Cuma, Eylül 01, 2006

DİJİTAL YERLİ MİSİNİZ, DİJİTAL GÖÇMEN Mİ?


Bugün 25 yaşın altındaysanız dijital yerli; üstündeyseniz dijital göçmensiniz demektir. Bu kaderi değiştiremezsiniz. Ancak dijital yerli olmak da pek çok açıdan, dijital göçmen olmak kadar zor.


Aslında, reklam dünyasının tanınmış isimlerinden Maurice Saatchi’ye göre sorunun cevabı basit : Bugün eğer 25 yaşının üstündeyseniz, dijital göçmen, altındaysanız dijital yerlisiniz.

Geçtiğimiz günlerde Cannes’da bugünün dünyası için reklam olgusu nereye gidiyor konusunda bir konuşma yapan Saatchi, yaşa bağlı bu kavramı da gündeme getirdi. Oldukça gerçekçi ve ilgi çekici bir yaklaşım aslında.

Bugün 25 yaşının üstünde olan herkes, bilgisayar ile, internet ile, daha genel ifade etmek gerekirse dijital dünya ile “sonradan” tanıştı. Kendini ona adapte etmek zorunda hissetti. Bu adaptasyon sürecini başarı ile geçenler, dijital kültürü kendi gündelik yaşamlarına uygulayabildiler. Ancak bu fırsatı yakalayamayan, yakaladığı halde başarısız olanlar ise henüz okyanusun kenarında bir aşağı bir yukarı volta atmaya devam ediyor.

Oysa henüz 25’ine gelmemiş olanların (aslında bu figürü, dijital kültürle tanışan ülkelerin tanışma dönemlerine göre göreceli değerlendirmek gerekir – örneğin Türkiye için 20 demek daha uygun olabilir) dijital kültürle tanışma süreçleri, hayatla da tanışma ile çakışmış durumda. Hal böyle olunca da bu genç insanlar için örneğin MSN’e girmeden, eposta alıp, göndermede, yahoo ya da google’da bir şey aramadan bir gün geçirmek, onlar kadar genç olmayan bizler için belki de gazete okumadan, hava durumunu bilmeden, deli danalar gibi koşuşturmadan, Türkiye’nin nasıl kurtarılacağı konusunda kafa patlatmadan, demokrasinin laikliğin gerçekten de söylendiği gibi tehlikede olup olmadığını düşünmeden bir gün geçirmek gibi olmalı.

Bizim kafa yorduğumuz şeyler onlar için ne kadar fuzuli ise onların kafa yordukları şeyler de bizim için o kadar gereksiz.

Daha doğru, daha sağlıklı vb olup olmadığı bir yana ortada bir realite var. O da artık dijital yerli statüsüne giren genç kuşaklar, sürekli bir “bağlı” olma durumundalar. Ya bilgisayar, laptop, cep telefonu gibi cihazlarla internet üzerinden ya da internetin erişemediği yerde SMS vesilesiyle bağlı; bağımlılar.

Bu durumun üstüne bir de hızlı, daha hızlı akması gereken zaman olgusunu eklerseniz, ortaya Saatchi’nin de tespit ettiği bir durum ortaya çıkıyor: Hiçbir şeye uzun süre konsantre olamayan, kendilerini aynı anda birden çok şeyle uğraşmak zorunda hisseden bir gençlik.

Zaten bunun tipik örneğini ülkemizde uzun zamandır Cem Yılmazvari mizah anlayışında yaşamıyor muyuz? Eskiden Zeki Alasya – Metin Akpınar ya da Levent Kırcavari mizahta onbeş dakika boyunca skeçi izleyip, sonunda yüzde bir gülümseme oluşturan, anlamlı espriler yerini hiçbir şeyden bahsetmeyen, sizi her an gülmeye zorlayan, güldürmeyi başaran bir modele terk etmiş durumda.

Bunların hiçbiri tesadüf değil. Bence ortada paradigmatik bir değişiklik de yok. Bugünün gençliğinin hızlı ve konsantrasyon bozukluğunda yaşadığını eleştiren kuşaklar, kendileri gençken, onlar da (o zamanın daha az genç kuşaklarına göre) hızlı ve konsantrasyonu bozuk olarak yaşamamışlar mıydı?

Belki o zaman cep telefonu ya da internet yoktu ama telgrafla iletişimin doğal olduğu bir dünyada evden eve telefon edebilmek, günümüzün cep telefonuna denkti.

Kısaca özetlemek gerekirse, gençlik bildiği yolda ilerliyor. Gençliğe hizmet için her daim yeni yeni imkanlar, araçlar keşfediliyor. Bugünün gençliğinin ülkesi de dijital dünya. Dijital dünyayı, sokaktaki hayatın tersine, yaşlılar değil, gençler yönetiyor. Dijital dünyada, sokaktaki hayatın tersine, herkese hükmeden liderler, tiranlar, başkanlar yok. Herkes kendi eğlencesinde. Dijital dünyada direkt demokrasi var – temsili demokrasi yok. Aslına bakarsanız dijital dünyada yaşam, sokaktaki hayata göre hiç de kolay değil. Evet dijital yerliler belki, diital göçmenler kadar çok fazla şeyi kafalarına takmıyorlar, çok fazla şeyle uğraşmak zorunda değiller ama kafalarını taktıkları ya da uğraşmak zorunda oldukları konularda da kendi kendineler; Yalnızlar.

Yaşamın hızlanmasını sağlayan her araç aynı zamanda bireylerin yalnızlığının derinleşmesine de neden oluyor.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji - Ooof Off Line Köşesi - 21 07 2006

Hiç yorum yok: