Bilginin aktif formu olan öteki herşey ve onun sahipliği dijitalleşmenin dünya kültürüne yeni bir altyapı modeli sunmasıyla yeniden tanımlanma gereği duymaktadır. Dün bir bedel ödeyerek edinilen bilgi ürünleri bugünün değişen altyapı formu çerçevesinde hala bir bedel ödenerek mi edinilmelidir?
Bu deyim ilk defa 1984 yılında Steward Brand tarafından bir konferansta dile getirilmiştir. Wikipedia’ya göre deyimin geçtiği metin aynen şöyledir: “Öte yandan bilgi pahalı olmak istiyor çünkü çok değerli. Doğru zamanda doğru bilgi yaşamınızı değiştirebilir. Öte yandan bilgi özgür olmak istiyor çünkü onu elde etme maliyeti her daim azalmaktadır. Böylece ortaya birbiri ile kavga halindeki bu iki olgu çıkmaktadır”.
Bilgi değişik formlarda olabilir. Cep telefonu bir bilgidir. Her yeni modeli çıktığında Brand’ın yukarıdaki saptamasına uyacak şekilde belli bir bedelden satışa sunulur (ki bu bedel nispeten pahalıdır), zaman içinde o pahalı bedel düşmeye başlar.
Bilgi dediğimizde pek çoğumuzun aklına zihinlerde ya da kitaplarda saklanan pasif bilgi formu gelmektedir. Gerek duyduğunuzda açıp baktığınız, sonra da bir kenara atıp unuttuğunuz. Mesela vapur tarifesi ya da 2006 Dünya Kupası’nı kimin kazandığı bu türden bilgilerdir.
Bu “pasif” bilgi çoğunlukla değersiz addedilir. Tıpkı sağlık gibi. İnsan sağlığın çok değerli bir şey olduğunu ne zaman idrak eder? Sağlığını yitirdiği zamanlarda. Bir başka deyişle sağlığına gereksinim duyduğunda. Bu pasif bilgi de gereksinim duyulduğunda bir anda değeri tavan yapan bir olgu haline gelir. Örneğin birisi çıkıp da “1974 Dünya Kupası hangi ülkede yapıldı ve kupayı kim kazandı” diye sorsa ve bilene yüzbin lira vereceğini açıklasa; iki kere “Almanya” demek bir anda yüzbin lira değerinde bir meta haline gelir.
Bilginin değerini belirleyen başka boyutlar da vardır. Bu boyutların farkına varmak için ise paradigmasal dönüşümler yaşamak gerekir. Bu tıpkı gazete dediğimiz şeyin ne olduğunu dijital kültürün ortaya çıkmasıyla yeniden tanımlama gereği duymamıza benziyor. Dijital kültür olmadan önce gazete dediğimizde neyi kastettiğimiz konusunda genel bir fikir birliği vardı. Oysa bugün gazeteyi oluşturan içeriğin kağıt denilen altyapı olmadan da var olabileceğini bize paradigmasal olarak ispat eden dijital kültür sayesinde gazete dediğimizde “daha doğru” bir tanım yapabiliyoruz.
Bu daha doğru tanım gazete denildiğinde içeriğin kast edildiğini, o içeriğin var olabilmesi için gerekli olan altyapıların ise (ister kağıt olsun ister web siteleri olsun) farklılıklar gösterebileceğini bize anlatıyor.
Bu paradigmasal dönüşümlerin bilginin özgürlük araması saptamasıyla ilişkisi nedir? Bilginin aktif formu olan öteki herşey ve onun sahipliği dijitalleşmenin dünya kültürüne yeni bir altyapı modeli sunmasıyla yeniden tanımlanma gereği duymaktadır. Dün bir bedel ödeyerek edinilen bilgi ürünleri bugünün değişen altyapı formu çerçevesinde hala bir bedel ödenerek mi edinilmelidir?
Ünlü müzisyenimiz Mazhar Alanson geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada kendisinin de internetten bedava müzik indirdiğini açıkladı ve bugüne dek yaptığı müzikten telif anlamında bir gelir elde etmemiş olduğunu, elde ettiği geliri konser gibi, reklam gibi diğer yollardan sağladığını ekledi.
Bu yaklaşım bir süredir dijital kültürde yer almış olan yepyeni ekonomi modelinin de özünde yer alan bir olgudur. Ben bu olguyu şöyle tanımlıyorum: “Bugün paralı olan bir bilgiyi (bilgi ürününü) bedavaya getirecek bir şey icat edin; sonra da onun referansı ile size gelir getirecek bir oluşum gelip kapınızı çalsın”.
Ancak bu formulün çalışması için bir de ön koşul var. Kişisel amacınız birinin gelip kapınızı çalmasını beklemek olmamalıdır. Eğer bu yola bu amaç için çıkarsanız yolun sonunu getiremezsiniz. Yola çıkma nedeniniz formülün birinci kısmında belirtilen şeydir; bir bilgi ürününü bedava haline getirecek bir şey icat etmek.
Bilgi özgür kalmak istedikçe onu kontrol altına kimler ne için almak istiyor? Elinde herhangi bir nüfuz olan (olmasını isteyen) herkes bilgiyi kontrol altına almak ister. Amacı de özde nüfuzunu artırmaktır. Dijital kültür yeryüzünde kendini gösterene kadar bu böyleydi. Şimdi onun sağladığı lojistik kolaylık sayesinde yeni bir paradigmasal dönüşüm yaşanmakta.
Her paradigmasal dönüşümde olduğu gibi burada da birilerinin canı yanacak, birileri sıfırdan göklere çıkacak, canı yanma potansiyeli olanlar bu sürece karşı çıkacak, kaybedecek bir şeyi olmayanlar bu süreci gönülden destekleyecek.
Bilgi değişik formlarda olabilir. Cep telefonu bir bilgidir. Her yeni modeli çıktığında Brand’ın yukarıdaki saptamasına uyacak şekilde belli bir bedelden satışa sunulur (ki bu bedel nispeten pahalıdır), zaman içinde o pahalı bedel düşmeye başlar.
Bilgi dediğimizde pek çoğumuzun aklına zihinlerde ya da kitaplarda saklanan pasif bilgi formu gelmektedir. Gerek duyduğunuzda açıp baktığınız, sonra da bir kenara atıp unuttuğunuz. Mesela vapur tarifesi ya da 2006 Dünya Kupası’nı kimin kazandığı bu türden bilgilerdir.
Bu “pasif” bilgi çoğunlukla değersiz addedilir. Tıpkı sağlık gibi. İnsan sağlığın çok değerli bir şey olduğunu ne zaman idrak eder? Sağlığını yitirdiği zamanlarda. Bir başka deyişle sağlığına gereksinim duyduğunda. Bu pasif bilgi de gereksinim duyulduğunda bir anda değeri tavan yapan bir olgu haline gelir. Örneğin birisi çıkıp da “1974 Dünya Kupası hangi ülkede yapıldı ve kupayı kim kazandı” diye sorsa ve bilene yüzbin lira vereceğini açıklasa; iki kere “Almanya” demek bir anda yüzbin lira değerinde bir meta haline gelir.
Bilginin değerini belirleyen başka boyutlar da vardır. Bu boyutların farkına varmak için ise paradigmasal dönüşümler yaşamak gerekir. Bu tıpkı gazete dediğimiz şeyin ne olduğunu dijital kültürün ortaya çıkmasıyla yeniden tanımlama gereği duymamıza benziyor. Dijital kültür olmadan önce gazete dediğimizde neyi kastettiğimiz konusunda genel bir fikir birliği vardı. Oysa bugün gazeteyi oluşturan içeriğin kağıt denilen altyapı olmadan da var olabileceğini bize paradigmasal olarak ispat eden dijital kültür sayesinde gazete dediğimizde “daha doğru” bir tanım yapabiliyoruz.
Bu daha doğru tanım gazete denildiğinde içeriğin kast edildiğini, o içeriğin var olabilmesi için gerekli olan altyapıların ise (ister kağıt olsun ister web siteleri olsun) farklılıklar gösterebileceğini bize anlatıyor.
Bu paradigmasal dönüşümlerin bilginin özgürlük araması saptamasıyla ilişkisi nedir? Bilginin aktif formu olan öteki herşey ve onun sahipliği dijitalleşmenin dünya kültürüne yeni bir altyapı modeli sunmasıyla yeniden tanımlanma gereği duymaktadır. Dün bir bedel ödeyerek edinilen bilgi ürünleri bugünün değişen altyapı formu çerçevesinde hala bir bedel ödenerek mi edinilmelidir?
Ünlü müzisyenimiz Mazhar Alanson geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada kendisinin de internetten bedava müzik indirdiğini açıkladı ve bugüne dek yaptığı müzikten telif anlamında bir gelir elde etmemiş olduğunu, elde ettiği geliri konser gibi, reklam gibi diğer yollardan sağladığını ekledi.
Bu yaklaşım bir süredir dijital kültürde yer almış olan yepyeni ekonomi modelinin de özünde yer alan bir olgudur. Ben bu olguyu şöyle tanımlıyorum: “Bugün paralı olan bir bilgiyi (bilgi ürününü) bedavaya getirecek bir şey icat edin; sonra da onun referansı ile size gelir getirecek bir oluşum gelip kapınızı çalsın”.
Ancak bu formulün çalışması için bir de ön koşul var. Kişisel amacınız birinin gelip kapınızı çalmasını beklemek olmamalıdır. Eğer bu yola bu amaç için çıkarsanız yolun sonunu getiremezsiniz. Yola çıkma nedeniniz formülün birinci kısmında belirtilen şeydir; bir bilgi ürününü bedava haline getirecek bir şey icat etmek.
Bilgi özgür kalmak istedikçe onu kontrol altına kimler ne için almak istiyor? Elinde herhangi bir nüfuz olan (olmasını isteyen) herkes bilgiyi kontrol altına almak ister. Amacı de özde nüfuzunu artırmaktır. Dijital kültür yeryüzünde kendini gösterene kadar bu böyleydi. Şimdi onun sağladığı lojistik kolaylık sayesinde yeni bir paradigmasal dönüşüm yaşanmakta.
Her paradigmasal dönüşümde olduğu gibi burada da birilerinin canı yanacak, birileri sıfırdan göklere çıkacak, canı yanma potansiyeli olanlar bu sürece karşı çıkacak, kaybedecek bir şeyi olmayanlar bu süreci gönülden destekleyecek.
Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 30 05 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder