Pazartesi, Mart 06, 2006

SİZİN ŞİFRENİZ NE?


Kasa sırasında şöyle bir sahneye tanık oldum: Önümdeki müşteri öğle yemeği için tepsisine aldığı yemeklerin parasını banka kartı ile ödemek istedi. Kasadaki görevli, kasanın biraz gerisindeki POS cihazını kullanırken, müşteriye şifresini sordu. Bayan müşteri şifresini yüksek sesle görevliye söyledi. Görevli işlemi tamamladı, kartı iade etti.

Banka kartlarının ilk çıktığı 80li yıllardan beri varolan bir imkan (bankadaki hesabınızda duran parayı kullanarak doğrudan ödeme yapmak) son aylarda TV'lerde çıkan reklamlar vesilesiyle yepyeni bir imkan ya da hizmetmiş gibi tanıtılmakta ve tüketicileri cüzdanlarında nakit taşımak yerine banka kartı kullanmaya sevk etmekte.

Aklınıza ilk gelen soru şu olabilir: Madem yıllardır bu imkan vardı; neden kimse bugüne dek bundan bahsetmedi (ne oldu da şimdi birden revaçta) ?

Bu sorunun temel cevabı enflasyon! Birkaç yıl öncesine kadar bankadaki vadesiz hesabınızda ortalama kaç para tuttuğunuzu anımsayın. Büyük bir olasılıkla mevduatınızı ya bono, dövizde ya da gecelik repoda tutuyordunuz. Aksi taktirde paranız her gün değer kaybediyordu.

Oysa enflasyonun son dönemde tek haneli değerlere düşmesi ile vadesiz hesapta daha çok para tutma "olasılığı" da yükseldi. Bu durumda nakit taşıma (ve onu kaybetme, çaldırtma) riskine karşılık banka kartı kullanmak, önemli bir avantaj olarak karşımıza çıkmakta.

Elbette bir noktayı atlamadan! Şifre.

Yukarıdaki örnekte de olduğu üzere şifrenin uluorta söylenebilecek bir kavram olarak değerlendirilmesi devam ederse inanıyorum ki kısa sürede sokaklardaki kapkaç olayları kadar sıklıkta yeni bir hırsızlık olayını da gündeme getirecek : Şifre kaptırma!

SORUN NEREDE?

Öncelikle konunun çok basit bir sebepten kaynaklandığını belirtmek gerek. Şifre girmek için POS cihazının yanısıra tuş-takımına da gereksinim olması. Alışveriş yaptığınız dükkanların kasa bölümüne baktığınızda ne görüyorsunuz? Bir sürü POS cihazı.

Neden bir tane değil de bir sürü? Çünkü o dükkan birden çok banka ile çalışıyordur ve her bankanın taksit uygulamasından istifade edebilmesi için o bankaya ait POS cihazını edinmesi gerekir.

Hal böyle olunca ve işin içine bir de şifre girmek için tuş takımı aparatı da eklenince mağaza yöneticileri şöyle pratik çözümler üretmeye başladı. Bu cihazları müşterinin kasada ödeme yaparken erişebileceği bir yere koymak yerine dükkanın o kısmında uygun bir yere koymak. O uygunluk müşterinin tuş takımının başına gelip şifresini kendisinin girmesini engellediğinden de havada uçuşan şifreler...

Kart şifresinin evinin anahtarı kadar değerli bir şey olduğunu henüz bilmeyen ya da kavrayamayan müşteri için bu durum ciddi sorunlar doğurabilir. Nasıl mı? Basit bir örnek vereyim: Şifrenizi söylediğiniz kasiyer onu bir kenara not edebilir. Siz o mağazadan çıktıktan sonra, kasiyerin işareti ile sizi takibe alacak birileri uygun bir anda içinde kartınızın da olduğu çantayı kap-kaçlayabilir.

Kartınız da şifreniz de artık hırsızların elinde. Siz bankanızı arayıp kartınızı iptal ettirene kadar hırsızlar en yakın ATM'ye gidip işlem yapabilir ve böylece hesabınızdaki parayı çekebilir.

Doğru kart ve doğru şifreyi alan ATM parayı hırsızlara verecektir ve bu durumda siz parayı çekenin kendiniz olmadığını bankanıza ispat edemeyeceksiniz.

Nerede hata yaptınız? Şifrenizi yüksek sesle yabancı birine söylemekle.

Oysa şifrenizin bilinmediği durumda kapkaççılar kartınızı çalsa bile banka kartı kredi kartı gibi şifresiz kullanılamayacağından hesabınızdaki paranın çalınma ihtimali olmayacaktı.

O halde ne yapmalısınız?

Çekingenlik gösterip de şifre girecek cihaz arkalarda bir yerde diye şifrenizi herhangi bir kimseye söylemeyin. Bunu kesinlikle yapmayın. Gerekirse o mağazayı bankanıza şikayet edin ama şifrenizi kesinlikle başkasına söylemeyin.

Banka kartınız, şifresi bilinmediği sürece kredi kartından daha güvenlidir. Banka kartınızı çaldırsanız bile şifresini bilmeyen hırsız onunla bir şey yapamaz. Oysa kredi kartınızı çalan birisi kimliğinizi, imzanızı taklit ederek, sizi (ya da bankanızı) zarara uğratabilir.

Bilinçli olmak bu tür kazaların başınıza gelmesini enaza indirecektir. Bilinçli olmak ise doğal olarak bilgi sahibi olmaktan geçmektedir.

Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik Eki'nde yayınlanmıştır (04 03 2006)

Hiç yorum yok: