Pazartesi, Ağustos 29, 2005

SİBERE GEÇİŞTE İKİ ÖRNEK


Bir yandan siber dünya kademe kademe yepyeni bir yaşamın kuruluşunu gerçekleştiriyor. Diğer yandan baktığınızda ise kurulan bu yeni dünya, (olgusal anlamda) dışarıdaki bildiğimiz eski dünyanın, yeni koşullara göre uyarlanmasından başka bir şey değil.

İşte size yeni bir örnek; yeni bir meslek: Profesyonel Bilgisayar Oyunculuğu!

Anne babalar daha yeni, çocuğumuz mühendis olsun, doktor olsun saplantısından kurtulmuşken, futbolcu da olunabileceği, reklam yazarı da olunabileceğini idrak etmişken, karşılarına hazmı çok daha zor yeni yeni meslekler türüyor.

Bir düşünsenize; bilgisayar oyunu oynayarak insan hayatını nasıl kazanabilir?

Ama oluyor. Nüfusunun onda yedisinin (ADSL türünden) hızlı internet erişimi ile siber aleme bağlı olan Güney Kore gibi ülkelerde daha şimdiden bu tür meslekler, yılda bireylere milyonlarca dolar para kazandırmaya başlamış durumda bile (geçtiğimiz günlerde, bir internet cafede zaruri molalar dışında 50 saat durmaksızın bilgisayar oyunu oynayan bir gencin ekran başında öldüğü haberini duyarsanız, konuyu bu çerçeve içinde değerlendirin lütfen)

G.Kore gibi ülkelerde bilgisayar oyunları, televizyonlarda canlı olarak gösteriliyor. Tıpkı bizim Pazar günleri televizyonun başına geçip futbol seyretmemiz gibi. Hal böyle olduktan sonra gerisini siz tamamlayabilirsiniz: Meraklı izleyiciler, reklamlar, sponsorlar ve doğal olarak oyunun başrolündeki oyuncuların bu işi meslek haline getirmeleri.

Bu örnek de tipik olarak bize şu iki aşamalı geçişi anlatıyor:

· Sokaktaki hayattan bildiğimiz olgular, siberleşerek sanal dünyada yerini alacak
· Bu süreçten, resimde hiç olmayan kişi ya da kuruluşlar kazançlı çıkacak


Sokakta futbol var, spor var, eğlence var. Sanal alemde de bunların muadili bilgisayar oyunları var. Sokakta bu işe para yatıran yatırımcılar var. Sanal alemde de. Sokakta bu işten para kazan sporcular ve yan sanayi var. Siber alemde de daha önce yüzüne dönülüp bakılmayan, en iyi bildiği şey “bilgisayar oyunu oynamak” olan bireyler var; yine yan sanayi var.

Canlı spor müsabakalarını seyretmekten hoşlanan birisi olarak, canlı bir bilgisayar oyununu seyretmenin de kendine göre zevkli bir yanı olabileceğini düşünüyorum. Oysa insanın ilk akıla gelen şey; şahsen ben oynamıyor olduğum sürece ne tür bir zevk verebilir ki oluyor. Oysa bir spor müsabakası izlerken aklımıza bu durum pek gelmiyor.

e-ÜÇ KAĞIT

Nasıl ki gençlerin hepsini spor gibi olumlu alanlara kanalize etmekte başarısız olunuyorsa, sanal dünyada da sokaktaki yaşamı siberleştirme sadece olumlu örnekleri almakla sınırlı kalmıyor.

Her ne kadar G.Kore, Nijerya’ya göre o kadar da gelişmiş olmasa bile, her ne kadar Nijerya’da eğitimli, İngilizce bilen genç nüfus sayısı çok yüksek olsa da, siber alemin Nijerya’da kendini gösterme biçimi, ne yazık ki olumsuz yönde.

Bugün siber kültüre girmiş bir kavram var : “Nijerya Kaynaklı Üç Kağıt”. Mutlaka sizin eposta kutunuza da hafta bir kaç tane Nijerya çıkışlı eposta geliyordur. Elinin altında çok yüklü miktarda para olduğu halde ülke dışından birinin (mesela sizin) yardımınız olmadan o parayı oradan çıkaramayacak mağdur sesli bir eposta. Ya da hiç haberiniz olmadığı halde güya çekilişine katılıp da en büyük ikramiyeyi kazandığınızı haber eden bir eposta.

Sakın taş attım da kolum mu yoruldu demeyin. Onun yerine şöyle düşünün: Bana neden bu kadar para vermek istesinler ki?

Çünkü aslında size o parayı verecek kimse yok. Öyle bir para da. Ama masraflar, vergiler, vb diye sizden azar azar para tırtıklayacak uyanıklar, Nijerya’daki internet kafelerde sizin zokayı yutmanızı bekliyorlar.

Türkiye sanal alemde yerini ne tür bir rol ile alacak, bu henüz belli olmadı. Gönül elbette ki Türk Kültürüyle, Türk Tarihiyle çelişmeyecek bir şekilde gerçekleşsin istiyor. Her ne kadar bugün geldiğimiz düzey olumsuz sinyaller veriyorsa da…

Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik Eki'nde yayınlanmıştır (27 08 2005)

Hiç yorum yok: