Cuma, Ekim 30, 2009

INTERNET 40, DEVRİM 48 YAŞINDA

Hemen hemen aynı zamanlarda gerçekleştirilen iki mucize. Amerika menşeili olan ortaya çıkışından kırk yıl sonra tüm dünyayı sarmış durumda, Türkiye menşeili olan diğeri ise kırk sekiz yıldır yalnızlığa mahkum edilmiş durumda! Peki ama neden?


29 Ekim 1969 günü Los Angeles’taki UCLA üniversitesindeki
araştırma görevlileri yeni icat etmiş oldukları bilgisayarın ekranına daha iki harf yazmışlardı ki bilgisayar çalışmaz hale geldi. Amaçları 314 mil uzaklıktaki Stanford Üniversitesi’ndeki bilgisayara bağlanmaktı ve bunun için karşıdaki bilgisayara giriş yapmaları gerekiyordu (yani LOGIN olmaları). Oysa bilgisayar daha LO yazıldığında çalışmaz hale geldi (teknik jargonla belirtmek gerekirse “göçtü”).

Bundan sekiz yıl önce 29 Ekim 1961 günü Ankara’da, TBMM’nin önünde özel bir kutlama vardı. 4,5 ay gibi kısa bir sürede adeta yoktan varedilmiş Türkiye’nin yaptığı ilk otomobil olan Devrim arabalarının iki numunesi meclis bahçesinde cumhurbaşkanı ve projenin fikir babası Cemal Gürsel’i bekliyordu.

Araçlardan birisi siyah diğeri bej renkliydi. Eskişehir’de yapıldığı yerden Ankara’ya tren ile getirilmişti ve yolda herhangi bir yangın tehlikesine karşı (trenler kömürle çalışıyordu) araçların benzin depolarındaki benzin azaltılmıştı. Lokomotife daha yakın olan siyah araçtaki benzin çok azdı.

Ankara’ya getirilen araçlar meclis binasının önünde cumhurbaşkanının gelmesi beklenirken siyah araçtaki benzinin yetersizliği anlaşıldı ne yazık ki ne cumhurbaşkanı gelip araca binmeden önce benzin dolduracak zaman bulundu; ne de cumhurbaşkanının içinde yeterince benzin olan bej araca binmesi sağlanabildi.

Sonuçta, 200 metre giden siyah araç herkesin şaşkın bakışları altında olduğu yerde durdu. Her ne kadar cumhurbaşkanı bej araca alınıp, gün boyunca planlanmış tüm törenlere o araçla intikal etse de ertesi gün gazetelerde çıkan “Devrim Yolda Kaldı” başlığı ve onun altını süsleyen yanıltıcı detaylar Türkiye’nin daha 1961 yılında otomotiv sektörüne yüzde yüz yerli malı araç üretimiyle girmesini engelledi.

Yıllar sonra Devrim’in öyküsünü gazetelerden okurken, hala gazetelerin yanıltıcı bir şekilde araca benzin deposu yapılmasının unutulduğu bilgisi beni çok düşündürmüştü. Oysa sonradan unutulan şeyin depo değil benzin olduğunu öğrendim. Ve buna karşı ülkenin gösterdiği tepkiye bir anlam veremedim. Hala verebilmiş değilim. Arabaya benzin konulması unutuldu diye 20. yüzyılın en büyük sektörlerinden olan otomotiv alanında Türk yapımı üretim yapmamak.

Bu ne büyük bir ceza! Eğer bu mentalite geçerli olsaydı, 29 Ekim 1969 günü daha LO yazdıklarında karşılarında çalışmaz hale gelen bilgisayarları gördüklerinde UCLA’daki bilim adamlarının “Tamam yaa işte çalışmıyor; hadi bırakıp evimize gidelim” demeleri gerekmez miydi?

Peki fark nerede? Devrim Yolda Kaldı diye günün manşetini patlatan ve bu nedenle belki de kendilerine güzel bir kariyer sağlayan üç beş gazete(ci)nin, kendi vizyonlarını aştığı için, ezber bozduğu için projenin karşısında duran güya sorumluluk sahibi bürokratların geleceği, koca ülkenin geleceğini nasıl olur da bu kadar olumsuz yönde etkileyebilir? Bir ülke, bir sistem buna karşı nasıl mağlup olur?

29 Ekim 1969’da California’da bilim adamlarının karşılarına çıkan zorluklar karşısında durmadan, yılmadan çalışmaları ve bu sorunları aşmalarının temelinde projenin ifade ettiği anlam yatmaktaydı. Sovyetlerden gelecek herhangi bir tehlikeye karşı mücadele edebilmek! Bir otomobil yapmak neden o günlerde tüm ülkeye tek bir anlam ifade edemedi?

Daha LO yazarken çalışmaz hale gelen, 314 mil uzaklıktaki bir bilgisayarla iletişim kuramayan o proje kırk yıl içinde gelişerek bugün Internet adıyla dünya üzerinde milyarlarca insanın gündelik hayatına yön veren bir teknoloji bileşeni olarak ve tek bir ülkenin sınırlarını aşarak yeryüzü kültürünün bir parçası halini almıştır.

48 yıl önce cumhurbaşkanını tüm gün boyunca Ankara’daki Cumhuriyet Bayramı törenlerine taşıyan bej renkli Devrim Arabası ise bugün tek başına Eskişehir’de TÜLOMSAŞ’ın (Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi AŞ) müzesinde sergilenmekte. 48 yıl sonra inatla çalışıyor ve ne yazık ki bu bize hala bir anlam ifade edemiyor!

Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1180) - Ooof Off Line Köşesi - 30 10 2009

2 yorum:

fairway dedi ki...

10 numara bir yazı olmuş. Tebrikler...

Unknown dedi ki...

SAYIN YILMAZ BÜYÜKERŞEN, BU KONUYA DA BİR EL ATSIN HELE, OMUZ VERENİMİZ ÇOK OLACAKTIR.