Bütün gerginlik, konvansiyonel dünyada ayrıcalıklı konuma sahip olanların dijital dünyada da aynı konumlarını talep etmeleri. Ama bunun için hiçbir değişim ve dönüşümü kabul etmemeleri. O halde yeniden kaos ve yeniden akabinde gelecek yeni bir düzen!
İrlandalı rock grubu U2’nun beyni konumundaki Bono’nun 2 Ocak 2010’da New York Times'da yayınlanan “Gelecek 10 Yılı Etkileyecek 10 Şey” konulu makalesinde ikinci sırayı dolaylı yoldan da olsa internet almış.
Bono, internetin şimdiye dek müzik ve medya endüstrileri üzerinde yarattığı olumsuz etkiyi gelecek on yıl içinde özellikle film endüstrisi için de yapacağı kehanetinde bulunuyor. Bunun için temel aldığı olgu ise gelecek yıllarda internete bağlanma hızlarında ortaya çıkacak artış. Hat kapasitelerindeki bu artış sayesinde bir dizinin ya da filmin bir kaç dakika içinde bilgisayara indirilebilir hale gelmesi daha çok insanı internet üzerinden film indirme ve izleme yoluna sevk edecek (örneğin “24 dizisinin tüm bir sezonunu indirmek 24 saniye sürebilecek”).
Bono’nun düşüncesine göre bugün filmlerin müzik albümleri kadar internet üzerinden korsan yollarla indirilmemesinin nedeni, film dosyalarının, müzik dosyalarına kıyasla daha büyük olması nedeniyle daha uzun sürede indirilmeleri. Halbuki bir müzik albümü bugün birkaç dakika içinde indirilebilmekte.
Buna ek olarak Bono telif hakkı olan bu tür ürünlerin korsan(!) bir şekilde edinilmesinden en çok o eseri yaratanların olumsuz etkilendiklerini ifade etmekte ve tam da bu noktada hedef şaşırtmakta.
Artık hepimiz biliyoruz ki bugün on liraya satılan bir üründen onun yaratıcısının hesabına düşen miktar bir ya da iki lira. Kalan kısım ise o telif eseri satın alınabilir bir mal haline getiren materyal ya hizmet tedarikçileri (hammadde satıcıları, üreticileri, dağıtıcıları, son noktadaki satıcıları). Yani kalan sekiz dokuz lira telif eserin yaratılmasıyla doğrudan ilgisi olmayan bu tedarikçilerin cebine gitmekte. Doğaldır ki bu resmin içinde olan her biri bu işten para kazanmakta. Bir başka deyişle bu sekiz dokuz liranın en az yarısı bu değer katıcıların hanesine kar olarak yazılmakta.
Bir müzik albümü internetten korsan(!) olarak indirildiğinde evet o eserin sahibinin cebine bir ya da iki lira gitmiyor belki ama konvansiyonel dünyanın değer katıcılarının cebine de sekiz dokuz lira gitmiyor. Şimdi bir daha düşünelim; bir müzik albümü “korsan bir yoldan(!)” internet üzerinden edinildiğinde, öteki hususları bir an için unutsak bile, bu haliyle kime daha çok zarar veriyor? Cevap ortada.
“Öteki hususlar”dan birini ele alalım. Eser sahibi her bir eseri için o bir ya da iki lirasını herhangi bir sorunla karşılaşmadan tahsil edebiliyor mu? Yoksa bunun için o sektörün önde gelenlerinden olması mı gerekiyor?
Konvansiyonel dünyada bir telif eserin ticari bir meta haline gelebilmesi için bu arabuluculara gereksinim vardı. Hala da var. Ama artık konvansiyonel dünyanın yanında yeni bir dünya daha var. Dijital dünya.
Bütün gerginlik, konvansiyonel dünyada ayrıcalıklı konuma sahip olanların dijital dünyada da aynı konumlarını talep etmeleri. Onları bu hale düşüren ne yazık ki telif eserleri korsan(!) yollarla edinme eğilimi değil. Bu eğilim, başlangıçta bu devlerin dijital dünyanın kendi dinamiklerini reddetmeleri, bu dünyanın kendine has kurallarına göre dönüşme konusunda ayak diretmeleri sonucunda bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.
Yani eğer bir suçlu aranıyorsa uzağa gitmelerine gerek yok. Bireyleri telif eserlere bu yollarla ulaşmak zorunda bırakan kendileridir suçlu olanlar.
AB’nin telekom ve dijital medyadan sorumlu bakanı Viviane Reding’in daha önce bu köşede de altı çizilen şu sözünü yeniden anımsamak gerekir : “İnternet korsanlığının giderek artması mevcut iş modellerimize ve yasal çözümlerimize karşı güven eksikliğinin bir göstergesidir.”
İrlandalı rock grubu U2’nun beyni konumundaki Bono’nun 2 Ocak 2010’da New York Times'da yayınlanan “Gelecek 10 Yılı Etkileyecek 10 Şey” konulu makalesinde ikinci sırayı dolaylı yoldan da olsa internet almış.
Bono, internetin şimdiye dek müzik ve medya endüstrileri üzerinde yarattığı olumsuz etkiyi gelecek on yıl içinde özellikle film endüstrisi için de yapacağı kehanetinde bulunuyor. Bunun için temel aldığı olgu ise gelecek yıllarda internete bağlanma hızlarında ortaya çıkacak artış. Hat kapasitelerindeki bu artış sayesinde bir dizinin ya da filmin bir kaç dakika içinde bilgisayara indirilebilir hale gelmesi daha çok insanı internet üzerinden film indirme ve izleme yoluna sevk edecek (örneğin “24 dizisinin tüm bir sezonunu indirmek 24 saniye sürebilecek”).
Bono’nun düşüncesine göre bugün filmlerin müzik albümleri kadar internet üzerinden korsan yollarla indirilmemesinin nedeni, film dosyalarının, müzik dosyalarına kıyasla daha büyük olması nedeniyle daha uzun sürede indirilmeleri. Halbuki bir müzik albümü bugün birkaç dakika içinde indirilebilmekte.
Buna ek olarak Bono telif hakkı olan bu tür ürünlerin korsan(!) bir şekilde edinilmesinden en çok o eseri yaratanların olumsuz etkilendiklerini ifade etmekte ve tam da bu noktada hedef şaşırtmakta.
Artık hepimiz biliyoruz ki bugün on liraya satılan bir üründen onun yaratıcısının hesabına düşen miktar bir ya da iki lira. Kalan kısım ise o telif eseri satın alınabilir bir mal haline getiren materyal ya hizmet tedarikçileri (hammadde satıcıları, üreticileri, dağıtıcıları, son noktadaki satıcıları). Yani kalan sekiz dokuz lira telif eserin yaratılmasıyla doğrudan ilgisi olmayan bu tedarikçilerin cebine gitmekte. Doğaldır ki bu resmin içinde olan her biri bu işten para kazanmakta. Bir başka deyişle bu sekiz dokuz liranın en az yarısı bu değer katıcıların hanesine kar olarak yazılmakta.
Bir müzik albümü internetten korsan(!) olarak indirildiğinde evet o eserin sahibinin cebine bir ya da iki lira gitmiyor belki ama konvansiyonel dünyanın değer katıcılarının cebine de sekiz dokuz lira gitmiyor. Şimdi bir daha düşünelim; bir müzik albümü “korsan bir yoldan(!)” internet üzerinden edinildiğinde, öteki hususları bir an için unutsak bile, bu haliyle kime daha çok zarar veriyor? Cevap ortada.
“Öteki hususlar”dan birini ele alalım. Eser sahibi her bir eseri için o bir ya da iki lirasını herhangi bir sorunla karşılaşmadan tahsil edebiliyor mu? Yoksa bunun için o sektörün önde gelenlerinden olması mı gerekiyor?
Konvansiyonel dünyada bir telif eserin ticari bir meta haline gelebilmesi için bu arabuluculara gereksinim vardı. Hala da var. Ama artık konvansiyonel dünyanın yanında yeni bir dünya daha var. Dijital dünya.
Bütün gerginlik, konvansiyonel dünyada ayrıcalıklı konuma sahip olanların dijital dünyada da aynı konumlarını talep etmeleri. Onları bu hale düşüren ne yazık ki telif eserleri korsan(!) yollarla edinme eğilimi değil. Bu eğilim, başlangıçta bu devlerin dijital dünyanın kendi dinamiklerini reddetmeleri, bu dünyanın kendine has kurallarına göre dönüşme konusunda ayak diretmeleri sonucunda bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.
Yani eğer bir suçlu aranıyorsa uzağa gitmelerine gerek yok. Bireyleri telif eserlere bu yollarla ulaşmak zorunda bırakan kendileridir suçlu olanlar.
AB’nin telekom ve dijital medyadan sorumlu bakanı Viviane Reding’in daha önce bu köşede de altı çizilen şu sözünü yeniden anımsamak gerekir : “İnternet korsanlığının giderek artması mevcut iş modellerimize ve yasal çözümlerimize karşı güven eksikliğinin bir göstergesidir.”
Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1191) - Ooof Off Line Köşesi - 15 01 2010
1 yorum:
İnternetin veya daha genel anlamı ile teknolojinin, pazarlamanın 4p'sinden place (dağıtımı) nasıl değiştirdiğinin ifadesidir. Yakın gelecekte başka bir çok seyin daha değişimine vesile olması umulur.
Sevgiler.
Yorum Gönder