Cuma, Haziran 27, 2008

SANAL OKUR YORUMLARI


Dijital kültür bireylere şu mesajı vermekte. Dilediğin her şeyi söyleyebilirsin; ama ne başkalarının da bir şey söylemesini engelleyebilirsin, ne seninle aynı fikirde olmayanları bu platformdan kovabilirsin, ne de bu platformun kurallarını sadece senin gibi düşünenlerin, konuşanların yer alabileceği diğerlerinin ise yer alamayacağı şekilde değiştirebilirsin.


Ülkemizdeki pek çok problemin kaynağına indiğimizde eğitimsizlik ortak paydasına ulaşıyoruz. Dikkat ederseniz “öğretim” değil “eğitim” ! Ansiklopedilerde yazan bilgileri daha çok bilmekle sorunlarımızı aşamayız ama “farklı olanlarla bir arada yaşayabilmeyi”, “farklı düşüncelerin de dile getirilebileceğini”, “herkesin bizim gibi düşünmek zorunluluğunun olmadığını” idrak edebilsek pek çok sorunumuz sorun olmaktan çıkacaktır.

Neden böyle bir kültürel yapıya sahip olduğumuz sosyologların araştırması gereken bir konu ancak bu süreçte internetin, sanal dünyanın, dijital kültürün iletişim olgusuna getirdiği yenilikler farklı açılımların ortaya çıkmasına imkan tanıyor.

Örneğin “farklı düşüncelerin de dile getirilebilmesi”. Önceleri televizyonlarda gerçekleştirilen açık oturum, forum türü programlar bireylerin bu konuda antrenman yapmasını sağladı. Bugün senkron ya da asenkron olarak dijital dünya üzerinde topluluk içinde iletişim kuran bireyler bu konudaki “yapay eksikliği” giderme konusunda azami çaba harcıyorlar.

Bu eksiklik neden yapay? Çünkü Türk kültürü, Anadolu tarihi incelendiğinde aslında tolerans olgusunun en yaygın yaşandığı toprakların Türklerin yönettiği yerler olduğu kolayca görülecektir. Osmanlı zamanında Balkan ve Avrupa halklarının Türklerin yönetimine girme arzusunun özünde de bu tolerans yatmaktaydı.

Ne olduysa, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan ve Atatürk sahneden çekildikten sonra kültürümüze yapay uyuşturucular şırınga edilmeye başladı. Yüzyıllarca yanyana yaşamış insanlar, topluluklar bir anda dinlerinin, etnik kökenlerinin farklı olmasının birbirleriyle zıtlaşmayı, kavga etmeyi gerektirdiğini düşünmeye başladı.

Sanal dünya bu anlamsız pürüzleri ortadan kaldırıyor. Başlangıçta doğal olarak sokaktaki mentalite sanal dünyaya da aktarılmaya çalışılacak; ancak dijital kültürün kendine özgü nitelikleri bu yapaylıkların kısa sürede ortadan kalkmasına neden olacak.

Bunun en mikro, en basit modellerinden birini haber ya da web 2.0 modeline göre tasarlanmış sitelerdeki okur yorumlarına bakarak görmek mümkün. En ağıza alınmaz küfürleri edenler de, konuyla dalga geçenler de, ciddi bir şekilde tezini savunup düzeysizlere ağzının payını verenler de dijital kültür platformunda yanyana gelebiliyor.

Örneğin geçtiğimiz günlerde sansasyonel bir haber göze çarptı Türk medyasında. İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransa’da erkekler Nazilere karşı savaş verirken, kadınların pek çoğunun Nazi subaylarıyla birlikte olduğunu belgeleriyle doğrulayan bir Fransız yazara Fransa’da ödül verildiği belirtiliyordu haberde.

Konuyla doğrudan alakası olmayan Türk okurlar ise haberin altını yorumlarıyla doldurmaktan çekinmemişler. Bazıları Almanların savaşı kaybetmelerinin nedenini şimdi daha iyi anladığını belirten esprili yorumlarda bulunurken, bazıları bunu derhal Türkiye ve Türk Kadını ile kıyaslamış; Türk ve müslüman olduğumuz için şükretmiş. Buna karşılık başka bazı okurlar da bu irtibatlandırmayı ilintisiz bulmuş.

Dijital kültür bu imkanları sayesinde bireylere şu mesajı vermekte. Dilediğin her şeyi söyleyebilirsin; ama ne başkalarının da bir şey söylemesini engelleyebilirsin, ne de seninle aynı fikirde olmayanları bu platformdan kovabilirsin, ne de bu platformun kurallarını sadece senin gibi düşünenlerin, konuşanların yer alabileceği diğerlerinin ise yer alamayacağı şekilde değiştirebilirsin.

Sanal dünya işte bu temel özellikleri nedeniyle “konuşma özgürlüğü”nün en doğal ve en güçlü olarak hissedildiği, idrak edildiği, uygulandığı platformdur.

Sanal dünya işte bu nedenle işine gelmeyenlerin, elindeki gücü kullanarak, platformun kurallarını değiştirmesine imkan vermez; bunu doğal bir hak olarak bireylerin sahip olduğunu savunmaz!

Bugünün Türkiyesine bir bakalım. Toleransın alasını yaşamış, yaşatmış bu topraklar üzerinde tolerans olgusu üzerinden toleransı bütünüyle ortadan kaldıracak uygulamalar kamu kurumları aracılığıyla tüm toplumun yaşamına zorla uygulatılmak istenmekte.

Hiçbir demokrasi, demokrasiyi yok etmek isteyenlere demokrasinin nimetlerinden istifade etmesi hakkını tanımaz. Demokrasiyi idrak etmiş, özümsemiş hiç kimse de demokrasiyi başka bir sistem için değiştirmeye yeltenmez. Bu son tümce tersten de okunduğunda doğrudur. Yani bu tür değişiklikler yapmak isteyenlere de demokrat denmez!

Ne yazık ki dünya üzerinde ondört onbeş yaşlarındaki milyonlarca sanal dünya müdaviminin çok doğal bir olgu olarak idrak edip şu an yaşamlarına uyguladıkları bu temel değerleri idrak edemeyenler nedeniyle ülkemiz geriye gitmeye devam ediyor.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 20 06 2008

Hiç yorum yok: