Bu yazı aslında biraz kendi ayağıma kurşun sıkmak gibi olacak ama varsın öyle olsun. Türk Hava Yolları bir süredir bazı hizmetlerini elektronik ortama taşıyor. Şahsen bunlar içinde en çok kullandığım hizmetleri, internet üzerinden check-in işlemi yapmak.
Aynı gün ya da bir iki gün sonrasına bilet aldıysanız, bilet üzerindeki bir iki bilgiyi girerek, check-in ekranına erişip, internet üzerinden oturmak istediğiniz koltuğu seçebilirsiniz.
Internet üzerinden check-in yapmanın sağladığı bir diğer kolaylık da havaalanına gittiğinizde ayrı bir kontuardan işleminizi tamamlayabilmeniz. Böylece özellikle yoğun saatlerde uçacaksanız, kuyruk bekleme süreniz en aza inebilmekte.
Tabii ala turca yaklaşım modelimiz sürece burada da damgasını vurmuyor değil. Örneğin İstanbul Atatürk Havalimanı gibi yoğun trafiği olan havalimanlarında bu tür özel bir kontuar var. Hatta eğer o kontuarda kimse yoksa business class kontuarından işleminizi gerçekleştirebilirsiniz (ekonomi biletiniz olsa bile). Ancak örneğin Antalya Havalimanı’na gittiğinizde, böyle bir ayrıcalık olduğunu bilen kimse yok (başıma geldi).
Bu bir ayrıcalık değilse hiçbir yerde olmasın; ayrıcalıksa her yerde olsun. Örneğin konuyla ilgili yayınlanmış iç bilgilendirme notunu okumamış bir personelin yaratmış olabileceği bu tür bir memnuniyetsizlik ne yazık ki genele sıçrayabilir.
Her neyse burada THY’nin hizmet kalitesinden bahsetmek istemiyorum. Daha ziyade söz edeceğim şey son dönemde THY’nin bazı havalimanlarına yerleştirdiğini yeni bir cihaz. O da kendi kendine check-in yapma kiosku. Check-in kontuarlarının yanında duran ATM görünüşlü bir cihaz vasıtasıyla kendi kendinize check in yapabilir, boarding pass kartlarınızı alıp direkt uçağın kalkacağı kapıya gidebilirsiniz.
Her ne hikmetse en yoğun saatlerde bile bu cihazların başında kimse yok. Özellikle yoğun saatlerde bagajsız yolcuların check in yaptığı kontuarlarda bile uzun kuyruk varken bu cihazların kullanılmıyor olması bende yine doğal olarak bilgi toplumu olgusunu ne kadar algılamışız türünden sorularını uyandırıyor.
Biraz da cihaz benzerliğinden olsa gerek, ülkemizde ATM kullanımının başladığı yılları anımsıyorum. 80li yılların ikinci yarısı. Bugün ATM kullanan nüfusun büyük bir kısmı o yıllarda ve sonrasında 90lı yıllarda ATM’den uzak durdu. Öyle ki bankalar şubeden içeri girip para çekmek isteyen müşterilerini hemen kapının dibindeki ATM’ye yönlendirmeleri için şube personelini yoğun eğitimden geçirdiler. Sonuç : Sıfır.
Ta ki bankalar, firmalarla maaş ödeme anlaşmaları imzalayana dek. Bu tür anlaşma imzalayan firmalara, bankalar ATM kartı verdi ve maaşları da hesaba yattı. Maaşı bankaya yatan kişiler de ATM kartını kullanmaya mecbur kaldı. Çünkü parayı çekmek için ertesi gün şubenin açılmasını bile bekleyememe durumu pek çok kişi için geçerliydi.
Bir başka deyişle zorunluluk öğrenmeyi beraberinde getirdi. Buradan bir genelleme yapılabilir mi ya da yapılırsa ne kadar doğru olur bilmiyorum ama bilgi toplumuna geçme sürecinde elektronik imkanlardan istifade etme zorunlu bir hal almadıkça kimse tarafından dikkate alınacağa benzemiyor.
Hele bir de süreçleri daha iyi hale getirerek elektronikleştirmezsek. Mesela yukarıdaki THY örneğinde, internetten check in yapmanın havalimanında aynı işlemi yapmaya göre bir katma değeri var. O da oturacağınız koltuğu sizin seçiyor olmanız. Havalimanında ise ne çıkarsa bahtınıza. Yani sürecin elektronik halinde bir iyileştirme, cazibiyet merkezi olma durumu söz konusu.
Peki şu örneğe ne demeli? Her velinin başından geçen olay bu sene de bizim başımızdan geçti ve lise giriş sınav sonuçlarını bakanlığın web sitesinden öğrenmeye çalıştık. Yavaşlık vs olağan ama şu sonuç çok şaşırtıcı geldi bana. Gerekli bilgileri girip de sonucu ekranda görünce açıklama şöyle bir şeydi : 34400 numaralı okulu kazanmıştır.
Peki 34400 numaralı okul hangisidir? E kardeşim onu da lütfen kılavuzu aç bak. Peki kılavuz yanımda değil, siz lütfedip web sitenizde görünen bir yere koyamadınız mı? Çıt yok!
Bir saat internette özel okul kodlarını aradım ve özel bir dersanenin sitesinde, bakanlığın bir kaç saat önce yapmış olduğu yazılı açıklamanın taranarak siteye konmuş halini buldum. Bakanlığın kendi sitesinde yer almayan.
Aynı gün ya da bir iki gün sonrasına bilet aldıysanız, bilet üzerindeki bir iki bilgiyi girerek, check-in ekranına erişip, internet üzerinden oturmak istediğiniz koltuğu seçebilirsiniz.
Internet üzerinden check-in yapmanın sağladığı bir diğer kolaylık da havaalanına gittiğinizde ayrı bir kontuardan işleminizi tamamlayabilmeniz. Böylece özellikle yoğun saatlerde uçacaksanız, kuyruk bekleme süreniz en aza inebilmekte.
Tabii ala turca yaklaşım modelimiz sürece burada da damgasını vurmuyor değil. Örneğin İstanbul Atatürk Havalimanı gibi yoğun trafiği olan havalimanlarında bu tür özel bir kontuar var. Hatta eğer o kontuarda kimse yoksa business class kontuarından işleminizi gerçekleştirebilirsiniz (ekonomi biletiniz olsa bile). Ancak örneğin Antalya Havalimanı’na gittiğinizde, böyle bir ayrıcalık olduğunu bilen kimse yok (başıma geldi).
Bu bir ayrıcalık değilse hiçbir yerde olmasın; ayrıcalıksa her yerde olsun. Örneğin konuyla ilgili yayınlanmış iç bilgilendirme notunu okumamış bir personelin yaratmış olabileceği bu tür bir memnuniyetsizlik ne yazık ki genele sıçrayabilir.
Her neyse burada THY’nin hizmet kalitesinden bahsetmek istemiyorum. Daha ziyade söz edeceğim şey son dönemde THY’nin bazı havalimanlarına yerleştirdiğini yeni bir cihaz. O da kendi kendine check-in yapma kiosku. Check-in kontuarlarının yanında duran ATM görünüşlü bir cihaz vasıtasıyla kendi kendinize check in yapabilir, boarding pass kartlarınızı alıp direkt uçağın kalkacağı kapıya gidebilirsiniz.
Her ne hikmetse en yoğun saatlerde bile bu cihazların başında kimse yok. Özellikle yoğun saatlerde bagajsız yolcuların check in yaptığı kontuarlarda bile uzun kuyruk varken bu cihazların kullanılmıyor olması bende yine doğal olarak bilgi toplumu olgusunu ne kadar algılamışız türünden sorularını uyandırıyor.
Biraz da cihaz benzerliğinden olsa gerek, ülkemizde ATM kullanımının başladığı yılları anımsıyorum. 80li yılların ikinci yarısı. Bugün ATM kullanan nüfusun büyük bir kısmı o yıllarda ve sonrasında 90lı yıllarda ATM’den uzak durdu. Öyle ki bankalar şubeden içeri girip para çekmek isteyen müşterilerini hemen kapının dibindeki ATM’ye yönlendirmeleri için şube personelini yoğun eğitimden geçirdiler. Sonuç : Sıfır.
Ta ki bankalar, firmalarla maaş ödeme anlaşmaları imzalayana dek. Bu tür anlaşma imzalayan firmalara, bankalar ATM kartı verdi ve maaşları da hesaba yattı. Maaşı bankaya yatan kişiler de ATM kartını kullanmaya mecbur kaldı. Çünkü parayı çekmek için ertesi gün şubenin açılmasını bile bekleyememe durumu pek çok kişi için geçerliydi.
Bir başka deyişle zorunluluk öğrenmeyi beraberinde getirdi. Buradan bir genelleme yapılabilir mi ya da yapılırsa ne kadar doğru olur bilmiyorum ama bilgi toplumuna geçme sürecinde elektronik imkanlardan istifade etme zorunlu bir hal almadıkça kimse tarafından dikkate alınacağa benzemiyor.
Hele bir de süreçleri daha iyi hale getirerek elektronikleştirmezsek. Mesela yukarıdaki THY örneğinde, internetten check in yapmanın havalimanında aynı işlemi yapmaya göre bir katma değeri var. O da oturacağınız koltuğu sizin seçiyor olmanız. Havalimanında ise ne çıkarsa bahtınıza. Yani sürecin elektronik halinde bir iyileştirme, cazibiyet merkezi olma durumu söz konusu.
Peki şu örneğe ne demeli? Her velinin başından geçen olay bu sene de bizim başımızdan geçti ve lise giriş sınav sonuçlarını bakanlığın web sitesinden öğrenmeye çalıştık. Yavaşlık vs olağan ama şu sonuç çok şaşırtıcı geldi bana. Gerekli bilgileri girip de sonucu ekranda görünce açıklama şöyle bir şeydi : 34400 numaralı okulu kazanmıştır.
Peki 34400 numaralı okul hangisidir? E kardeşim onu da lütfen kılavuzu aç bak. Peki kılavuz yanımda değil, siz lütfedip web sitenizde görünen bir yere koyamadınız mı? Çıt yok!
Bir saat internette özel okul kodlarını aradım ve özel bir dersanenin sitesinde, bakanlığın bir kaç saat önce yapmış olduğu yazılı açıklamanın taranarak siteye konmuş halini buldum. Bakanlığın kendi sitesinde yer almayan.
Bilgi toplumu olacağız da şunun ne demeye geldiğini bir bilsek önce; bakın nasıl oluruz en bilgilisinden…
Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik Eki'nde yayınlanmıştır (10 09 2005)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder