Pazartesi, Mart 06, 2006

HERKES SİZİ İZLİYOR


Geçtiğimiz günlerde Genel Kurmay Başkanlığı’nın internet kanalıyla (e-posta ya da web siteleri) dezenformasyon denilen yanlış bilgilerle propaganda yapılmasına yönelik basın açıklaması, internet ve bilgi kalitesi kavramlarına bir kez daha mercek tutulması gerektiğini göstermiş oldu.

Internetin popüler olmaya ilk başladığı 90lı yıllarda “information super highway” (bilgi otobanı) yakıştırması bir dönem kullanıldı ancak geçerli sebeplerden dolayı bu kavram fazla popüler olmadan unutuldu gitti.

Bu sebeplerin en temelinde de “information” (enformasyon, bilgi) kavramı ile internet üzerinde bulunan bilgi kırıntılarının ne kadar ilişkilendirilebileceği ile ilgiliydi.

Bugün internete baktığımızda gördüğümüz tablo şudur:

1- Internette, bireyleri ya da kuruluşları harekete geçirecek, karar almalarını sağlayacak düzeyde bilgi (knowledge) hazır olarak yoktur.
2- Bunun yerine internette kişi ya da kuruluşları bu tür bilgilere ulaşmalarını sağlamak için gerekli olan veri ya da enformasyon kırıntıları yer almaktadır.
3- Internette bu düzeyde bulunan bilgi kırıntılarının tamamı da güvenilir değildir.

Kavramlara gereğinden fazla önem vermede Akdenizliliğimiz tezcanlı davranmamıza neden olur ya konu internet olunca da farklı bir durum yok ortada. Düne kadar internetsizliğin ne demek olduğunu dahi bilmezken bugün internetten öğrendiğimiz her şeye dört elle sarılıp onu doğru olarak kabul etme konusunda da nedensiz bir eğilim var.

İçinde bulunduğumuz çağ bilgi çağı. Hal böyle olunca da en basit mantıkla bu çağdaki en değerli şeyin bilgi olduğunu idrak etmek zor olmasa gerek. Peki bilgi bu denli değerliyse nasıl oluyor da internet gibi bir ortamda bedava ekranımıza kadar geliyor? Bunda bir hin oğlu hinlik yok mu?

Şu örnekleri inceleyelim:

Nijerya aldatmacası denilen epostalar. Daha önce de bu köşede bahsedilmişti. Güya bir Afrika ülkesindeki bir bankada milyonlarca dolarlık bir servet var ve siz o servetin tek varisi olarak parayı tahsil etmeye çağrılıyorsunuz.
E-posta içindeki pazarlama yöntemini kullanarak, hemen ilk ay içinde binlerce dolar kazanmanızı sağlayacak ürünler elinizin altında; yeter ki kabul edin.
Size gönderilmiş olan epostayı en kısa süre içinde en az bilmem kaç kişiye gönderirseniz, Microsoft’un bilgisayarınızda yüklü olan gizli ajan programı size her kişi için yüzlerce dolar para gönderecek – durmayın.

Bu tür bir eposta aldığında bir kişinin şunu düşünmesi lazım; neden ben? Bu soruya verilecek özel bir cevap yoksa bu şu demektir; sizin gibi yüzlercesine, binlercesine daha bu eposta gitti. Bu ne demek? Afrika bu kadar zengin bir kıta mı her gün binlerce kişi varis olarak bir servet almaya kalksın? Ya da onu sizinle paylaşmak isteyen kişi bu kadar çaresiz mi ki hiç tanımadığı birisi ile milyonlarca doları paylaşmak istesin.

Böylece şu temel noktaya ulaşmış oluyoruz: Eğer çevremizde olup bitenler hakkında temel bir bilgiye sahip değilsek, konu ne olursa olsun, aldatılma, oyuna getirilme riski var.

Eğer bilgi çağı deyip durursak ancak bunun ne anlama geldiğini kitlelere izah edemez de 512 hızıyla evlerine ADSL bağlamaları için kendilerini cesaretlendirirsek, bu çocuğun eline tabanca vermekle eş anlama gelir.

Pazardan iki kilo sebze almadan önce üç dört tezgaha bakıp fiyat ve kalite araştırması yapıyoruz da posta kutumuza gelen bir epostanın tuzağına düşüp, onun peşinden gidiyorsak, kabahat biraz da bizde demektir.

Peki ne yapmalı?

Cevap basit.

Bilgi çağındayız. O halde öğreneceğiz. Önce bilgi çağının ne demek olduğunu öğrenmeliyiz ki nasıl hareket edeceğimizi bilelim. İlk defa gireceğiniz bir ortam için önce ne yaparsınız? O ortam hakkında bilgi edinirsiniz ki sakil bir davranışta bulunmayasınız.

Bilgisayarın karşısında tek başınıza internete girerken nasılsa kimse görmüyor diye bilgi çağı kavramını ıskalamaya çalışmayın. Aslında koskoca dünyanın huzuruna çıkıyorsunuz ve herkes sizi izliyor. Gülümseyin; ama kendinizi komik bir duruma sokmayın.

Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik Eki'nde yayınlanmıştır (07 01 2006)

Hiç yorum yok: