Cuma, Kasım 05, 2010

REMİKS KÜLTÜRÜ

Dijital dünyada bir esere erişirken, onun bir kopyası bizim için oluşmak zorunda. Bu dinamiklik kültürün sadece-oku modelinden oku-yaz modeline dönüşmesine neden olmakta. Bugünün dijital yerlileri bir malzemeyi alıp, onu değiştirip, kendisine ait yepyeni bir malzeme haline getirmekte ve bunu yasadışı olarak algılamamakta.

ROM ya da RAM gibi kısaltmaları bilgisayar eğitimimizin ilk yıllarında öğrenmiştik. Bellek bir bilgisayarı oluşturan önemli parçalardan biridir. ROM ve RAM de bu parçanın iki farklı türüdür. Her bilgisayarda ikisi de yer alır. İlki sadece okuma yapılabilen bellektir. Sınırlı ama önemli bir işlevi vardır. İkincisi ise bilgisayar alırken “Bunun hafızası ne kadar?” diye sorduğumuzda kastettiğimiz bellektir. Tüm programlar bu bellekte çalıştırılır. O nedenle bu bellek hem okunabilen hem de yazılabilen bellektir. (ROM=Read Only Memory, RAM=Read Access Memory).

Remiks Kültürü
olgusunu araştırırken bu bellek türlerine özgülenen bir metaforun da kullanıldığını görünce önce duraksadım; sonra hak verdim. Remiks Kültürü’nü ilk öne süren Harvard Üniversitesi’nde hukuk profesörü olan Lawrence Lessig’dir. Bunu, internetten ücretsiz olarak indirebileceğiniz, Remix isimli kitabında ele almıştır.

Internetten ücretsiz indirebileceğiniz ifadesi pek çok okurun aklına bunun yasal olup olmayacağı sorusunu getirmiştir. Hemen belirteyim ki yasal!

Remiks kültürü, en basit anlatımıyla, yeni bir şey üretirken, halihazırda üretilmiş malzemelerden de istifade etmeyi doğal karşılayan kültürü işaret etmektedir. Örneğin bir süre önce ülkemizdeki televizyonlarda da sık sık yayınlanan bir video-klip vardı. George W. Bush ve Tony Blair’in konuşmaları ile Lionell Richie’nin Endless Love şarkısının remikslenmesi sonucunda oluşturulan.

Lessig, Remix kitabında, kültürü Read-Only ve Read-Write olarak ikiye ayırıyor. Sadece okunabilen kültür, biz dijital göçmenlerin yüzyıllardır bildiği kültür modeli. Bir eserle olan dialogumuz sadece onu “okuma” şeklindedir. Bir tabloyu izleriz, bir romanı okuruz, bir müzik eserini dinleriz. Bu kültür modelinde zaten bu eylemlerin ötesine geçmek yasadışı sulara girmek anlamına gelmektedir.

Oysa dijital altyapının getirdiği imkanlar sayesinde kültürde kökten bir dönüşüme neden olacak imkan da hayatımıza girmiş durumda. O da aslında dijital dünyada herhangi bir eser ya da malzemeye erişirken, onun bir kopyasının bizim için oluşmasıdır. Örneğin bir web sitesine gidip de bir sanatçının çektiği bir fotoğrafı görmek isterseniz, o fotoğrafın saklandığı sunucu bilgisayardaki dosyanın bir kopyasının sizin bilgisayarınıza indirilirmesi gerekir.

Bu basit ama dramatik değişiklik kültürel düzeyde Oku/Yaz (Read-Write) modelinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. İşte bu nedenden ötürü bugünün dijital yerlileri (Y Kuşağı) herhangi bir malzeme üzerinde oynayarak ondan yeni bir şey üretmeyi yaşamın, kültürün çok doğal bir parçası olarak algılamaktadır. Her ne kadar Sadece-Oku kültürünün mensubu olan dijital göçmenler açısından bu durum telif hakklarına aykırı, o nedenle de yasadışı olarak değerlendirilmesi gereken bir olgu olsa da.
Oku-Yaz Kültürü giderek daha da baskın hale gelmekte; çünkü dijital teknolojiler inanılmaz bir hızda değişmekte. Örneğin blogosfer gibi bir imkanın ortaya çıkması medyayı dramatik bir şekilde etkiledi. Bugün eli klavye tutan herkes bir köşe yazarı olabilir (kendisine bir blog açıp, fikirlerini tüm dünya ile paylaşabilir – hem de bedavaya). Ya da profesyonelce bu işi yapan bir kişinin dijital köşesindeki makalelerle ilgili görüşlerini yazara ve tüm okurlara iletebilir.

Oku-Yaz kültürü biz istesek de istemesek de burada ve büyük bir fanatik kitlesine sahip. Öyle ki eski köye yeni adet getirmekten, telif olgusunu günümüz dijital kültürüne göre yeniden ele almaktan başka bir seçenek kalmadı!

Cumhuriyet Bilim Teknoloji (1233) - Ooof Off Line Köşesi - 05 11 2010

1 yorum:

gurkan dedi ki...

RAM = Random-Access Memory