Internet ile gelen dijital kültür yaşamımızın her alanını değiştiriyor. Elbette kitap da bundan nasibini alacak. Kasım ayı içinde dünya internet devleri (Google, Microsoft) arka arkaya kütüphanelerdeki kitapları elektronik ortama aktarıp, sanal dünya müdavimlerine sunma konusundaki projelerini, girişimlerini açıkladılar. Hatta bazıları kitabevleri ile telif hakkı yüzünden mahkemelik olmayı bile göze alarak.
Peki gerçekten de kitabın geleceğinde ne var? Konuyu irdelemeye aslında iki kavramı birbirinden ayırarak başlamakta fayda var: Kitap; içeriği ve maddesel malzemesi açısından iki ayrı parçanın birleşmesinden oluşmuştur. Kitap dediğimizde her ikisini de kastederiz. Yani yazılmış olan metin ve bu metnin yazılmış (basılmış) olduğu kağıt malzeme.
İnternet, dijitalleşen altyapı, kitabın içeriği ile ilgili değil. Daha ziyade onun maddesel malzemesi olan kağıt ile ilgili. Şimdilik!
O halde akla gelen ilk soru, aynı paradigma ile, dijital yaşamda kağıdın yerini ne alacak olabilir. Oysa biraz daha dramatik bir bakış açısı, öncelikle şunu sorgulamalıdır: Bir kitap içeriğinin, bir maddesel malzeme ile birlikte sunulmak zorunda mıdır? Kitabın kitap olması için bu kaçınılmaz bir ilişki midir? Cevaplaması zor bir soru.
Kağıt şimdiye de icat edilmiş en pratik maddesel malzeme; biraz da öyle olduğu için yeryüzü kültüründe bu kadar uzun süre yazılı ve basılı malzemeye altyapı oluşturdu.
Bugün dijital kültür içinde bu alanda yönlendirici konumunda olanlar ya da buluşu ile yönlendirici konumuna yükselmek isteyenler işte bu temel olguya cevap bulmak zorunda.
Bugüne dek bu alanda neler yapıldı?
Süreç tahmin edileceği üzere çok yavaş ilerledi. Önce kağıda basılı kitaplar internetten satışa sunuldu. Daha sonra elektronik kitap kavramı öne sürüldü. Kağıt değil de kitabın bütünü ele alındı ve elektronik kitap okuyucusu cihazlar icat edildi.
Doğal olarak insanların verdiği tepki olumsuzdu : Çünkü insanlar kitabın ruhunun yok olmasını istemiyor. Kitabı kitap yapan şey sadece onun içinde yazanlar, çizilenler değil. Kitabın cildi de, kapağının rengi de, selülozun kokusu da kitabı kitap yapan unsurlar içinde geliyor. Kitap “tüketicisi” sadece içeriğin değil bu unsurların da “tüketicisi”. Hal böyle olunca bu unsurların yer almadığı bir “kitap” kitap olmaktan çıkıyor.
Bugün hala dünya devlerinin yeniden içeriğe odaklı bir strateji ile kütüphaneleri elektronikleştirmeye, kütüphanelerde bulunan kitapları internet kullanıcılarına sunma yoluna meylettikleri görülmekte. Bu strateji ne yazık ki kitapçoksevelerine hitap edecek sonuçlar üretmeyecek. Daha ziyade içindeki bilgilere gereksinim duyan, o bilgileri başka bilgilerle birleştirerek, amacına ulaşmaya çalışan “bilgi arayıcıları” bu stratejinin sonucunda sunulacak hizmetlerden yararlanabiliyor olacak.
Peki kitapçoksevelerinin derdi nasıl çözülebilir? Daha önce burada da bahsedilmiş olan elektronik-kağıt bir çözüm oluşturabilir mi? Ya da başka bir çözüm?
Elektronik kağıt şimdiye dek gündeme gelen kavramlar içinde çözüme en yakın buluş gibi görünüyor. Ancak sadece e-kağıdın kullanılması kitapçokseverinin selülozdan feragat etmesi anlamına gelmez diye düşünüyorum. E-kağıt olsa olsa gazete, dergi gibi yayınlara malzeme olabilir.
Aradaki farkı kapatmak üzere başka imkanlara da başvurulmalı. Kitap ne yazık ki görsel algılama temeline oturmuş durumda. Onu işitsel hale çevirmek büyük bir felaket olur (örneğin kitap metinlerini kasede okumak gibi). Öte yandan e-kağıt kalıcı bir çözüm olmaktan ziyade bana geçiş dönemi aracı olacak gibi geliyor. Peki nihayetinde ne olacak?
Holografik çözümlerin kitabın maddesel yanının yerini alması e-kağıt gibi bir çözüme göre hem daha ucuz hem de kullanımı daha kolay olacaktır. Böylece çok basit araçlarla (bir gözlük, parmağınıza takacağınız bir dikiş yüksüğü benzeri araç) kitap okuma keyfi 21. yüzyıla taşınabilir. Bir kitapla yapabileceğiniz tüm fiziksel şeyleri holografik kitapla da yapabilirsiniz. Ona dokunabilir; sayfalarını çevirebilirsiniz.
Geriye selülozun tadı kalıyor. Elbette şöyle düşünmek içimize su serpebilir: Bu kadar şey icat edecek olanlar, selülozun tadını da resmin içine dahil edecek bir mekanizma bulabilir.
Dileyelim ki öyle olsun!
Peki gerçekten de kitabın geleceğinde ne var? Konuyu irdelemeye aslında iki kavramı birbirinden ayırarak başlamakta fayda var: Kitap; içeriği ve maddesel malzemesi açısından iki ayrı parçanın birleşmesinden oluşmuştur. Kitap dediğimizde her ikisini de kastederiz. Yani yazılmış olan metin ve bu metnin yazılmış (basılmış) olduğu kağıt malzeme.
İnternet, dijitalleşen altyapı, kitabın içeriği ile ilgili değil. Daha ziyade onun maddesel malzemesi olan kağıt ile ilgili. Şimdilik!
O halde akla gelen ilk soru, aynı paradigma ile, dijital yaşamda kağıdın yerini ne alacak olabilir. Oysa biraz daha dramatik bir bakış açısı, öncelikle şunu sorgulamalıdır: Bir kitap içeriğinin, bir maddesel malzeme ile birlikte sunulmak zorunda mıdır? Kitabın kitap olması için bu kaçınılmaz bir ilişki midir? Cevaplaması zor bir soru.
Kağıt şimdiye de icat edilmiş en pratik maddesel malzeme; biraz da öyle olduğu için yeryüzü kültüründe bu kadar uzun süre yazılı ve basılı malzemeye altyapı oluşturdu.
Bugün dijital kültür içinde bu alanda yönlendirici konumunda olanlar ya da buluşu ile yönlendirici konumuna yükselmek isteyenler işte bu temel olguya cevap bulmak zorunda.
Bugüne dek bu alanda neler yapıldı?
Süreç tahmin edileceği üzere çok yavaş ilerledi. Önce kağıda basılı kitaplar internetten satışa sunuldu. Daha sonra elektronik kitap kavramı öne sürüldü. Kağıt değil de kitabın bütünü ele alındı ve elektronik kitap okuyucusu cihazlar icat edildi.
Doğal olarak insanların verdiği tepki olumsuzdu : Çünkü insanlar kitabın ruhunun yok olmasını istemiyor. Kitabı kitap yapan şey sadece onun içinde yazanlar, çizilenler değil. Kitabın cildi de, kapağının rengi de, selülozun kokusu da kitabı kitap yapan unsurlar içinde geliyor. Kitap “tüketicisi” sadece içeriğin değil bu unsurların da “tüketicisi”. Hal böyle olunca bu unsurların yer almadığı bir “kitap” kitap olmaktan çıkıyor.
Bugün hala dünya devlerinin yeniden içeriğe odaklı bir strateji ile kütüphaneleri elektronikleştirmeye, kütüphanelerde bulunan kitapları internet kullanıcılarına sunma yoluna meylettikleri görülmekte. Bu strateji ne yazık ki kitapçoksevelerine hitap edecek sonuçlar üretmeyecek. Daha ziyade içindeki bilgilere gereksinim duyan, o bilgileri başka bilgilerle birleştirerek, amacına ulaşmaya çalışan “bilgi arayıcıları” bu stratejinin sonucunda sunulacak hizmetlerden yararlanabiliyor olacak.
Peki kitapçoksevelerinin derdi nasıl çözülebilir? Daha önce burada da bahsedilmiş olan elektronik-kağıt bir çözüm oluşturabilir mi? Ya da başka bir çözüm?
Elektronik kağıt şimdiye dek gündeme gelen kavramlar içinde çözüme en yakın buluş gibi görünüyor. Ancak sadece e-kağıdın kullanılması kitapçokseverinin selülozdan feragat etmesi anlamına gelmez diye düşünüyorum. E-kağıt olsa olsa gazete, dergi gibi yayınlara malzeme olabilir.
Aradaki farkı kapatmak üzere başka imkanlara da başvurulmalı. Kitap ne yazık ki görsel algılama temeline oturmuş durumda. Onu işitsel hale çevirmek büyük bir felaket olur (örneğin kitap metinlerini kasede okumak gibi). Öte yandan e-kağıt kalıcı bir çözüm olmaktan ziyade bana geçiş dönemi aracı olacak gibi geliyor. Peki nihayetinde ne olacak?
Holografik çözümlerin kitabın maddesel yanının yerini alması e-kağıt gibi bir çözüme göre hem daha ucuz hem de kullanımı daha kolay olacaktır. Böylece çok basit araçlarla (bir gözlük, parmağınıza takacağınız bir dikiş yüksüğü benzeri araç) kitap okuma keyfi 21. yüzyıla taşınabilir. Bir kitapla yapabileceğiniz tüm fiziksel şeyleri holografik kitapla da yapabilirsiniz. Ona dokunabilir; sayfalarını çevirebilirsiniz.
Geriye selülozun tadı kalıyor. Elbette şöyle düşünmek içimize su serpebilir: Bu kadar şey icat edecek olanlar, selülozun tadını da resmin içine dahil edecek bir mekanizma bulabilir.
Dileyelim ki öyle olsun!
Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik Eki'nde yayınlanmıştır (26 11 2005)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder