Pazartesi, Mayıs 24, 2010

RUMUZ GONCAGÜL’E VEDA !

Rumuz Goncagül’e bu duygular içinde veda ediyorum. Veda etmezsem, biliyorum, anısı lekelenecek. O arada merak etmiyor değilim: Acaba şiirin dijital kültürde karşılığı ne olacak? (Yoksa şiir tek kurtuluş ümidi olarak varlığını sürdürebilecek mi?)


Merhum Oktay Arayıcı’nın ünlü oyunu Rumuz Goncagül’de ekonomik zorluklara karşı çıkış yolu arayan dul bir kadın ile kızının hikayesi anlatılır. İnsaf Hanım kızının daha iyi şartlarda bir hayata sahip olabilmesi için Goncagül rumuzuyla gazeteye ilan vererek, hali vakti yerinde bir damat arayışına girer. Tahmin edileceği üzere olaylar farklı bir şekilde gelişecektir.

Rumuz Goncagül ile aranızda size bir şey ifade edecek kadar bir ilişki varsa (oyunu ya da filmi izlemişseniz, üzerinde düşünmüş ya da tartışmışsanız vb) bu iki sihirli kelimenin saflık, basitlik, minimalistlik, doğruluk, dürüstlük, mücadele vb gibi anlamları çağrıştırdığını kolayca tespit edebilirsiniz.

Fazla iddialı olmayan ama bu hayata bir değer katan ve bunun karşılığını arzu ettiği derecede alamayan insanların altında toplaştığı bir bayrak gibi...

Adaletsizliğin, dengesizliğin, barışçıl mücadeleciliğin, başkasına bel bağlamadan doğru bildiği yolda yürümenin bir başka ifadesi gibi...

Onca doğallık, onca duygusallık, bir başka teknolojik düşman tarafından yok edildi. Eskinin “basit” iletişim araçlarında kullanılan “rumuz” olgusu dijital kültüre “nickname” ya da kısaca “nick” adıyla dönüştü. Her ne kadar Türkçe’yi koruma konusunda kararlılık gösteren web siteleri ya da forumlar “rumuz” kelimesini kullanmaktan çekinmiyorsa da “senin nick’in ne?” sorusu barışçıl, minimalist “rumuz”un saldırgan “nick”e yenik düştüğünün tescilidir.

Yaşamımızdaki bazı olguları değerli kılan şey biraz da onların “teknoloji özürlü” olmasıyla ilgilidir. Hizmetinin kusursuz, atmosferinin eşsiz vb olduğu lokantalar örneğin yaşama bir değer katmaktadır ama bunlar hiçbir zaman salaş bir meyhanin verdiklerini veremez. Ya da hangi tür kalemle (ya da klavyeyle) yazarsanız yazın, dolmakalemle yazmanın verdiği duyguyu alamazsınız. Bunlar zamanın uğramadığı duraklardır. İyi ki de uğramamış ve inşallah daha uzun yıllar uğramaz. Çünkü uğrarsa bu ölümdür! Zaman kendini affetmez!

Rumuz Goncagül’de şifrelenen bu minimalist, haklı, onurlu, basit yaşam arayışı teknolojinin getirdiği imkanlarla her ne kadar onu çeşitlendirip daha karmaşık bir hale getirse de bu yeni yaşam anlayışı ne yazık ki bireye daha mutlu bir hayat sunamamaktadır - ne de toplumsal sorunları çözebilmektedir!

Tam tersine bireyin ve toplumun sorunları yirmi sene, otuz sene öncesine göre çok daha karmaşık hale gelmiş ve katlanarak artmıştır. Bunu altyapı düzeyinde teknolojiye, dijitalleşmeye, üst yapı düzeyinde ise globalleşmeye bağlayanlar bir nebze de olsa haklılar. Her ne kadar bunlar araçsa da bu araçlar bir amacı gerçekleştirmek üzere icat edilmektedir. Teknoloji bu tabloda kısmi bir role sahip olsa da ekonomik özgürlüğünü ilan edememiş olması, onun parayı elinde tutanların kontrolünde oradan oraya savrulmasının önüne geçememektedir. Yine de teknolojide (özellikle dijitalleşmenin sağladığı ve bireyleri de toplumları da denk hale getirme potansiyeli sayesinde) bir umut ışığı var. Araç amacın yönünü değiştirebilir.

İşte biraz da bu nedenle bilgi teknolojilerini kullanan da üreten de bu sorumluluk bilinciyle değerlendirmelidir onu. Gerek kullanırken, gerek üretirken! Kullananlar üretenlere baskı yapabilmelidir. Sonuçta üretim bu tür baskıların (talep) sonucunda şekillenmektedir.

Rumuz Goncagül’e bu duygular içinde veda ediyorum. Veda etmezsem, biliyorum, anısı lekelenecek. O arada merak etmiyor değilim: Acaba şiirin dijital kültürde karşılığı ne olacak? (Yoksa şiir tek kurtuluş ümidi olarak varlığını sürdürebilecek mi?)

Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1208) - Ooof Off Line Köşesi - 14 05 2010

Hiç yorum yok: