Pazartesi, Haziran 08, 2009

TWITTER KRİTERLERİ


Twittercıların öncülüğünü yaptıkları bu yol belki de okuma alışkanlığı olmayanları kitaplarla buluşturmakla kalmayacak, bunun yanısıra belki de eline kalem almamış olanları da yazmaya yöneltecek.


Twitter kriterleri Borges’i tahtından indirebilecek mi? Hayatının son yıllarını kör olarak geçirmiş olan Arjantin’in büyük yazarı Borges, biraz da bundan olacak, giderek öykülerini kısaltmıştı. Öyle ki Dostoyevski romanları bile Borges açısından “bakıldığında” bir kaç sayfalık öykülere indirgenebilirdi.

Bugün benzer bir kriteri Twitter empoze ediyor. Twitter mikro-blog denilebilecek bir imkan. Twitter’da oluşturulan metinlerin takipçilerine SMS yoluyla iletilmesi nedeniyle uzunluklarının 140 karakteri geçmemesi gerekiyor.

Twitter gibi bir imkanın ortaya çıkmasının temel motivasyonu aslında “Şu anda neredeyim?” ya da “Şu an da ne yapıyorum?” sorularının cevabını 140 harflik metinler halinde internet üzerinden yayınlama ve bunu merak edecek olanların da o kanala üye olarak o kişinin şu anda nerede olduğunu ya da ne yapıyor olduğunu internetten ya da cep telefonundan takip etme arzusu. İnsana gerçekten de “demek ki böyle bir arzu olabiliyormuş?” dedirtecek bir şey değil mi?

Twitter imkanı tabii ki sadece bununla sınırlı kalmak zorunda değil. Yazacağınız metin uzunluklarını 140 harfle sınırlamak kaydıyla dilediğiniz şeyi yazabilir, yayınlayabilirsiniz.

Son zamanlarda Twittercılar arasında yeni bir moda çıkmış dünyada. Belli başlı romanları tek bir Twitter mesajında özetleyebilmek. Örneğin D.H. Lawrence’in Leydi Chatterley’in Aşığı adlı roman “Üst sınıftan kadın hizmetkârla işi pişiriyor” şeklinde twitterize edilmiş. James Joyce’un çevirmesi de okuması da zor kitabı Ulysses ise basitçe şu tümcelere indirgenmiş: “Adam Dublin’de dolaşır. Her dakikasını tüm detaylarıyla takip ederiz”. Ya Jane Austen’in Aşk ve Gurur romanına ne demeli? “Kadın, Darcy adlı korkunç tavırlı adamla tanışır”. Godot’yu Beklerken Beckett bize aslında belki de şunu demek istiyormuş: “Vladimir ve Estragon ağacın yanında durmuş Godot’yu bekliyorlar. Durumlarında bir değişiklik yok.”

Belli ki bu birer ikişer tümcelik açıklamalar yüzlerce sayfalık bu kitapların yerini tam olarak tutamaz. Ancak twittercıların şöyle bir karşı tezi var. Bu yaklaşım kişileri bu kitapları okumaya motive edebilir. Düşünün ki üst sınıftan bir kadının hizmetkarla işi pişiriyor olması” yorumunu duyan pek çok kişi merak edip Leydi Chatterley’in Aşığı kitabını alıp okuyabilir (hatta filminin de çekilmiş olduğunu öğrenenler filmin peşine düşebilir).

Buna benzer bir durum dijital fotoğrafçılıkta da yaşandı. Elbette ki bu teknolojinin çıkması fotoğraf filmi üreticilerini yoketti ama aklında fotoğraf çekme fikri bile olmayan kişiler cep telefonlarında karşılaştıkları bu imkanları yavaş yavaş kullanmaya başlayarak fotoğraf çekmeye başladılar.

Hele bir de bunun üstüne çekilen fotoğrafların yıkatılması, bastırılması gibi uzun ve pahalı sürecin olmaması, fotoğrafların bilgisayara aktarılabilmesi, internet üzerinden paylaşılabilmesi bu alanda müthiş bir ivmelenme yarattı. Dijital fotoğrafçılığı patlattı. Cep telefonunun sunduğu kaliteyle yetinmeyenler dijital fotoğraf makinelerine yöneldi.

İşin sırrı nerede? İşin sırrı o sektörün uzağından yakınından geçmeyen “öteki” statüsündeki milyonlarca kişinin yepyeni bir imkan sayesinde o sektöre çekilebilmesinde. Genelde bir sektöre çok kısa bir süre içinde çok büyük bir talep ilgisini yaratmak mümkün değildir. O nedenle yıllık sektörel büyüme hedefleri kademeli artışı baz alarak yapılır. Bir önceki yıla göre yüzde şu kadar büyüyeceğiz vb diye.

Bu tür paradigma sıçramaları sayesindedir ki bu kademeli artış bir anda yok olur ve müthiş bir patlama ile sektör dramatik bir şekilde yukarı fırlar. Twittercıların öncülüğünü yaptıkları bu yol belki de okuma alışkanlığı olmayanları kitaplarla buluşturmakla kalmayacak, bunun yanısıra belki de eline kalem almamış olanları da yazmaya yöneltecek.

Değil bir roman bir öykü yazmak bile kolay bir şey değil. Ancak herkes bir tümce yazabilir. O yazdığı bir tümcenin içine hem duyguyu hem düşünceyi doldurabilir. Yeter ki böyle bir şeyin yapılabileceğini düşünebilsin. Twitter bu imkanı sunuyor.

Zaten “anlamsızlıktaki anlam” denilebilecek bu devrime uzun yıllardır Cem Yılmaz şovlarıyla mental olarak hazırlanmıyor muyuz?

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 05 06 2009

1 yorum:

senbilirsinabla dedi ki...

"...Ancak herkes bir tümce yazabilir..."

"Abla, yazarın bu yaklaşımına katılmaz. Çünkü o, mümkün değil bir tümce yazamaz; bir demet maydanoz alışını, bir paragrafla anlatan "abla" için 140 karakter bir şey ifade etmez.

Haliyle Twitter Kriterleri de bir anlam taşımaz!