Web sitesine eklenmiş bir fotoğrafın gündelik hayatımızdaki muadili şudur: O vergi dairesi, o fotoğraftan bir poster yaptırıp vergi dairesinin içindeki duvarlara asabilir mi? Eğer bunu yapmada kamusal alan açısından bir sorunu yoksa, web sitesine de aynı fotoğrafı koyabilir. Eğer bunu yapamıyorsa, web sitesinde de bunu kullanmamalıdır.
Geçtiğimiz günlerde gazetelerde ilginç bir haber yer aldı. Bir vergi dairesinin web sitesinde yer alan görsel bir malzemede turbanlı genç kızın yer alması ve buna karşılık ilgili yöneticinin internet sitesinin kamusal alan olmadığından yola çıkarak durumun “kamusal alanda turban yer alamaz” hükmüne aykırı olmadığını açıklaması. Bu yorumda gerçeklik payı var mı? Yoksa güzel bir kelime-kavram oyunu ile karşı karşıya mıyız?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki hukuki açıdan “internet kamusal bir alandır” ya da “internet kamusal bir alan değildir” gibi net ifade veya hüküm herhangi bir kanun ya da yönetmelikte (benim bildiğim kadarıyla) yer almıyor. O nedenle daha birinci aşamada doğru ya da yanlış demek için net bir dayanak yok.
Hal böyle olunca olaya hukuki açıdan bakanlar da öteki herkesin bakış açısından bakmak durumunda. Yani akıl yürüterek en mantıklı yorumu yapmaya çalışmak. Zaman zaman televizyonlardaki haber/tartışma programlarında hukuk kökenli katılımcılarla diğerleri arasında yaşanan tartışmanın özünde bu “hukuksal tanım” olgusu yatıyor. Ancak her iki taraf da empati göstermediğinden birbirini anlamama inadını sürdürüyor. Şöyle ki hukuk kökenli bir kişi öncelikle tartışılan konunun mevcut hukuki hükümlere göre değerlendirmesini yapıyor. Bu değerlendirmenin en doğru, en mantıklı, en sağlıklı değerlendirme olup olmaması hukuk adamını bir yerde bağlamıyor. Neden? Çünkü hukuk adamı hukuku icra etmekle mükellef. Mantığı ya da duyguyu değil. Hukuki uygulamalardaki aksaklıkları değiştirme görev, yetki ve sorumluluğu başkasında.
Olaya hukuki değil de pratik açıdan bakan taraf için ise mevcut kanunlar, hükümler vb bir anlam taşımayabilmekte. Eğer mantık başka bir şey söylüyorsa, öteki herşey hizaya girmeli. Ne yazık ki bu bakış açısı hukuk devletinde değil, oligarşik düzenlerde prim yapabilir.
Gelelim internetin kamusal alan olup olmadığı tartışmasına. Bir kere yer ya da zaman darlığımız yok burada. O nedenle konuyu “sağlıklı bir şekilde” irdeleyip, anlayalım. Burada bahsedilen şey topyekun internetin kendisi değil, daha ziyade belli bir web sitesi. Yani ilgili vergi dairesinin web sitesi. Kendi bölgesinde faaliyet gösteren bir il vergi dairesinin web sitesinin kamusal alan olup olmadığı tartışma konusu.
Kamusal Alan’ın tanımı, Vikipedia Ansiklopedisinde şöyledir: “Kamusal alan, modern toplum kuramlarında, toplumun ortak yararını belirlemeye ve gerçekleştirmeye yönelik düşünce, söylem ve eylemlerin üretildiği ve geliştirildiği ortak toplumsal etkinlik alanına işaret etmek için kullanılan kavram. Paradigmatik biçimine Alman felsefeci, sosyolog ve siyaset bilimci Jürgen Habermas’ın "Kamusallığın Yapısal Dönüşümü" (Strukturwandel der Öffentlichkeit, 1962) kitabında kavuşan ‘kamusal alan’, en basite indirgenmiş anlamıyla “toplumsal yaşamımız içinde, kamuoyuna benzer bir şeyin oluşturulabildiği bir alanı” ifade eder.”
Bir il vergi dairesinin web sitesi kamusal alan olabilir mi? Tabii bu kendi başına dev bir tartışma konusu haline getirilebilir. Bu soruya verilecek en basit cevap “evet”. Çünkü o web sitesinin var olma nedeni olan şeyin kendisi (il vergi dairesi) bir kamusal alan. Onun sanal izdüşümü olan web sitesi nasıl olmaz?
Denilebilir ki bir web sitesinde nasıl kamuoyu yaratılabilir ki? Ya da web sitesinde yer alan bir fotoğrafın kamuoyu oluşturmakla ne ilgisi olabilir? Sanal dünya uzayın sonsuz derinliklerinde yer alan olgu değil. Gündelik hayatımıza bakarak, sanal dünya muadillerini yorumlamak gerekir.
Bu nedenle web sitesine eklenmiş bir fotoğrafın gündelik hayatımızdaki muadili şudur: O vergi dairesi, o fotoğraftan bir poster yaptırıp vergi dairesinin içindeki duvarlara asabilir mi? Eğer bunu yapmada kamusal alan açısından bir sorunu yoksa, web sitesine de aynı fotoğrafı koyabilir. Eğer bunu yapamıyorsa, web sitesinde de bunu kullanmamalıdır.
Bundan başka doğrular da icat etmek mümkün. Dediğim gibi oligarşik bir düzen varsa, olgular eğilip bükülerek “doğru”ltulabilir. Ama bu zorlama vicdan ya da bilinçaltı için hiçbir anlam ifade etmez.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki hukuki açıdan “internet kamusal bir alandır” ya da “internet kamusal bir alan değildir” gibi net ifade veya hüküm herhangi bir kanun ya da yönetmelikte (benim bildiğim kadarıyla) yer almıyor. O nedenle daha birinci aşamada doğru ya da yanlış demek için net bir dayanak yok.
Hal böyle olunca olaya hukuki açıdan bakanlar da öteki herkesin bakış açısından bakmak durumunda. Yani akıl yürüterek en mantıklı yorumu yapmaya çalışmak. Zaman zaman televizyonlardaki haber/tartışma programlarında hukuk kökenli katılımcılarla diğerleri arasında yaşanan tartışmanın özünde bu “hukuksal tanım” olgusu yatıyor. Ancak her iki taraf da empati göstermediğinden birbirini anlamama inadını sürdürüyor. Şöyle ki hukuk kökenli bir kişi öncelikle tartışılan konunun mevcut hukuki hükümlere göre değerlendirmesini yapıyor. Bu değerlendirmenin en doğru, en mantıklı, en sağlıklı değerlendirme olup olmaması hukuk adamını bir yerde bağlamıyor. Neden? Çünkü hukuk adamı hukuku icra etmekle mükellef. Mantığı ya da duyguyu değil. Hukuki uygulamalardaki aksaklıkları değiştirme görev, yetki ve sorumluluğu başkasında.
Olaya hukuki değil de pratik açıdan bakan taraf için ise mevcut kanunlar, hükümler vb bir anlam taşımayabilmekte. Eğer mantık başka bir şey söylüyorsa, öteki herşey hizaya girmeli. Ne yazık ki bu bakış açısı hukuk devletinde değil, oligarşik düzenlerde prim yapabilir.
Gelelim internetin kamusal alan olup olmadığı tartışmasına. Bir kere yer ya da zaman darlığımız yok burada. O nedenle konuyu “sağlıklı bir şekilde” irdeleyip, anlayalım. Burada bahsedilen şey topyekun internetin kendisi değil, daha ziyade belli bir web sitesi. Yani ilgili vergi dairesinin web sitesi. Kendi bölgesinde faaliyet gösteren bir il vergi dairesinin web sitesinin kamusal alan olup olmadığı tartışma konusu.
Kamusal Alan’ın tanımı, Vikipedia Ansiklopedisinde şöyledir: “Kamusal alan, modern toplum kuramlarında, toplumun ortak yararını belirlemeye ve gerçekleştirmeye yönelik düşünce, söylem ve eylemlerin üretildiği ve geliştirildiği ortak toplumsal etkinlik alanına işaret etmek için kullanılan kavram. Paradigmatik biçimine Alman felsefeci, sosyolog ve siyaset bilimci Jürgen Habermas’ın "Kamusallığın Yapısal Dönüşümü" (Strukturwandel der Öffentlichkeit, 1962) kitabında kavuşan ‘kamusal alan’, en basite indirgenmiş anlamıyla “toplumsal yaşamımız içinde, kamuoyuna benzer bir şeyin oluşturulabildiği bir alanı” ifade eder.”
Bir il vergi dairesinin web sitesi kamusal alan olabilir mi? Tabii bu kendi başına dev bir tartışma konusu haline getirilebilir. Bu soruya verilecek en basit cevap “evet”. Çünkü o web sitesinin var olma nedeni olan şeyin kendisi (il vergi dairesi) bir kamusal alan. Onun sanal izdüşümü olan web sitesi nasıl olmaz?
Denilebilir ki bir web sitesinde nasıl kamuoyu yaratılabilir ki? Ya da web sitesinde yer alan bir fotoğrafın kamuoyu oluşturmakla ne ilgisi olabilir? Sanal dünya uzayın sonsuz derinliklerinde yer alan olgu değil. Gündelik hayatımıza bakarak, sanal dünya muadillerini yorumlamak gerekir.
Bu nedenle web sitesine eklenmiş bir fotoğrafın gündelik hayatımızdaki muadili şudur: O vergi dairesi, o fotoğraftan bir poster yaptırıp vergi dairesinin içindeki duvarlara asabilir mi? Eğer bunu yapmada kamusal alan açısından bir sorunu yoksa, web sitesine de aynı fotoğrafı koyabilir. Eğer bunu yapamıyorsa, web sitesinde de bunu kullanmamalıdır.
Bundan başka doğrular da icat etmek mümkün. Dediğim gibi oligarşik bir düzen varsa, olgular eğilip bükülerek “doğru”ltulabilir. Ama bu zorlama vicdan ya da bilinçaltı için hiçbir anlam ifade etmez.
Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 21 12 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder