Cuma, Ocak 25, 2008

AT GÖZLÜĞÜ


Ama bütün bu “bir değer ifade etmeyen sebepler için yapılacak yatırımların” dijital dünya kültürünün gelecek on yılını nasıl şekillendireceğini düşündüğümde benzer endişeleri taşımadan edemiyorum.

Üniversitede bize donanım dersleri veren bir hocamız vardı. Kendisi; öğrencileri derste anlattığı olgulara “at gözlüğü ile bakmak” metaforu ile eleştirmesiyle anımsarız. Olaylara at gözlüğü ile bakmak ya da bir başka ifade ile kısa vadeli yaklaşmak geçtiğimiz günlerde web teknolojisinin mucidi Sir Tim Berners Lee tarafından da dile getirildi.

Financial Times’a bir demeç veren Lee, internete yatırım yapanların çoğunlukla kısa-vadeli düşündüğünü ve bunun da dijital dünya için tehlikeler oluşturduğunu belirtmiş.

90lı yıllarda internetin halka “inmesiyle” birlikte bu kısa vadeli bakışın ilk dalgasını yaşamıştık. Medya buna “dot-com” çılgınlığı demişti. Gartner gibi ciddi araştırma firmaları da her devirde bu tür bir paradigmatik sıçrama olduğunda ortaya çıkan durumu güzel bir grafik ile özetlemişti. Ani bir yükseliş, kısa süreli bir zirve ve inişe geçiş, daha sonra da zirvenin çok altında bir yerde stabil hale gelip orada yatay seyreden bir grafik.

Ani yükseliş ve zirve sürecinde “doğru” yatırım yapanlar bu süreçten iyi para kazandılar. Bir gecede kağıt üzerinde de olsa dolar milyonerleri olan genç insanları tanıdık. Tabii medya bu konularda sadece başarı öykülerinden bahsetme güdümünde olduğundan, her başarılı olan öykünün gölgesinde kalan diğer doksan dokuz başarısızlık öyküsünden haberdar bile olamadık.

Tıpkı bir anda yıldızı parlayan futbol ya da eğlence dünyasındaki bireylerin başarı öyküsünde olduğu gibi. Evinde oturan ve potansiyel gücü olan öteki milyonlarca kişi her gün bu figürlerin haberleri ile haşır neşir olduğundan “yoldan çıkmaya” çok daha kolay karar veriyor. Oysa yüzde doksan dokuzunun sonunun başarısızlıkla bittiğini kendi başına geldiğinde, iş işten geçtiğinde idrak ediyor. (Bu formülün sağlamasını, yüzde bire giren o başarılı bireylerin kendi çocuklarını kendi gitmiş olduğu yoldan gitmemeye yönlendirmesine bakarak da yapabilirsiniz)

Dot-com çılgınlığından sonra gelen 11 Eylül felaketinin tetiklediği “tutuculuk” bir süre sonra yerini yeni bir modele devretti. Buna da Web 2.0 dedik. En göze çarpan Web 2.0 başarı hikayeleri myspace.com, youtube.com ve facebook.com siteleri. İlki yarım milyar dolara ikincisi milyar doları aşan bir bedele alıcı bulurken Microsoft’un küçük bir kısmına ödediği para ile facebook toplam değeri on milyar dolar olan ve Web 2.0 macerasının şimdilik zirvesini oluşturan bir öykü haline geldi.

Bireylerin sosyal yönüne hitap eden bu örneklere yatırılan paralar ne yazık ki, Tim Berners Lee’nin de altını çizdiği üzere, araştırmaya yönelik olarak kanalize edilmiyor. Daha ziyade anlık, kısa süreli arz-talep dengesinin yarattığı astronomik karlar bunlar. Yirmi koyup beşyüz kazanıyorsunuz ve yeni yirmi-beşyüz maceralarının peşine düşüyorsunuz.

Öte yanda internetin kapasite sorunu giderek ciddi boyutlara doğru yaklaşıyor. Hızlı internet bağlantı gereksinimi sadece bizim ülkemizde değil dünyanın pek çok ülke ve bölgesinde temel bir olgu. Aynı zamanda da sorun.

Böylece internet giderek, örneğin temsili demokrasinin kabuk değiştirmesine neden olacak imkanlara altyapı teşkil etme potansiyeli gibi ciddi özelliklerini yitirmeye başladı. Bunun yerini okullarda cep telefonlarıyla öğretmenlere yapılmış şakaların youtube’dan izlendiği, cep telefonlarından facebook’a girilip “kim bana hangi sanal hediyeyi göndermiş”e bakıldığı bir eğlence medyası halini alır oldu.

Belli ki bu duruma getirilen internetin hızının yavaşlaması gibi sorunlar, yeterince yakına geldiğinde çözülecektir. Çünkü kitlelerin eğlenceden yoksun bırakılması düşünülemez bile. Bu açıdan bakıldığında Lee ile yollarımız ayrılıyor.

Ama bütün bu “bir değer ifade etmeyen sebepler için yapılacak yatırımların” dijital dünya kültürünün gelecek on yılını nasıl şekillendireceğini düşündüğümde benzer endişeleri taşımadan edemiyorum.

Dışarıdaki yaşam bireyin nefes alıp verebilmesini, onurlu bir şekilde yaşamasını sekteye uğratmak için elinden geleni global anlamda yerine getirirken, internet neyi kurtarır? Gel de at gözlüğü ile bakmamayı başarabil.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 28 12 2007

Hiç yorum yok: