eşi Michelle Obama’nın Google’da yapılan aramalarda eşeğe dönüştürülmüş resmi ön sıralarda çıktığında global kıyamet kopuyor. Önce bu tür resimleri yayınlayan siteler sansürleniyor. İş bununla da kalmıyor arama ekranlarında “zaman zaman rencide edici sonuçlar”ın çıkma olasılığından dolayı Google resmen özür diliyor.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demeden önce şu iki özlü sözü anımsayalım: Birincisi “Altın kural şudur : Altını olan kuralı koyar”. İkincisi ise “Herkes eşittir ama bazıları daha eşittir”.
Mentalite olarak gösterilen refleks üç aşağı beş yukarı aynı. Rencide edici bir durum ve bunun karşısında duyarlılık örneği gösterilmesi. Ancak göz ardı ettiğimiz fark alınan aksiyonlarla ilgili. Biz, biraz da kültürümüz gereği, kurunun yanında yaşın da yanacağını dikkate almadan aksiyon alıyoruz. Youtube’u bir kaç rencide edici video klip için kapatıyoruz ama bunun yanında milyonlarca faydalı video klibin de erişilemez hale gelmesini dikkate almıyoruz.
Almıyoruz çünkü “öteki” konusunda olgunluğumuzu unutmuşuz. Öteki denilince ülkemizde aklımıza derhal bazı azınlıklar, etnik gruplar vb geliyor. Oysa hepimiz her an öteki olma durumundayız. Yolda yürürken, ofiste çalışırken, evde televizyon izlerken. Sorun öteki olma durumu değil. Öteki’nin de beriki ile denk olduğunu (yeniden) anımsayabilmek.
Yukarıdaki youtube örneğini ele alalım. Youtube bugün bir buçuk yılı aşkın bir süredir kapalı ve bu karar çerçevesinde pek çok insan hem beriki hem de öteki konumuna düşmüş durumda. Bir başka deyişle hem müdahil hem de mağduruz. Müdahiliz çünkü bu tür rencide edici video kliplerin yayınlanmasını istemiyoruz. Mağduruz çünkü rencide edici olmayan öteki milyonlarca klibe erişemiyoruz ve belki de bu sayede gündelik hayatımız sekteye uğruyor.
Evet bu ilginç değil mi? Youtube’un kapalı olması gündelik hayatımızı nasıl sekteye uğratabilir ki diye soran çok olacaktır. Çünkü youtube ya da daha genel bir ifadeyle internet dediğimizde aklımıza ilk gelen şey “boş zaman aktivitesi” ya da “eğlence kaynağı”.
Internetin yaşama değer katan bir unsur olduğunu algılamış olsak yorganı yakmak yerine emek sarfeder ve pireyi ayıklarız. İşte bu nedenle terörist bir eylem bir kamyonet kullanılarak yapılıyorsa Türkiye’de kamyonet kullanımını yasaklamıyoruz. Artık zihnimize kazınmış durumdadır ki kamyonet kullanmak gündelik yaşamımızın değişmez bir parçasıdır. Bir tane kendini bilmez onu kötü bir amaçla kullandı diye öteki milyonlarca insanı mağdur etmek niye.
Öte yandan benzer durum internet ile ilgiliyse yorganı yakıp çıkıyoruz işin içinden. Hadi diyelim ki başka bazı politik konular söz konusu olduğunda yorganı toptan yakmanın kabul edilebilir bir yanı olsun. Peki internet örneğinde de aynı durum mu var? Dijital ortamda da mı öteki herkes Türkiye’yi alaşağı etmek, onu zayıflatmak için organize bir faaliyet içinde?
Cevap tabii ki hayır. Ancak kültürümüze zorla şırınga edilmiş o özellik nedeniyle farkında bile olmadan herşeyi aynı kategoride ele alma aceleciliği ya da acemiliği gösteriyoruz. Yüzlerce yıl envai çeşit insanın birarada yanyana yaşadığı toprakların bugünkü mirasçılarından bahsediyorum.
Öteki olma durumunu politik bir malzeme olarak görmeyelim. Her an hepimiz ötekiyiz. Yüzlerce yıl ötekine tolerans göstermiş insanların evlatları olduğunu anımsamalıyız. Yoksa öteki, beriki demeden hepimiz kaybedeceğiz.
Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1185) - Ooof Off Line Köşesi - 04 12 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder