Pazartesi, Mart 06, 2006

OLGUN INTERNET


90lı yılların ikinci yarısı. Seattle-ABD’de bir arkadaş ziyaretindeyim. Sabah kalkıp TV’yi açıyorum ve karşıma Bill Clinton’ın eBay temsilcilerine yaptıkları hizmetlerden dolayı bir ödül verişi çıkıyor. Canlı yayın.

Internetin patlama yaptığı yıllar. Her yerde internet konuşuluyor. Internetle ilgili hazırlanan herhangi bir sunumda, Amazon.com, eBay, yahoo!’nun adları geçmezse sunum eksik kabul ediliyor. Al Gore ben internetin babasıyım derken her ne kadar pek çok teknoloji gurusu bıyık altından gülerken, diğer yandan da interneti kitlelere açan hükümetin de Clinton-Gore hükümeti olduğunu çok iyi biliyorlar.

Yıl 2006. Yine ABD’deyim. Bu kez yolum California’nın güneyine düşüyor. Internet nerede? Televizyonda internetle ilgili herhangi bir şey yok – bırakın başkanın çıkıp birine bir ödül vermesini.

Varsa yoksa hızlı internet bağlantısı. Ama her yerde para ile. Starbucks’a gittiniz, kahvenizi içiyorsunuz, sanmayın ki bilgisayarınızı açıp internete girebilirsiniz. Önce T-Mobile’dan bir abonelik almanız gerekiyor.

Kalacağınız hotele gittiniz. Internet erişimi mi? Elbette ki var. Ancak bir şartla; iki dakikası bir dolar.

ABD’nin herhalde yerleşim bölgesi olan hemen her köşesinde mutlaka bir kablosuz iletişim ağı vasıtasıyla internete erişmeniz olası. Ancak bunların hepsi de ücretli. Evinize hızlı internet almak istiyorsanız, bunun da bedeli aylık 15 dolar düzeyinde.

Uzun lafın kısası, internet çılgınlığı bitmiş. Birkaç istisna dışında kazananlar yine bildik isimler. Sadece internet kullanıcısı iseniz kimin neyi kazandığı sizi pek de ilgilendirmiyor aslında.

Bakın kullanıcı olarak internet size ne tür imkanlar sağlıyor?

Hotelinizi internet üzerinden rezerve ederseniz, diyelim ki 180 dolarlık bir odada 60 dolara kalabilirsiniz. Keza araba kiralayacaksanız, günlük 100 dolara kiralayabileceğiniz bir arabayı 30 dolara kiralayabilirsiniz.

Söz araç kiralamadan açılmışken, ilginç bir güven olgusuna da burada değinmeden edemeyeceğim. Hiçbir yükümlülük altına girmeden, oto kiralama firmasından otonuzu kiralamak üzere rezervasyon yapabilirsiniz. Firma sizin kiralamak üzere belirttiğiniz noktaya gitme olasılığınızı, gitmeyerek onları kandırmış olma olasılığınızdan daha yüksek görerek, o noktada istediğiniz aracı hazır bekletiyor.

Daha önce de dediğim gibi; eğer randevu yerine gitmezseniz, kaybedecek bir kuruşunuz bile olmuyor – çünkü sizden kredi kartı istemiyorlar internetten rezervasyon yaparken. Operasyonel akış itibariyle zaten büyük bir olasılıkla sizin gideceğiniz noktada aradığınız türden en az bir araç olacağından, sizin kandırıkçılık oynamanız firmayı pek de etkilemiyor anlaşılan. Bir başka deyişle firmalar aslında operasyonel süreçlerinin yaratmış olduğu kaçınılmaz kaynak israfını, müşteriye katma değerli hizmet olarak yansıtıyor.

Son dönemde internetin yeni gözdesi malum Google oldu. Her ne kadar geçen hafta içinde ABD’de borsanın düşüşe geçmesiyle Google da %10’luk bir değer kaybına uğradıysa da Google’un bu balayı süreci bir süre daha devam edeceğe benziyor.

Google doğal bir hazine şeklinde. Bir yandan size aradığınızı bulup getirirken, diğer yandan kimin neler aradığını da bir kenara not ediveriyor. Örneğin Kasım ayında Türkiye çıkışlı google aramalarında en çok “oyun” kelimesi aranmış. Listede Fenerbahçe, Galatasaray, Gamze Özçelik gibi popüler isimler de var.

Öte yandan internet gibi ortamların terör vb olumsuz amaçlarla kullanılması sürecinde Google da “vatandaşlık görevini” yerine getirebilir. Kimin neyi aramakta olduğu bilgisi bugün sadece devletler için değil, ticari kuruluşlar için de çok değerli bir bilgi. Google’un kendisi bugün tek başına bir “müşteri ilişkileri yönetimi” yapmaya yetecek veri ile dolu.

Gelecek yıllarda beklenmedik gelişmeler ile teknolojinin başdöndürücü gelişimine tanık olmaya devam edeceğiz. Her ne kadar artık internet kelimesinde birleştirdiğimiz teknolojik devrimin gençlik devrini kapatıp olgunluk dönemine girdiğini kabul etsek de krallığı devam ediyor.

Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik Eki'nde yayınlanmıştır (11 02 2006)

Hiç yorum yok: