Salı, Ocak 12, 2010

İNSAN BİR AVATAR MI?

Acaba bugün (sanal dünyada ya da bilim kurgu ürünlerde) kendi yarattığı avatarları yöneten pozisyonunda olan zeka gücüne sahip varlık konumundaki insanlar daha üst bir zeka gücü sahibi varlıkların avatarları olabilir mi?


ABD’li yönetmen James Cameron’un sinemada teknik bir devrim yaratan filmi sayesinde “avatar” kelimesi herkesçe bilinir hale geldi. Oysa daha önce Avatar isimli çizgi film serisi sayesinde çocuklar, dijital dünyadaki kullanımı itibariyle de sanal dünya müdavimleri bu kelimeye aşina idi.

Avatar aslında Hinduizm’den devşirme bir kelime. Basit olarak tanrıların yeryüzüne indiklerinde büründükleri fiziksel şekil anlamına gelmektedir. Dijtal dünyada avatar daha ziyade oyunlarda ya da sanal ortamlarda bireyin kendisini temsil etmesi için yarattığı karakterdir.

Popüler internet sitelerinden olan ve dünyanın bir tür simülasyonu şeklinde yorumlanabilecek SecondLife’da her bir üye bir avatara sahip olur. Ona verdiği komutlarla SecondLife’da “yaşar”. Ya da popüler konsol oyunlarından Nintendo Wii’de oyuncu önce kendisine bir avatar seçer ve elindeki cihazlarla yaptığı hareketler avatar tarafından oyuna yansıtılır.

Avatar olgusu sinemada daha önce Matrix üçlemesinde karşımıza çıktı. Daha sonra Bruce Willis’in son filmi Suretler ile Cameron’un son filmi Avatar filmlerinde. Her üç durumda da orijinal avatar deyiminin işaret ettiği anlamla paralellik arz eden bir durum var. Avatar’ı (ya da “bir başka” dünyanın doğal üyesini) uzaktan yöneten asıl zeka sahibi varlık, fiziksel olarak uzak bir mekanda ya da kendi doğal dünyasındadır. Avatar’ı yönetirken başka bir işle uğraşamaz. Avatar kullanmanın en büyük avantajı avatarın içinde bulunduğu sanal dünyada olanlar avatarın başına gelmesidir. Onu yöneten zeka sahibi varlık ise nispeten daha güvenlikli bir ortamda, bir tür trans halindedir.

Matrix filminde avatarın başına gelenler onu yöneten zeka sahibi varlığı da etkileyebilir. Suretler filminde normal şartlarda böyle bir durum yoktur ama geliştirilen özel bir teknoloji avatar üzerinden zeka sahibi varlığı da etkileyebilmekte, onu öldürebilmektedir. Avatar filminde ise iş bir kademe daha ileri götürülmekte ve zeka sahibi varlık, kendi doğal varlığını terk ederek, yönettiği avatarın içine girebilmekte(?) ve artık avatar zeka sahibi o varlık haline gelmektedir.

Avatar aslında televarlık olgusunun daha popülerlik kazanmış bir ismi olarak yorumlanabilir. Televarlık, teknolojik imkanlar sayesinde zaman ve/veya mekanda farklı bir konumda olabilmekle ilgili. Bu açıdan değerlendirildiğinde örneğin görüntülü/görüntüsüz telefon görüşmeleri de bir tür televarlık olma imkanıdır. Bir telefon görüşmesi sayesinde bulunduğunuz yerden binlerce kilometre uzaktaki birisinin yanına “gidebilirsiniz”. Hatta zihnimizin sınırlarını biraz daha zorlarsak tarihte bir miras bırakmak da bir tür televarlık olma hali olarak yorumlanabilir (bir yapı, bir sanat eseri ya da bir sonraki nesil, vb).Telefonla yapılan mekanı aşmak ise bir eser bırakmak zamanı aşmak olarak değerlendirilebilir.

Tabii bunlar televarlık olgusunun en ilkel versiyonları. Sanal gerçeklik alanında son yıllardaki gelişmeler kişinin bedenini bir kenara bırakıp zihin gücünü bir başka dünyadaki bir başka varlığa aktarma imkanını sunabilir hale getiriyor. Bugün bilim kurgu alanından giriş yapan bu olgular gelecek onyıllarda gündelik hayatımıza da ulaşacak gibi görünüyor.

Burada tabii evrenin fraktal ya da döngüsel yapısını da dikkate alarak şu soru da sorulabilir. Acaba bugün (sanal dünyada ya da bilim kurgu ürünlerde) kendi yarattığı avatarları yöneten pozisyonunda olan zeka gücüne sahip varlık konumundaki insanlar da daha üst bir zeka gücü sahibi varlıkların avatarları olabilir mi?

Düşünce, zeka ya da ruh gibi isimlerle adlandırılan şeyler insan denilen avatarlarla onları kendi doğal dünyasında yönetmekte olan üst varlıklar arasındaki iletişim kanalı mı? Beden fiziksel ömrünü tamamlandığında bu iletişim üst varlık tarafından bir başka bedene mi geçmekte? İnsan avatarların bu durumu tespit etmemesi için üst varlık konumundakiler o nedenle mi bir önceki bedende yaşanan deneyimi bir sonraki bedene transfer etmiyor?

Dan Brown’ın son kitabı olan Kayıp Sembol’de yan konulardan biri olarak tanıttığı noetik bilim alanı acaba bu alandaki soruları cevaplamada yardımcı olabilir mi?

Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1190) - Ooof Off Line Köşesi - 08 01 2010

2 yorum:

senbilirsinabla dedi ki...

"Abla", yazarın 18.12.2009 ve 25.12.2009 tarihli yazılarını da okur: Kendisinin, korkuyu, bağlı olarak öfkeyi reddederek çıktığı yolu, farklı yoldan -sorarak, teoriler üreterek, kurarak- izleyen yazarla, sonunda aynı yere ulaşacakları bilinciyle "insan bir avatar mı?" sorusunu yanıtlar: "İnsan bir avatar" der, "ama kendi kendisinin avatarı: Dünyanın titreşimini etkilemek ve böylece kuantum sıçrayışı için gerekli enerji birikimini yaratmak üzere, bu projede rol almayı seçip, örtülü bilinçle geldiği "yaşamlarının sonuncusunda", üst boyuta geçişini sağlayacak -Dünya ile aynı frekansta- titreşime ulaştıkça bilinci de örtüsünden sıyrılacak, kendi kendisinin avatarı..."

Ahmet Hamamcıoğlu dedi ki...

insan : "yol " a çıktıktan hemen sonraki "ilk basamaklarda " doga ile bütünleşen varlık ,yaklaşık 1000 yıl önce " tayy-i mekan " ve " tayy-i zaman" " method"larını geliştiren ve " sırdaşlarına" öğreten -zaman ve mekanda yolculuk eden varlık - kuantum değil atomun adı yok iken -zaman ve mekanda sıçrayan "üst varlık" , "balçıktan yaratılan ve kendi ruhumdan üflediğim ve halefim "dediği varlık , avatar ( ve bin yıl sonra karşımıza çıkacak diğer kavramlarla ) kıyas dahi edilemez .
Ruh : " fena " halinde , ruhumuzu " teslim " ettiğimizde,diğer "sadık " ruhlar ,geçici bir süre " belkide " organik bedeni kullanmak amacıyla vb,nedenlerle ,geçici bir süre " kabz " edilebilirmi ? Bunlar " sırlar " kitaplığına girip gerekli kitapları okuyan ve bu işl iştigal eden " er " kişilerin işleri ( maalesef beim değil ama - 3-4 kez -dismissed olmama ragmen -derslere katılsam belki bizde " yol" da bu güzellikleri yaşar ve " türkce arkadaşalrımıza açıklayabiliriz .
slm ve svg ile ahmet hamamcıoğlu