Çarşamba, Ekim 08, 2008

AĞIN SOSYALLEŞMESİ


Sosyal ağ oluşturma siteleri bir yandan ucu nereye varacağı belli olmayan bir teşhircilikle bireyleri esir almışken, diğer yandan da yatırımcılarını “acaba nereden para kazanabilirim” diye kara kara düşündürüyor.


Internete erişenlerin karşılarında hazır web siteleri bulmak yerine içi boş web sitelerini doldurmaya başlamasıyla ortaya çıkan Web 2.0 kod adlı dalga sonunda kendine uygun bir isim buldu : Sosyal Ağ Oluşturma (Social Networking).

Bu tür sitelerde ister uzun uzun metinler yazın, ister video klip paylaşın, ister şu anda ne yapıyor olduğunuzu tüm dünya ile paylaşın; fark etmez. Yeter ki siz de deli danalar gibi ağa bir şeyler ekleyin. Kendinizden.

İnsanlar şu an akın akın bu dalganın peşinden sürükleniyor. Hal böyle olunca iki konu öne çıkıyor. Birincisi bireylerin kendi özel hayatlarını bu şekilde şeffaflaştırmasının sonunun nereye varacağı. İkincisi ise bu işe para yatıranların nereden para kazanacağı.

Bir yanda bireyler özel yaşamlarını herhangi bir sıkıntı duymadan tüm dünya ile kolayca paylaşabiliyor ve bunun sosyal boyutlarının yeryüzü kültürünü nasıl değiştireceği konusunda kimsenin bir fikri yok. Söyle desen söylemeyecekleri şeyleri iş teşhirciliğe geldiğinde gönüllü bir şekilde gerçekleştiriyorlar. Demek ki insanları konuşturma konusunda yıllarca yanlış metodlar uygulanmış. Teşhirciliğe hitap eden bir metod geliştirilmiş olsaymış daha yüksek verim elde edilirmiş.

Tabii bu pek de etraflıca düşünülmüş de yapılmış bir yorum değil. Son yıllarda toplumsal yaşamdaki değişiklikleri de resmin içine dahil etmek gerekir. Öteki her alanda yaşamın hızı katlanarak artmışken kişinin kendisiyle ya da yakın çevresiyle sınırlı tutmak isteyebileceği bir özel hayatının kalmaması ilintili konular. Bir yandaki zorlama diğer yanda bulduğu supaplarla dengelenmeye çalışılıyor. İnsanlar neden böyle bir şeye gereksinim duyduklarının bile farkında değiller.

Gelelim ikinci hususa. Bu işe ciddi paralar yatırılmakta ve doğrusu daha bu sosyal ağ oluşturma sitelerinden nasıl para kazanılacağı konusundaki altın kural keşfedilebilmiş değil. Herkesin ağzına sakız olan web sayfalarına reklam alma durumu webin ilk gününden beri orada duruyor. Ancak bu webin her evresinde yatırımcıları pek de tatmin etmeden bugünlere dek geldi.

Bunun da basit bir nedeni var. Sanal dünyanın özünde “bilgi özgür olmak istiyor” ruhu var. O nedenle sanal dünyada, internette doğrudan para kazanma yolları arayanlar sürekli hüsrana uğramakta.

Internette herşey daima ucuzluyor. Bu ucuzlama süreci internet dışına da taşıyor.

Bugün iki saatlik bir sinema filmini ya da bir müzik albümünü dünyanın öbür ucuna bedavaya gönderme imkanı varken, yanıbaşınızadaki kişiye cep telefonunuzdan SMS göndermenizin paralı olması henüz bu konuda daha katedilecek çok yolun olduğunun basit bir göstergesi.

Internetin getireceği ucuzluk dalgası sadece bilgisayar ya da telekom sektörü ile sınırlı da değil. İş sürecini internete taşıyan her şirket, her sektör burada farklı bir fiyatlama yapması gerektiğini ya kolay ya da zor yolla öğreniyor. Zor yolla öğrenenler bunun bedelini maddi olarak ödemiş oluyor.

İş sosyal ağ oluşturma sitelerine geldiğinde belki de temel sorun popüler olduğu için oradan illa ki para kazanmam gerekiyor bakış açısı ile yaklaşıyor olmakta yatıyor. Neden illa ki para kazanmak gerekiyor? Elbette ki bu sitelerin de giderleri var. Hem de azımsanmayacak derecede önemli meblağlarda. Ancak şimdiye dek izlenen halka arz, satış gibi metodlarla elde edilen paralar bu giderlerin çok çok üstünde.

Bakalım “delikanlı” bir sosyal ağ oluşturma sitesi çıkıp da “benim stratejim giderim kadar gelir elde edecek bir modeldir; bundan fazlasını da kazanmak istemiyorum” diyebilecek mi? İncelemeleri gereken güzel bir örnek de Türkiye’de var. Sanal olmayan gündelik yaşantımızda. Nedir o? Mizah dergileri.

Gırgır ekolünden gelen bildiğim kadarıyla hiçbir dergi, Oğuz Abi’lerinin kemiklerini sızlatıp da dergilerine reklam almadılar. Almadan ayakta durmaya da devam ediyorlar.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 19 09 2008

1 yorum:

senbilirsinabla dedi ki...

"Abla"nın bildiği ve bildiğini bilmediği bir şey daha: Mizah dergileri -ki uzun yıllar sıkı okuru olmuştur- bu güne, reklam almadan yürüyegelmiştir!