Pazartesi, Kasım 07, 2005

ZORUNLU GAMZE ÖZÇELİK YAZISI


Konunun magazinselliği bir yana, iş Microsoft firmasına ait MSN gibi konuşma ortamları (chat) ve bununların güvenliği gibi konularına kayınca, ben de Gamze Özçelik olayı ile ilgili olarak bu zorunlu yazıyı kaleme alma gereği duydum.

Geçtiğimiz günlerde anladığım kadarıyla birkaç kişi bu görüntüleri internet üzerinde sağa sola gönderdiklerinden dolayı gözaltına alınmışlar, sonra da biri dışında diğerleri serbest bırakılmış.

Akabinde bu tür konuların internette hızla yayılmasına neden olan muhabbet ortamları gündeme geldi. Bunların içinden en popüler olanı da MSN. MSN kişilerin bir kullanıcı adı ile sisteme erişip, dilediği bir kişiyle muhabbet etmesine imkan veren bir ortam. Bu muhabbet etme kavramı da klavye ile birbirine mesaj gönderme şeklinde oluyor. Epostadan farkı, kişilerin o anda bilgisayar başında hazır bulunmaları ve birinin yazdığı mesajı (enter’a basar basmaz) diğerinin ekranında görebilmesi.

MSN ile ilgili olarak da gündeme gelen konu, bu mesajların kayıtlarının MSN’in sahibi olan Microsoft firması tarafından tutulup tutulmadığı yönünde idi.

Microsoft firması da gerekli açıklamayı yaptı ve kayıtları tutmadığını açıkladı.

Ancak tabii bilgi yerine fikir tabanlı düşünenler için bu yeterli olmadı. Çünkü böyle bir altyapıya sahip olup da kimin ne konuştuğu bilgisini bir kenara yazmamak nasıl olabilirdi ki? (Sanırım şöyle bir düşünce var; “ben bile bunun olabileceğini düşünüyorsam, milyar dolarlık bir şirket elbette ki bunu düşünmüş ve uygulamıştır”). Tabii bu kadarını düşünenler acaba şu kadarını da düşünüyorlar mı?

Bu iş lojistik olarak yapılabilecek bir şey mi?

Dünya üzerinde kaç tane MSN kullanıcısı var? Ben bilmiyorum ama sanırım milyonlarca diyebiliriz. Bu sistem günde kaç saat çalışıyor? 24 saat. 24 saat boyunca bu milyonlarca kullanıcıdan sisteme girip, birileriyle muhabbet edenlerin ürettiği mesaj hacmi acaba hangi saklama ünitesinde saklanabilir? Bunun için ne kadarlık bir saklama kapasitesine gereksinim vardır?

Dürüst olalım. MSN gibi ortamlarda yapılan muhabbetlerin içeriği, satır satır, cümle cümle kimsenin umurunda değildir. Ne Microsoft’un ne de ABD’nin ya da dünyanın başka bir şirket, ülke ya da organizasyonunun.

Ancak güvenlik açısından umurunda olan birileri var; umurda olunan bir şeyler de var. Daha önce burada da belirttiğim gibi varlığı ne resmen kanıtlanmış ne de inkar edilmiş bir altyapı var. Echelon. Bu sistem dünya üzerindeki dijital trafiğin büyük bir kısmını “dinleme” yeteneğine sahip. Dijital trafik derken kastettiğim sadece internet muhabbetleri, epostaları değil. Örneğin dijital bir altyapıdan yapılmış telefon görüşmeleri, ya da yollanmış fax metinleri de buna dahil.

Bir daha altını çizmek istiyorum. Echelon’un yaptığı (en azından anlaşılabildiği kadarıyla) trafiği dinlemek ve gerekli gördüğünde içeriğin bir kopyasını edinmek. Yani Echelon dünya üzerinde gönderilen tüm epostları, faksları vb bir yere alıp saklamıyor. Zaten böyle yapsa kendileri dahil kimsenin işine yaramazdı.

Daha ziyade yapılan şey, kritik görülen kelimelerden oluşan bir hazine oluşturmak ve o sırada geçmekte olan trafiğin içinde o kelime hazinesinden bir tanesi var mı yok mu onu kontrol etmek. Eğer varsa onun bir kopyasını detaylı inceleme bölümünün önüne aktarmak.

Örneğin eğer Gamze Özçelik kelimeleri bu sistem açısından önemli kelimeler hazinesine girmişse, bu metin de mutlaka Echelon’un ağına takılmıştır. (Çünkü yazılarımı Dergi’ye eposta ile gönderiyorum). Ağa takıldıysam hangi eposta adresinden, hangi IP’den erişilerek gönderildiği bilgisi de kayıt edilmiştir.

Ama eğer bu metinde kritik kelime hazinesinde bulunan herhangi bir kelime geçmiyorsa, bu metin “dinlenirken” ağa takılmadan yoluna devam edecektir. Ne hangi epostadan gönderdiğim, ne de hangi IP’den eposta gönderdiğim bilgileri de bir yerlere kayıt edilmeyecektir.

Sözün özü gerçek ne yazık ki bir iki renklidir. Rengarenk olan gerçeğin “olasılıklarını” teşkil eden fantastik dünya ögeleridir. Bilgi o olasılıkları yok eder; bilgi-temelsiz fikirler ise onları (belki de) gereğinden fazla renklendirir.

Renkli şeyler de gözlerimizi daha çok kamaştırır. İlgimizi daha çok çeker.

Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik Eki'nde yayınlanmıştır (05 11 2005)

Hiç yorum yok: