Cuma, Nisan 23, 2010

INTERNETİN ÖZGÜR RUHU SAVAŞIYOR

Rekabet araç seviyesinde değil amaç seviyesinde olmalıdır. Yaratıcı fikirlerde, inovasyonda, bilgi üretiminde. Amaca giden yolda kullanılan araçların performans farklılığına dayanan rekabet ise bumerang gibidir.


Diyelim ki şehrin belli bir semtindeki bir restauranta çok rağbet var. Dolayısıyla o semte giden yollarda trafik yoğun oluyor; elektrik, su tüketimi ortalamanın üstünde. Araç park etmekte sıkıntı yaşanabiliyor. Böyle bir senaryo karşısında o semte hizmet veren belediye, ortalamanın üstünde hizmet talebiyle karşı karşıya kaldığı için restaurantın kapatılmasını talep edebilir mi? Ya da bu talebine gerekçe olarak, belediyeye ait olan restaurantların yeterince ciro yapamıyor olduğunu öne sürebilir mi?

Şaşırtıcı ve mantıksız değil mi? Oysa bir kaç hafta önce ABD’deki bir mahkemenin almış olduğu bir karar tam da böyle bir tablonun ortaya çıkmasına neden olabilir. Internet erişim hizmeti de sunan bir telekom şirketi, aşırı derecede internet trafiği yaratıyor bahanesiyle, belli bir web sitesine sunduğu internet erişim hızını sınırlandırmaya, hatta tümden kapatmaya kalktı. Geniş bant internet hizmeti konusunda ABD’de federal otorite olan FCC ise bunu yapamayacağını belirterek, bu uygulamaya karşı çıktı. Mahkeme işte bu davayı karara bağladı ve telekom firmasını haklı buldu.

Internetin özgür ruhunu kontrol altına almaya çalışan vahşi kapitalizm dönemi firmalar, internetin kapısından içeri giremediklerini gördükçe bu tür uygulamalarla bacadan içeri girmeye çalışıyor. Diyelim ki bir başka telekom firması gidip bir arama motoru hizmeti sunan bir firma satın aldı ve Google’a rakip olmaya karar verdi. Ve yine diyelim ki aynı telekom firması Google’ın sunucu bilgisayarlarını internete bağlama hizmeti veriyor. Şimdi bu firma kalkıp da “Google benim sunduğum internet erişim altyapı kapasitesinin çok büyük bir kısmını kullanıyor; bu da sunduğum erişim hizmetini alan diğer müşterilerim arasında dengesizlik yaratıyor o nedenle ben Google’ın erişim kapasitesini sınırlayacağım” dese bu ne kadar objektif ya da eşitlikçi bir karar olur? Google’ın erişimini sınırlayarak kendi arama motoru hizmeti veren firmasını öne çıkarmaya çalışmakla suç işlemiş olmaz mı?

Yüksek ciro yapan bir işletmenin olduğu bölgeye hizmet veren belediye bu durumu tespit ettiğinde bu işletmenin olduğu caddenin yollarını bozmaya kalkabilir mi? Elektriğini, suyunu kısıtlayabilir mi?

Demek ki “buralar eskiden hep babamındı” mentalitesi insana bunu yaptırabiliyor. Üstelik bu, Türkiye gibi bilgi toplumu sürecinden payını tam alamamış bir ülkede değil, internetin beşiği olan bir ülkede gözleniyor.

İşin ilginci düzenleyici devlet kurumu olan FCC’nin böyle bir karar karşısında telekom firmalarını çok daha zor durumda bırakacak yaptırımları hayata geçirme yetkisi de var.

Internet tüm dünyada büyük bir paradigma sıçraması olarak gerçekleşmekte. Eski dünyanın avantajlı konumundaki kişi ya da kuruluşlar bu sıçrama neticesinde ellerindeki pazarı yönetme ve yönlendirme erklerini kaybettikçe bu tür örneklerde gördüğümüz şekilde bel altına vurmaya başlamaları ne kadar düşündürücü. Oysa onlar da bir önceki paradigma sıçraması sonucunda ortaya çıkmışlardı. O nedenle rekabeti bu şekilde düzeysiz seviyelerde tanımlamak yeryüzü kültürünün gelişmesine hiç bir fayda sağlamayacaktır. Her ne kadar şirketlerin bilançolarını ve karlarını patlatma potansiyeline sahip olsa da.

Rekabet araç seviyesinde değil amaç seviyesinde olmalıdır. Amaca giden yolda kullanılan araçların performans farklılığına dayanan rekabet riskli bir rekabet durumudur. Bugün lehte çalışırken yarın aleyhe dönebilir. Oysa doğru rekabet yaratıcı fikirlerde, inovasyonda, bilgi üretiminde saklıdır. Bu seviyedeki rekabeti kaldıran bir kuruluşun sırtı ise hangi paradigma sıçraması olursa olsun yere gelmez.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1205) - Ooof Off Line Köşesi - 23 04 2010

Hiç yorum yok: