- İlhan Selçuk için
Önemli olan “daha doğru olan” mı yoksa “çoğunluğun ne dediği” mi? Çoğunluğun her dediği “daha doğru” ise burada özümüzü oluşturan doğayla, yaşamla, evrenle, yaradanla çelişiyoruz demektir. Çoğunluğun dediğini topluluğun tamamı için doğru kabul eden toplum o denilen şeye tehdit oluşturan yeterince ciddi bir anti tez karşısında “bütünüyle” tuş olur; yok olup gider.
Deterministik doğa, evrenin tamamında ilk andan beri yer alan devinimi kendisine “evrim” olarak uyarlarken, belki de en kritik süreçte kararlı davranmayarak, yaşamın milyarlarca yıldır ayakta kalabilmiş ve kalabilecek olmasını da garanti etmiş oluyor. Hücre bölünmesi sırasında gözlenen mutasyonlar!
Konunun uzmanı değilim ama sanırım mutasyon olgusu basitçe bölünen hücre ile onun yerine ortaya çıkan iki hücrenin çekirdek veya DNA yapısının bire-bir aynı olmama olasılığı olarak tanımlanabilir. Eğer bu olasılık olmasaydı yeryüzünde ortaya çıkan canlılar hep tek tip kalırdı. Canlılık farklı ve ileri formlara ulaşamazdı.
Yaşam için mutasyon, topyekun ölümcül problemlerle karşılaştığında daha değerli bir hal alıyor. O ölümcül problem ortamdaki canlıların “tamamını” yok etmek yerine “neredeyse tamamını” yok edebilir; bir miktar canlı ayakta kalır ve ancak bu sayede yaşam yoluna devam edebilir.
Mikrokozmozda ne varsa makrokozmozda da aynısı var ışığında bu biyolojik olguyu bugünün en karmaşık canlı formu olan insanların oluşturduğu topluluklardaki toplumsal yaşama ve olaylara uyarlayalım.
Her toplumda sanırım onu oluşturan insanların çoğunluğunun mevcut koşulların değişmeden kalmasını istemesi bir norm. Yine buna karşılık, toplumu bulunduğu yerden alıp daha ileri götürme gayreti, azmi, arzusu içinde bulunan azınlıkların mevcudiyeti de bir norm. Bu azınlık başarılı olduğu ölçüde o toplumda yaşam ileri doğru götürülebilir; kalan çoğunluk ise destek olsa da olmasa da sonuçta ulaşılan yeni koşullara adapte olup, yaşamını sürdürmeye devam eder (ikibin sene öncesinin kimi kurallarını değişmeden uygulamak isteyenler de bugünün teknolojisinden istifade etmekte).
Toplumu daha ileriye götüren bu “mutasyon”lara sanırım yerine göre önder, lider, sanatçı, bilim insanı, entellektüel vb diyoruz.
Öte yandan mutasyonların değişim taleplerine olumlu cevap vermeyen bir çoğunluğun varlığı bu davranış biçimini suistimal etmek isteyenlerin de ortaya çıkmasını sağlayabilmekte. Her ne kadar özde bu manipülatörler de “mutasyon” özelliklere sahip olsalar da onların “metodolojileri ve amaçları” daha farklı.
Örneğin bir bilim insanının topluma yön verme tarzı ve nedeni sahtekar bir siyasi liderin yön verme tarzı ve nedeniyle aynı kefeye konabilir mi? Bir tanesi yeri geldiğinde toplumun tamamı tarafından kabul edilmiş bir olgunun yanlış olduğunu bilimsel olarak ispat etmişse bu tezini savunmak için sonuna dek mücadele etmekten kaçınmazken; diğeri toplumun o anki ruh haline göre davranıp prim yapabilir, kitleleri arkasından sürükleyebilir.
Kritik nokta şu ki olgular, değerler gösterilmeyen gizli amaçlara alet edilebilir. Sahtekar bir mutasyon (bir bilim insanı, din adamı, önder, sanatçı) bilimi, dini, demokrasiyi ya da sanatı kendisine nüfuz, çıkar, maddi manevi tatmin amacıyla kullanıyorsa çoğunluk bunun ayırdına nasıl varacak?
Önemli olan “daha doğru olan” mı yoksa “çoğunluğun ne dediği” mi? Çoğunluğun her dediği “daha doğru” ise burada özümüzü oluşturan doğayla, yaşamla, evrenle, yaradanla çelişiyoruz demektir. Çoğunluğun dediğini topluluğun tamamı için doğru kabul eden toplum o denilen şeye tehdit oluşturan yeterince ciddi bir anti tez karşısında “bütünüyle” tuş olur; yok olup gider.
Çevrenize bir bakın! Herşeyin ve herkesin tek tip ve bir örnek olduğu canlı ya da cansız bir toplum, topluluk, olgu var mı? Yok! Bu yaşamın, doğanın, evrenin kendini sigortalama modelidir. Yaşam, evren ortaya çıkacak tehditler karşısında ancak bu şekilde yoluna devam edebilme alternatifini ayakta tutabilmektedir.
Tarih boyunca bu “tek tip olmaya” kafa tutan ilk mekanizma herkesin bilgiyi edinebilmesi imkanı olmuştur. Okul, matbaa bu imkanın en somut araçlarıdır. Internet bugün aynı yolda en güçlü araç olarak ortaya çıkmakta. Internetin, “içindeki bilgilere güven olmaz” imajıyla zedelenmeye çalışılması boşuna değil!
DNA zincirindeki proteinlerin birbirine ikili olarak sarılması gibi, bu araçlar da aklı hür, vicdanı hür, gelişmek isteyen bireylerin oluşturduğu açık toplumlarla eşleşebilirse sonuç alınabilir.
Konunun uzmanı değilim ama sanırım mutasyon olgusu basitçe bölünen hücre ile onun yerine ortaya çıkan iki hücrenin çekirdek veya DNA yapısının bire-bir aynı olmama olasılığı olarak tanımlanabilir. Eğer bu olasılık olmasaydı yeryüzünde ortaya çıkan canlılar hep tek tip kalırdı. Canlılık farklı ve ileri formlara ulaşamazdı.
Yaşam için mutasyon, topyekun ölümcül problemlerle karşılaştığında daha değerli bir hal alıyor. O ölümcül problem ortamdaki canlıların “tamamını” yok etmek yerine “neredeyse tamamını” yok edebilir; bir miktar canlı ayakta kalır ve ancak bu sayede yaşam yoluna devam edebilir.
Mikrokozmozda ne varsa makrokozmozda da aynısı var ışığında bu biyolojik olguyu bugünün en karmaşık canlı formu olan insanların oluşturduğu topluluklardaki toplumsal yaşama ve olaylara uyarlayalım.
Her toplumda sanırım onu oluşturan insanların çoğunluğunun mevcut koşulların değişmeden kalmasını istemesi bir norm. Yine buna karşılık, toplumu bulunduğu yerden alıp daha ileri götürme gayreti, azmi, arzusu içinde bulunan azınlıkların mevcudiyeti de bir norm. Bu azınlık başarılı olduğu ölçüde o toplumda yaşam ileri doğru götürülebilir; kalan çoğunluk ise destek olsa da olmasa da sonuçta ulaşılan yeni koşullara adapte olup, yaşamını sürdürmeye devam eder (ikibin sene öncesinin kimi kurallarını değişmeden uygulamak isteyenler de bugünün teknolojisinden istifade etmekte).
Toplumu daha ileriye götüren bu “mutasyon”lara sanırım yerine göre önder, lider, sanatçı, bilim insanı, entellektüel vb diyoruz.
Öte yandan mutasyonların değişim taleplerine olumlu cevap vermeyen bir çoğunluğun varlığı bu davranış biçimini suistimal etmek isteyenlerin de ortaya çıkmasını sağlayabilmekte. Her ne kadar özde bu manipülatörler de “mutasyon” özelliklere sahip olsalar da onların “metodolojileri ve amaçları” daha farklı.
Örneğin bir bilim insanının topluma yön verme tarzı ve nedeni sahtekar bir siyasi liderin yön verme tarzı ve nedeniyle aynı kefeye konabilir mi? Bir tanesi yeri geldiğinde toplumun tamamı tarafından kabul edilmiş bir olgunun yanlış olduğunu bilimsel olarak ispat etmişse bu tezini savunmak için sonuna dek mücadele etmekten kaçınmazken; diğeri toplumun o anki ruh haline göre davranıp prim yapabilir, kitleleri arkasından sürükleyebilir.
Kritik nokta şu ki olgular, değerler gösterilmeyen gizli amaçlara alet edilebilir. Sahtekar bir mutasyon (bir bilim insanı, din adamı, önder, sanatçı) bilimi, dini, demokrasiyi ya da sanatı kendisine nüfuz, çıkar, maddi manevi tatmin amacıyla kullanıyorsa çoğunluk bunun ayırdına nasıl varacak?
Önemli olan “daha doğru olan” mı yoksa “çoğunluğun ne dediği” mi? Çoğunluğun her dediği “daha doğru” ise burada özümüzü oluşturan doğayla, yaşamla, evrenle, yaradanla çelişiyoruz demektir. Çoğunluğun dediğini topluluğun tamamı için doğru kabul eden toplum o denilen şeye tehdit oluşturan yeterince ciddi bir anti tez karşısında “bütünüyle” tuş olur; yok olup gider.
Çevrenize bir bakın! Herşeyin ve herkesin tek tip ve bir örnek olduğu canlı ya da cansız bir toplum, topluluk, olgu var mı? Yok! Bu yaşamın, doğanın, evrenin kendini sigortalama modelidir. Yaşam, evren ortaya çıkacak tehditler karşısında ancak bu şekilde yoluna devam edebilme alternatifini ayakta tutabilmektedir.
Tarih boyunca bu “tek tip olmaya” kafa tutan ilk mekanizma herkesin bilgiyi edinebilmesi imkanı olmuştur. Okul, matbaa bu imkanın en somut araçlarıdır. Internet bugün aynı yolda en güçlü araç olarak ortaya çıkmakta. Internetin, “içindeki bilgilere güven olmaz” imajıyla zedelenmeye çalışılması boşuna değil!
DNA zincirindeki proteinlerin birbirine ikili olarak sarılması gibi, bu araçlar da aklı hür, vicdanı hür, gelişmek isteyen bireylerin oluşturduğu açık toplumlarla eşleşebilirse sonuç alınabilir.
“Tehlikenin farkında mısınız?” sorusunu bir de bu açıdan değerlendirin.
Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 04 04 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder