Fikir aslında potansiyel bir eser olduğu için bir gizil değere sahiptir. Potansiyel değeri vardır yani. O değer ancak fikir eser formuna dönüşebilirse ortaya çıkar. Eser haline dönüşmediği sürece o haliyle kimsenin işine yaramaz.
Fikirlerin mülkiyeti olur mu? Ülkemizde telif haklarına verilen bir başka isim de fikri mülkiyet (hakları). Örneğin FikriMulkiyet.com sitesinde konuyla ilgili yapılan temel açıklamada şöyle deniyor: “Telif hakları, eserin meydana getirilmesiyle kendiliğinden doğar”.
Bir başka deyişle telif hakkı aslında fikrin eyleme geçmesi sonucunda oluşan eserle ilgili. Daha doğru bir ifade kullanmak gerekirse, fikri mülkiyet hakları dediğimizde aslında eser mülkiyet hakkını kastediyoruz.
Eğer benim eser haline getirildiğinde çok büyük bir maddi getiri sağlayacak fikrim varsa ve halihazırda fikir düzeyindeyse, bu fikrin bir mülkiyeti olabilir mi?
Aslında olamaz. Bunun bir başka nedeni de şu değil mi? Aynı fikri bir başkası da benim gibi düşünmüş ve zihninde geliştirmiş olabilir. Dikkat; henüz bu birbirini tanımayan iki kişinin de zihninde yer alan ve “bir eser” haline getirilmemiş, “fikir formatında” beklemekte olan olgu sahiplenilebilir mi? Alınıp satılabilir mi? Cevap evet ise “fikir düzeyindeki bu olgunun” sahibi bu iki kişiden hangisi olacak? İlk harekete geçen mi?
Bilişim dünyasında pratikte bakıldığında fikirlerin hiçbir değeri yoktur. Ancak o fikirlerin gerçekleştirilmiş formları olan eserlerin bir değeri vardır. 90lı yıllarda izlediğimiz küçük yazılım firmalarının internet teknolojilerini baz alarak yapmaya heveslendikleri işleri yansıtan dot-com çılgınlığı sürecinde her ekibin hayata geçirmek için yola çıkmış olduğu fikirler vardı.
Piyasa o denli ham, potansiyel kar beklentisi o denli yüksekti ki, cebinde para olan sektör içi ya da dışı firma ya da yatırımcılar bu fikirlerin esere dönüştürme sürecini finanse ederek sonuçta ortaya çıkacak potansiyel eserlerin pay sahibi oldu. Bu maceralardan belki de yüz tanesinin doksan küsür tanesi hezimetle sonuçlandı; o firmaları ve ürünlerini ya hiç duymadık ya da duyar gibi olduk ama geldikleri gibi gittiler.
Öte yandan olgunun “fikir formundaki” halinin teliflik bir değer içermesi bir başka tartışmayı gündeme getirecektir. O da kişinin o parlak fikri oluşturma sürecinde kullanmış olduğu çok çeşitli kaynakların sahiplerine de mülkiyetten paylarına düşeni vermesi zorunluluğu. Diyelim ki bir üniversitede lisans sonrası eğitim alıyorsunuz ve kendi alanınızla ilgili hayata geçirildiğinde maddi imkanlar sağlayacak bir fikir geliştirdiniz ve bunu yaparken de üniversitenin pek çok kaynağını kullandınız (bilgisayarlarını, elektriğini, kütüphanesini vb). Bu durumda o fikir ne kadar bütünüyle size aittir? Ne kadarı üniversitenin payıdır?
İçinde bulunduğumuz dijital dünyada bu tür kavramları yeniden gözden geçirmek ve dijital kültürün getirmiş olduğu koşulları inceleyerek mevcut standardları, kanunları, açıklamaları elden geçirmek gerekmektedir.
Fikir aslında potansiyel bir eser olduğu için bir gizil değere sahiptir. Potansiyel değeri vardır yani. O değer ancak fikir eser formuna dönüşebilirse ortaya çıkar. Eser haline dönüşmediği sürece o haliyle kimsenin işine yaramaz.
Her insanın aklında kendi ilgi alanlarıyla ilgili pek çok ileriye götürücü fikirleri vardır. Bir süreci daha düşük maliyetle yapmayı sağlatacak ya da daha çok getiri elde etmeye neden olacak. Ancak bunlar hayata geçirilmediği sürece sadece birer fikirdir. O kadar.
Ülkemizde telif haklarına ya da entellektüel mülklere “fikri mülkiyet” demek şeklen hatalı ancak zihinlerde yer etmiş olduğu anlam itibariyle doğru görünüyor. Fikri mülkiyet dediğimiz zaman hiçbirimizin aklına fikir düzeyindeki bir olgunun telifi gelmiyor. Daha ziyade bir fikirden yola çıkılarak ortaya çıkarılmış bir eseri ve o eserin telif haklarıdır aklımıza gelen (ki bu doğrudur).
Bu tıpkı Windows’u kapatmak için BAŞLAT yazan düğmeye basmak gibi. Adı yanlış ama doğru çalışıyor ve beklenen işlevi yerine getiriyor. Yıllarca eyleme geçirmediği halde düşündüğü için suçlanan ve cezalandırılan düşünce suçluları ise aynı olgunun bir başka açıdan bakıldığında görülen çarpık tablosudur.
Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 16 01 2009
1 yorum:
Ne zaman "fikrî mülkiyet" sözkonusu edilse, "abla"nın aklına ilk gelen; yıllar önce Cumhuriyet Bilim Teknik Eki'nde okuduğu, çamaşır leğenindeki suya konarak kullanılan, yaydığı 10 miliamperlik elektrik dalgalarıyla deterjana -dahi- gereksimin duymaksızın "çamaşır yıkayacak", tenis topu büyüklüğünde bir cihaz, ve "devrim niteliğindeki buluş"tan bir daha söz edilmeyişi...
Yorum Gönder