Tahmin yapmak eskiden belki bir sanattı ancak kapitalist sistem içinde tahminin kendisi kirli oyunlara alet edilen bir olgu haline geldi. Ayakları yere basmayan tahminler, yatırımcıları yanlış yönlendirmeye ya da belli alanlara yatırım yapmaya zorlamakta. Sonuçta kazanan o tahminleri yapanlar ya da yaptıranlar oluyor; yatırımı yapanlar değil.
Ülkemizde iki cildi de yayınlanan John Perkins’e ait Bir Ekonomik Tetikçinin Anıları (April Yayıncılık) kitabının özünde kapitalist düzenin doğal kaynaklara sahip ülkelerin kaynaklarını nasıl ele geçirdiği anlatılmaktadır. Gerçi bu bilgiler çok-satar listesine giren kitaplara dönüşecek kadar ayağa düştüğüne göre çoktan demode olmuştur diye düşünülebilir ama bugün hala az ya da çok geçerli olduğunun göstergeleri de mevcut (örneğin bakınız Irak’ın ele geçirilişi).
Kitapta bahsedilen metodoloji kabaca şöyle çalışmaktadır: Doğal kaynaklara sahip ancak ondan istifade edip kalkınamamış ülkelere danışmanlık veren çokuluslu ABD şirketleri öncelikle ülkenin gelecek beş, on, yirmi yıllık sosyal, demografik ve ekonomik büyüme tahminleri yaparlar. Buna göre ülkenin gereksinim duyduğu altyapı yatırımları tespit edilir (bu altyapı gereksinimleri yollardan, konutlara, enerji santrallerine kadar geniş bir yelpazededir). Bu altyapıları kuracak imkanı olmayan, ama sahip olduğu doğal kaynak nedeniyle gelişme potansiyeli olan ülkeler, bu tablo karşısında, yine ABDli çokuluslu şirketlere ya da onların desteklediği yerel büyük şirketlere bu altyapıları kurma ihaleleri verilir. Karşılık olarak da devletler doğal kaynaklarını belli bir süre için bu ABDli şirketlere devrederler.
Tahmin edileceği gibi “ya deve ya deveci ya da padişah ölür”, o kadar uzun sürede önden tahminleri yapılan büyümeler gerçekleşemez, ancak o altyapılar kullanılmayacak da olsa kurulur ya da yarı kurulur. Her durumda doğal kaynaklar sömürülür.
Bu tahmin oyunu teknoloji, bilişim dünyasının da başına bela bir olgu. Bir süre önce internetin sükse yaptığı son onbeş yılda elektronik ticaretin büyümesi konusunda hangi tahminlerde bulunulmuş ve buna karşılık gerçekleşen figürler ne çıkmış diye bir araştırayım dedim. Karşıma ilginç bir tablo çıktı.
Tahmin yapan ve tahmin yapma konusunu profesyonel bir hizmet olarak sunan firmalar da dahil olmak üzere hiçbir kişi ya da kuruluş tahmin yaptığı konuyla ilgili olarak zamanı geldiğinde arkasına dönüp de gerçekleşen figürlerin ne olduğunu araştırma zahmetine bile katlanmamış.
Diyelim ki 1995 yılında şöyle bir tahmin yapılmış olsun: 2000 yılında toplam global e-ticaret hacmi 1 Trilyon dolar olacak. 2000 yılına gelindiğinde ne kadarlık bir e-ticaret yapıldığı konusunda hiçbir bilgi yok. Dolayısıyla da beş sene önce tahminde bulunan firmanın bu çalışmasının ne kadar doğru çıktığı hakkında bir yorum yapmak mümkün olmuyor. İşin ilginci bu firmalar bugün de örneğin 2015 için benzer tahminlerde bulunmaya devam ediyorlar.
Yapılan bu tahminler sadece yukarıdaki örnekte olduğu gibi sayısal olgularla sınırlı da değil. 1996 yılında ABD’de katıldığım bir konferansta gelecek beş-on seneye damgasını vuracak beş teknolojiden bahsediliyordu ve bunlar içinde tv, bilgisayar ve telefonun artık farklı birer cihaz olmaktan çıkıp tek bir cihaz haline geleceği söyleniyordu. Bugün bu cihazlar hala ayrı ayrı yerlerini koruyorlar. O gün bu stratejiye yatırım yapmış olanlar ise avuçlarını yaladı.
Tahmin yapmak eskiden belki bir sanattı ancak kapitalist sistem içinde tahminin kendisi kirli oyunlara alet edilen bir olgu haline geldi. Ayakları yere basmayan tahminler, yatırımcıları yanlış yönlendirmeye ya da belli alanlara yatırım yapmaya zorlamakta. Sonuçta kazanan o tahminleri yapanlar ya da yaptıranlar oluyor; yatırımı yapanlar değil.
Elbette ki gelecek ile ilgili adım atmadan önce tahmin yapma müessesine başvurulmalı. Ancak bu müessese suistimal edilmemeli. Teknoloji dünyası bunun son örneğini 90lı yılların ikinci yarısında gördü. Yapılan tahminlerin de şişirmesiyle diyelim ki bir kaç ürünü/firmayı doyuracak alanlara düzinelerce ürün/firma için yatırım yapıldı. Sonuçta ya o firmaların hepsi birden battı ya da sadece birkaç tanesi ayakta kaldı ve yatırım yapılan diğer firmalar yok oldu.
Şimdi 2009 yılıyla birlikte teknolojide global olarak yeni bir şahlanış potansiyeli var. Eğer benzer hatalar 2009-2012 döneminde de yapılırsa, bu kez dünyayı öyle Afganistan ya da Irak’taki gibi bölgesel savaşlar bile kurtaramaz. Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkması kaçınılmaz hale bile gelebilir.
Ülkemizde iki cildi de yayınlanan John Perkins’e ait Bir Ekonomik Tetikçinin Anıları (April Yayıncılık) kitabının özünde kapitalist düzenin doğal kaynaklara sahip ülkelerin kaynaklarını nasıl ele geçirdiği anlatılmaktadır. Gerçi bu bilgiler çok-satar listesine giren kitaplara dönüşecek kadar ayağa düştüğüne göre çoktan demode olmuştur diye düşünülebilir ama bugün hala az ya da çok geçerli olduğunun göstergeleri de mevcut (örneğin bakınız Irak’ın ele geçirilişi).
Kitapta bahsedilen metodoloji kabaca şöyle çalışmaktadır: Doğal kaynaklara sahip ancak ondan istifade edip kalkınamamış ülkelere danışmanlık veren çokuluslu ABD şirketleri öncelikle ülkenin gelecek beş, on, yirmi yıllık sosyal, demografik ve ekonomik büyüme tahminleri yaparlar. Buna göre ülkenin gereksinim duyduğu altyapı yatırımları tespit edilir (bu altyapı gereksinimleri yollardan, konutlara, enerji santrallerine kadar geniş bir yelpazededir). Bu altyapıları kuracak imkanı olmayan, ama sahip olduğu doğal kaynak nedeniyle gelişme potansiyeli olan ülkeler, bu tablo karşısında, yine ABDli çokuluslu şirketlere ya da onların desteklediği yerel büyük şirketlere bu altyapıları kurma ihaleleri verilir. Karşılık olarak da devletler doğal kaynaklarını belli bir süre için bu ABDli şirketlere devrederler.
Tahmin edileceği gibi “ya deve ya deveci ya da padişah ölür”, o kadar uzun sürede önden tahminleri yapılan büyümeler gerçekleşemez, ancak o altyapılar kullanılmayacak da olsa kurulur ya da yarı kurulur. Her durumda doğal kaynaklar sömürülür.
Bu tahmin oyunu teknoloji, bilişim dünyasının da başına bela bir olgu. Bir süre önce internetin sükse yaptığı son onbeş yılda elektronik ticaretin büyümesi konusunda hangi tahminlerde bulunulmuş ve buna karşılık gerçekleşen figürler ne çıkmış diye bir araştırayım dedim. Karşıma ilginç bir tablo çıktı.
Tahmin yapan ve tahmin yapma konusunu profesyonel bir hizmet olarak sunan firmalar da dahil olmak üzere hiçbir kişi ya da kuruluş tahmin yaptığı konuyla ilgili olarak zamanı geldiğinde arkasına dönüp de gerçekleşen figürlerin ne olduğunu araştırma zahmetine bile katlanmamış.
Diyelim ki 1995 yılında şöyle bir tahmin yapılmış olsun: 2000 yılında toplam global e-ticaret hacmi 1 Trilyon dolar olacak. 2000 yılına gelindiğinde ne kadarlık bir e-ticaret yapıldığı konusunda hiçbir bilgi yok. Dolayısıyla da beş sene önce tahminde bulunan firmanın bu çalışmasının ne kadar doğru çıktığı hakkında bir yorum yapmak mümkün olmuyor. İşin ilginci bu firmalar bugün de örneğin 2015 için benzer tahminlerde bulunmaya devam ediyorlar.
Yapılan bu tahminler sadece yukarıdaki örnekte olduğu gibi sayısal olgularla sınırlı da değil. 1996 yılında ABD’de katıldığım bir konferansta gelecek beş-on seneye damgasını vuracak beş teknolojiden bahsediliyordu ve bunlar içinde tv, bilgisayar ve telefonun artık farklı birer cihaz olmaktan çıkıp tek bir cihaz haline geleceği söyleniyordu. Bugün bu cihazlar hala ayrı ayrı yerlerini koruyorlar. O gün bu stratejiye yatırım yapmış olanlar ise avuçlarını yaladı.
Tahmin yapmak eskiden belki bir sanattı ancak kapitalist sistem içinde tahminin kendisi kirli oyunlara alet edilen bir olgu haline geldi. Ayakları yere basmayan tahminler, yatırımcıları yanlış yönlendirmeye ya da belli alanlara yatırım yapmaya zorlamakta. Sonuçta kazanan o tahminleri yapanlar ya da yaptıranlar oluyor; yatırımı yapanlar değil.
Elbette ki gelecek ile ilgili adım atmadan önce tahmin yapma müessesine başvurulmalı. Ancak bu müessese suistimal edilmemeli. Teknoloji dünyası bunun son örneğini 90lı yılların ikinci yarısında gördü. Yapılan tahminlerin de şişirmesiyle diyelim ki bir kaç ürünü/firmayı doyuracak alanlara düzinelerce ürün/firma için yatırım yapıldı. Sonuçta ya o firmaların hepsi birden battı ya da sadece birkaç tanesi ayakta kaldı ve yatırım yapılan diğer firmalar yok oldu.
Şimdi 2009 yılıyla birlikte teknolojide global olarak yeni bir şahlanış potansiyeli var. Eğer benzer hatalar 2009-2012 döneminde de yapılırsa, bu kez dünyayı öyle Afganistan ya da Irak’taki gibi bölgesel savaşlar bile kurtaramaz. Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkması kaçınılmaz hale bile gelebilir.
Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 31 10 2008
1 yorum:
"Üçüncü Dünya Savaşı'nın çıkması kaçınılmaz hale gelebilir"
"Abla" yazarın bu tahminin çıkmamasını diler.
Yorum Gönder